22

224 21 11
                                    

"Keşke hiç dönmeseydik." dedim, uçağın camından bakarken. Üzgün hissediyordum. Hem de fena üzgün hissediyordum. Rüya gibi geçen dört günün ardından sanki yeniden cehenneme dönüyormuş gibi hissediyordum. Mijin için eve geri dönmek zorundaydım, henüz Taehyung'a bunu söylememiştim.

"Evimize gidiyoruz, üzülme. Güzel olacak her şey artık." dedi ve saçlarıma öpücük kondurdu.

"Taehyung."

"Sevgilim."

"Bir şey diyeceğim sana. Vakti değil gibi ama söylemem gerekiyor." Biraz daha bana döndü ve elimi tutup baş parmağıyla üstünü okşadı. Böyle bir durumda söylemek neredeyse imkansızdı. Elimi böyle tutarken, kendimi tamamen ona ait hissederken söyleyebileceğim bir şey değildi. Biraz daha bekleyebilirdim. Gözlerim ellerimizdeyken başımı sağa sola salladım ve "Boş ver." dedim.

"Jungkook, kötü bir şey mi var?"

"Hayır yok, endişelenme."

"Peki ama çok meraklandırma beni, olur mu?"

Gülümseyip başımı salladım. Tuttuğu elimi kaldırıp öptü ve biraz daha rahat oturdu. Uçak neredeyse kalkıyordu.

"Ben de sana bir şey söyleyebilir miyim?" diyerek bana döndü.

"Söyle."

"Eğer istersen, seni Sun'ın mezarına götürmek istiyorum."

Ellerim bir anda buz tutmuş gibi hissetmiştim. Gözlerimin dolması sadece birkaç saniye içinde olmuştu. İsterdim, elbette isterdim ama buna dayanabilir miydim bilmiyordum.

"İsterim." dedim titreyen sesime rağmen. Bana gülümsedi ve elini yanağıma koyup biraz okşadı.

"Üzülme, böyle olma. Herkesin acıları var. Herkes bir gün en sevdiği kişiyi öyle ya da böyle kaybediyor. Acının boyutu yoktur, bunu unutma."

"Buna nasıl alıştın?"

"Sen babanın yokluğuna nasıl alıştın?"

Bir anda sormasına şaşırsam da seviyordum bana açık olmasını.

"Alışamadım."

"Gücünün farkında olmadığın için çok kızıyorum sana. Çok güçlü birisin, Jungkook. Lütfen kendine haksızlık etme."

"Boş ver." dedim ve başımı omzuna yaslayıp koluna girdim. "Bu anları da bozmayalım."

Saçlarımı öptü ve cevap verdi.

"Bozmuyoruz ki sadece konuşuyoruz."

"Olsun." dedim gözlerimi kapatırken.

"Jungkook."

"Efendim?"

"Yine uyuyacaksın değil mi?"

Sadece başımı salladım. Başka bir şey söylememiş, o da iyice sokulmuştu bana. Belki de bir şeyleri hissediyor, o da bozmak istemiyordu bu anları.

İniş yaptığımız andan itibaren her şey eski haline dönmüş gibiydi. Yani, tam anlamıyla her şey. Taehyung elimi tutmuyor, sadece yanımda yürüyordu. Arabayı park ettiği yeri bulduktan sonra kapıları açtı ve bavullarımızı bagaja atıp ön tarafa oturduk. Oturur oturmaz, aslında beni cidden şaşırtan bir şey yapmış, diğer koltuktan bana uzanırken ensemden tutup kendine çekerek dudaklarımdan öpmüştü. Şaşkınlıktan başta tepki veremesem de birkaç saniye sonra toparlanıp karşılık vermiştim. Geri çekilip alnını alnıma yasladı ve nefes nefese konuştu.

cigarette daydreams | taekookOù les histoires vivent. Découvrez maintenant