68.Bölüm; İhanet

163 30 1
                                    

Çadırdan içeri girdiğinde ruhsuz bir cesetten farkı yoktu. Kendini tabureye atar atmaz hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Leyla çadırın diğer bölümden çıktı. Uyumamış Yağız'ı beklemişti. Hızla yaklaşıp omzundan tuttu. Yüreği ağzında " Ne oldu? "
diye sordu endişeyle.

Bir müddet cevap veremedi Yağız.
Ardından hıçkırıkların arasından
"Öldüm Leyla, öldüm... Hem ben öldüm, hem onu öldürdüm..." dedi ve tekrar hıçkırıklara boğuldu. O sırada Abdullah içeri girdi. Hızla yaklaştı. Sorgulayan gözlerle Leyla'ya baktı. Leyla bilmiyorum der gibi dudak büktü. Ardından eğilip Yağız'ı sarmaladı ve bir müddet öylece kaldılar. Biraz sakinleşince,
"Patron ne oldu? Anlat bize. Yapabileceğimiz bir şey var mı, bakalım " dedi Abdullah.

Yağız öne doğru eğilmiş, başını ellerinin arasına almış yere bakıyordu. Göz yaşları yere damlıyordu. Çaresizlik en büyük işkenceydi insan için.
"Yok! Artık yok! Geç kaldık" dedi cılız bir sesle.
Leyla dehşetle inledi.
" Ne oldu? Yoksa Elif..."dedi ve sustu, devamını getiremeye gönlü el vermedi. Ardından Abdullah atıldı.
"Öldü mü yoksa?"
Leyla'nın söyleyemediğini dillendirmişti. Yağız koluyla göz yaşlarını silerken başını hayır manasında iki yana salladı.

"O zaman ne oldu? Bu halin ne?"

"Onu kendi ellerimle o namussuzun kucağına gönderdim. "

Leyla ve Abdullah acı dolu gözlerle birbirine baktılar. Ama bu zaten kaçınılmaz bir sondu.

"Yağız biz bunu yola çıkarken biliyorduk ,kabullenmiştik... Hatta onunla gerçekten evli olduğunu bile kabullenmiştik." dedi Leyla sesi üzüntüsünü yansıtıyordu.

"En çokta ona içim yanıyor Leyla. Biz kabullenmiştik ama o kabullenmemiş. Bu kadar zaman direnmiş, hepsine kafa tutumuş, öldürürler beni diye düşünmeden cesaret göstermiş. Şimdi ben gidip teslim ol dedim. Direnme dedim. Sen ölmekten korkmuyorsun ama ben ölmenden korkuyorum dedim. Onu alıp oradan çıkamadım. Benim karıma kimse dokunamaz deyemedim. Onun kadar cesur olamadım." dedi ve tekrar hıçkırıklara boğuldu.

Abdullah dostça omzuna dokundu.
"Sen benim gördüğüm en cesur adamlardan birisin. Senin yerinde başka biri olsa adamlarını gönderir, kendi evinde oturup bekler. "

Yağız acı acı gülümsedi. Yüzü hâlâ yerdeydi. Abdullah duyduğu bir sesle devam etti.

"Geçecek patron. İnan bana hepsi geçecek. Senin sevgi dolu yüreğin onu iyileştirecek ,bütün yaralarını saracak. Yeter ki hayatta olsun. "

Yağız başını kaldırıp acı dolu gözlerle baktı Abdullah'a. Kaba gibi görünse de yumuşak bir yüreği vardı bu adamın. Elif'in geçmişte yaşadığı travmaları, onları atlatıncayaa kadar neler çektiğini bilmediği için bunun kolay geçeceğini sanıyordu. Ama Elif gibi bir kadının bunun yerine ölmeyi tercih edeceğini bilmiyordu.

***

Öğlen namazından sonra Yağız'la çadıra döndüler. Abdullah geceden beri Yağız'ın yanındaydı. Kendi çadırına gitmemiş onu yanlız bırakmamıştı. Plan dahilinde bütün hazırlıklar yapılmış, saatler ayarlanmış, harekete geçmek için vaktin dolmasını bekliyorlardı. Yani akşam yemeğini...

Yağız tabureye çökmüş kara kara düşünüyordu. Dün geceden beri ağzını bıçak açmamıştı. Hatta Leyla uyuyup dinlenmesi için ona sakinleştirici iğne yapmak zorunda kalmıştı. Abdullah çuvalda kalmış bitkilerden bir avuç dolusu çıkarıp tezgahın üzerine bıraktı. Ardından saplarını yakıp Yağız'ın önüne doğru ittirdi.

Yağız bitkiden yükselen mor dumana bakarken anıları geldi aklına. Elif ile yaşadığı güzel günler...
Hayatının en güzel anlarıydı onlar. Çünkü içinde Elif'i vardı. Yüreğinin diğer yarısıydı o.

ERKEK GÜZELİ Where stories live. Discover now