Episode 7: "Çağrı Koçak ölmeyi hakediyor."

874 54 2
                                    

''' Zeynepten '''


Çağrı yanımda baygın yatıyordu. Bu şekilde kaç dakika durduk bilmiyorum. Hareket edemiyordum. Öylece Çağrı'nın yüzüne bakıyordum.

Karnı yavaş yavaş inip çıkıyordu. O nefesini kesmek istemişti ama ben izin vermemiştim. Çok kızar mıydı acaba bana. Ölmeyi dileyen birini hayata zorla bağlamak suç mu?

Dayanamayıp yanına yaklaştım. Uyurken yüzündeki acılar görünmüyordu. Ona ne zaman baksam hep derin yaralar görüyordum. Görünmez yaralar.
Şimdi yoktu hiçbiri. Sanki tüm dertlerini unutmuş gibi yatıyordu.

Onu tanımıyordum. Tanımadığınız birine karşı bu kadar şefkatli olur muydunuz? Ben öyleydim. Hemde Vefayı dövdüğünü bile bile.
Bunu neden yaptığımı bilmiyorum. Ona karşı anlayamadığım şeyler hissediyorum.

Gözümden bir damla yaş düştü, onun eline. Elini avcumun içine alıp gözyaşımı sildim. Gözyaşımın bile onu incitmesini istemiyordum. Bu gece yeterince canı yanmıştı.

Ellerim bu seferde gözlerinin üzerine gitti. Ağlamaktan şişmişlerdi. Onu bu kadar ağlatan neydi?
Bugün Hazalın yalanını öğrenmişti. Ondan sonra hiçbir derse gelmedi. Acaba kendini öldürmek isteyecek kadar etkileyen şey bu muydu?

Ellerim bu sefer de yanaklarına gitti. Soğuktu, üşümüştü. Ellerimle ısıtmaya çalıştım. Üzerimdeki ceketi çıkarıp üstünü örttüm.
Bunu neden yapıyordum...

O sırada telefonu çaldı. Ege arıyordu. Babasındansa arkadaşlarının bilmesi daha iyi diye düşünüp açtım telefonu.

" Heh Çağrı çok şükür, nerdesin oğlum sen?" Uzun bir süredir arıyor olmalıydı. Nasıl duymamıştım?

" Şey ben Zeynep."

"Ne? Çağrı senin yanında mı?"

" Evet"

" Verir misin telefonu?"

Çağrıya baktım hâlâ baygındı. Nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Görse daha iyi olacaktı.

" Ege biz okulun çatısındayız buraya gel, hemen." Telefonu yüzüme kapattı. Korkmuştu. Çağrının bu durumuyla ilgili bir şeyler biliyor olmalıydı.

Çağrıda en ufak bir kıpırdama olmaması korkutmuştu beni. Kulağımı yüzüne yaklaştırıp nefesini dinledim. Alıyordu. Başaramamıştı, hâlâ hayattaydı.

Yarım saat kadar yine öyle durduk. Arada nefesini dinliyor üşümüş mü diye ellerimi yüzünde gezdiriyordum. Sanki korunmaya muhtaç bir bebek gibiydi o an.

Bir kaç dakika sonra kapı açıldı, Ege ve Berk nefes nefese girdiler içeri. Çağrıyı yerde baygın görünce koşa koşa yanımıza geldiler.

"Çağrı! Noldu? Çağrı duyuyor musun beni?" Ege Çağrı'nın yüzüne vurup kendine getirmeye çalışıyordu.

"Zeynep ne oluyor burda?" Ne diyeceğimi bilemedim. Çok korkmuşlardı. Arkadaşınız intihar etmek istedi demek çok ağır gelmişti o an. Aklıma Vefa gelmişti.

"Berk önce burdan gidelim, üşüdü zaten sonra anlatıcam." Beni onaylayıp Çağrı'nın bı tarafından Ege diğerinden Berk tutup kaldırdılar. O an top patlasa uyanmayacak haldeydi.

Zaman İzimizi • ZeyÇağ •Where stories live. Discover now