14

79 20 47
                                    

Burada unutulduğumuza inanıyorum. Ölümden sonrayı hep iyi anlatmışlardır; işin ceza boyutu inandırıcı gelmeyen bir masal, ödülü sonsuz bir kabulleniş. Kimse cezalandırılacağına inanmaz. Fakat işte, buradayım. Bu bizim cezamız.

Ölü bir bedende bırakılan canlı hislerin başka bir açıklaması olabilir mi? Gözyaşı dökemeden acıyı içimde tutmak...

Mezbek'i göremiyordum. Hayat ağacı parçalara ayrılmıştı. İnsanlar etrafa saçılmış, kimisi yaslarını belirtmek için yapabilecekleri tek yola başvurmuş, seslice ağlıyordu, kimisi boşluğu izliyor ya da arkadaşlarını desteklemek için yanlarında dikiliyordu.

Kostek herkesi susturmak için etrafta koştururken mezarıma gittim. Bonto'nun dalları mezar taşımın üzerine düşmüş, meyveleri etrafa saçılmıştı ama kökü hala yerindeydi. Mezar taşım olduğundan daha yıpranmıştı sanki. Belki birkaç yeni çatlak eklenmişti? Emin değildim. Hiçbir zaman taşıma iyi bakabilen bir ölü olamamıştım zaten.

Güneş artık ufaktan yeryüzüne yükselirken gökteki renkler üzerimize daha net düşüyordu. Sesler azalmış, topraklar açılıp kapanmaya başlamıştı. Kostek'in sesi yavaşlayana değin orada oturdum. Elimin arasında buruşan şapka birkaç dakika önce huzurla dikildiğim bahçenin tek anımsatıcısıydı. Çiçeklerin kokusunu hala alabiliyordum.

"Mezbek nerede?" dedim yanımdan geçmekte olan birisine, kim olduğuna bakmadan.

"Korkup kaçanları getirmeye gitti, gelmek üzeredir." Gelmek zorunda.

"Haydi, herkes evlerine geri dönsün. Güneş yükselmek üzere, sonraki gurup vakti konuşacağız, lütfen. Hadi."

Sesi gittikçe yaklaşıyor, eksilen adımlar arasında bana yaklaşan bir tanesi sivriliyordu. Omzumun üstümden bakarak Kostek'in ayaklarının durmasını bekledim.

"Hadi Kızıl," dedi. "İçeri girmelisin."

"İnsanlar mıydı?"

Sessizlik. Cevap verip vermemek arasında mı kalmıştı yoksa dili dönmek mi istemiyordu, bilmiyordum.

"Kostek," dedim başımı yüzüne kaldırarak. "İnsanlar mıydı?"

"Hayır," dedi güneş ayaklarına düşerken. "Yüzlerini görmedim, hiçbirimiz görmedik fakat karanlıkta parlayan bir çift beyaz çukurları nerede görsek tanırız. Canlı değillerdi, yo, hayır. Ölülerdi. Birkaçımızı aldılar. Bazılarımız daha güçlüydü, kimimiz kaçtı. Mezbek onları getirmek için gitti, tekrar dönmedi. Güneş doğuyor. Evine dön Kızıl..."

Devam etmek için nefes çekmiş, dudakları dönmek üzere hazırlanmıştı ki durmayı tercih etti. Kendi mezarına gitti, herkesi son kez gözleriyle kontrol ettikten sonra evine girdi ve açıkta kalan tek kişi bendim. Ne söylemek istediğini tahmin edebiliyordum. Neden durduğunu da öyle.

Güneş, kendisini tamamen göğe bırakana dek toprağımın altından dışarıyı izledim. Bekledim. Mezbek geri gelir diye sabırla, sınırları zorlayarak bekledim. Fakat gelmedi. 

 

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
güne batanlar | tamamlandıWhere stories live. Discover now