7. Bölüm; Tandır!

192 32 1
                                    

Apartmana girdiğinde burnuna gelen yemek kokuları ile acıktığını hissetti.
Sabah aldığı malzemeleri eve bırakıp hastaneye gitmişti. Biraz Hasanla takılmış, biraz ormanda yürüyüş yapmıştı. Ama bir türlü eve girememişti. Son olarak ilçeyi bir uçtan bir uca dolaşmış, ara mahallelere girmiş, daha önce hiç görmediği güzellikler keşfetmişti.

Girdiği ara mahallelerden birinde,bir kulübeden dumanlar çıktığını görünce yangın var sanıp kulübeye dalmış ve bir kuyunun yanında oturan iki kadınla karşılaşmıştı. 50'li yaşlarında görünen hanımlara, yangın çıktığını sandım, deyince kadınlar haline gülmüş ve lavaş pişirdiklerini söylemişlerdi.  Güler yüzlü, cana yakın hanımlar, Yağız 'ın yeni doktor olduğunu öğrenince daha bir hürmet göstermiş, oturması için bir tabure vermişlerdi. Yağız bir müddet onlarla sohbet etmiş ve lavaşı nasıl pişirdiklerini hayretle izlemişti.

Belgesellerde tandır görmüştü ancak bu tandır ,o tandırlara hiç benzemiyordu.  Televizyonda izlediği tandır, duvarın içinde bulunuyor, ekmek ayakta pişiriliyordu. Ancak bu hanımların tandırları yerde bir kuyu şeklindeydi.

Ekmeği pişirmeden önce kuyunun içerisinde bir ateş yakıyorlar, ateş sönüp, tandır iyice ısındıktan sonra hamuru bezeler şeklinde una bulayıp bir örtünün üzerine diziyorlardı. Ellerinde rapata dedikleri, yarım küre şeklinde bir alet var. Bu aletin üzerinde hamur bezesini iyice büyütüyorlardı. Sonra kocaman olup, rapatadan sarkan hamuru, kuyunun iç duvarına yapıştırıyorlardı. Tabi bu işlemi yapmak için kuyunun içine iyice eğilmeleri gerekiyordu. 3_4 dk içinde pişen ekmekleri, yine kuyuya eğilerek elleriyle çıkarıyorlardı. Kadının tandıra her eğilmesinde Yağız'ın yüreği ağzına geliyordu. Kadınlar için ise bu durum, oldukça sıradan ve basit bir işti.

Yeni doktorun hayret dolu bakışlarından, bu kültüre çok yabancı olduğunu anlayan hanımlar, onu biraz olsun eğlendirmek ve de kültürlerini tanıtmak adına karşılıklı maniler bile söylemişlerdi.

Masa üstünde roman.
Okurum zaman zaman
Oğlan sana varırım.
Başlık verdiğin zaman

Maniden mestim oğlan.
Küçükten dostum oğlan.
İşittim evlenmişsin.
Ben sana küstüm oğlan

Çaya indim ağlarım.
Gülü deste bağlarım.
Birisi benim için.
Birini yare yollarım
...

Her bir dörtlüğü sırayla paslaşarak okuyorlar ve her dörtlüğün sonunda birbirine bakıp, gülüşüyorlardı. Yağız onların eğlencelerine katılmaktan oldukça keyif almıştı. En azından içinde bunlunduğu can sıkıcı durumdan bir nebze olsun uzaklaşmıştı.

Tandırda 1 saate yakın bir zaman geçirdiğini farkedince, ayrılmak izin izin istemiş ancak hanımlar tereyağı sürdükleri sıcak lavaşı, çay eşliğinde ikram etmiş ve yemeden gidemeyeceğini söylemişlerdi. Bir çok ülkenin yemeklerini tatmış, bir çok lezzeti test etmişti. Ancak halis muhlis köy tereyağı ile sıcak lavaşın tadı onu gerçekten mest etmişti.

Tandırdan ve eğlenceli hanımlardan ayrıldıktan sonra da gezisine akşama kadar devam etmiş, akşam yine hastaneye gelmişti. Gece 22:00'a kadar Hasan'la takılmış, artık iyice yorulduğunu hissedince eve gelmişti. Sıcak bir duş alıp, derin bir uyku çekmek istiyordu.

Evdekilerin uyumuş olmasını dileyerek kapıyı açtı. Yavaşça içeri süzülüp kapıyı kapattı. Tanıdık gelen sese başını çevirince mutfağın ışığının yandığını faretti.

"Hoşgeldin doktor!"

Çatlak kadın buradaydı. Kendisi görünmüyordu ama sesi oldukça netti. Yavaşça mutfağa ilerledi. İçeri girdiğinde zoraki misafirlerinin ve deli kadının masada çay içiyor olduklarını gördü. Duvarın köşesinde duran poşet yığınından, bugün markette aldığı herşeyi buraya getirmiş olduğunu farketti.

ERKEK GÜZELİ Where stories live. Discover now