BÖLÜM -3

48.2K 2.3K 463
                                    




Şirvan, kardeşi Mizgin'in gösterdiği kıza yeniden döndü, kendisinden özellikle kaçtığını belli eden ufak tefek bir şeydi. Eğilmese göremeyeceği bir boyu vardı. Kızı babasına içinden sitem ederek baştan ayağa inceleyip yüzünde herhangi bir ifade bulundurmadan yanına doğru yürümeye başladı.

Üstünde eski püskü, yamalı kıyafetler olan kız onu görür görmez sırtını dönmüştü zaten.

Mizgin, ağabeyinin tanışmak için gittiğini düşünecek kadar saftı. Zira Şirvan, öfkeden kuduruyordu şimdilik dışına yansıtmadan.

Irgatların yanından geçerken, hepsi gözleri ile adamı takip ediyordu. Ariya ise sırtı dönük olduğu için neler olduğunu göremiyordu. Çok gerilmiş, eli ayağı birbirine dolaşmıştı.

Şirvan, kızın adını hatırlamaya çalıştı. Ne demişlerdi? Sol elini yumruk yapmış, öfkesini öyle kontrol etmeye çalışırken düşündü.

"Ariya!"

Sesini kontrol edemeden kükredi kızcağıza. Gözlerini ona dikmiş bakan ırgatlar da sesi ile titredi. Kız, adını seslenen adamın varlığını yakınında hissetmesi ile donakaldı. Onun ağzından kendi adı mı çıkmıştı?

Kız adını ilk kez adamın ağzından duyuyordu fakat böyle olmamalıydı. Titriyordu adama dönerken korkudan.

Tabi Şirvan Koçbey'i burnunun dibinde bulmayı da beklemiyordu. Zaten küçücük olan bedeni içine büzüşünce daha da ufalmıştı adamın iri bedeninin yanında.

İçine kaçan sesini bulup, efendim, bile diyemedi. Şirvan'da cevap beklemeden tüm ırgatların önünde kızı aşağılayacak davranışlarına devam etti. "Ne edersin tarlada, gelinim olmak tokluk vermedi mi?" Duyduğu cümle zihninde döndü.

Ağzını açamadı.

Şirvan'ın bakışları kızın kara lastik pabuçlarında oyalandı, yüzü buruşmuştu her yeri parçalanmış ayakkabıları görünce. Tiksiniyordu, bir de çamur içindeydi.

Dudakları titriyordu bu bakışlar ile rencide edildiği için kızcağızın. "Ayağına bak lan, babamın bulduğu karıdan ne beklersem!" Söylenen adam herkesin varlığını unutmuş kendine kızıyordu. Keşke kızı bir görse idi de öyle karar verseydi.

Ariya her duyduğu cümlede biraz daha incindi. Kalpsiz derlerdi bu adama, derlerdi de beklemezdi böylesini. Hiç yokluk görmediği o kadar belliydi ki adamın. Hem çalışmaya geliyordu, yenilerini mi giyecekti? Hoş yenisi de yoktu ya onun. O hep başkalarının eskilerine layıktı babası öldüğünden belli.

Elinde çapa göbeğini hoplata hoplata gülen kadınlar arasında başını iyice önüne eğip, yaşaran gözlerini sakladı adamdan. "Hele ağaya istedikleri kıza bak." Diyip gülüyorlardı sabahtandır zaten. İyice mahçup olmuştu.

Mizgin'de işittikleri ile kıza acımıştı. Ağabeyinin koluna sarıldı tersleneceğini bile bile. Ağabeyi bu kadar sinirli olmasa biliyordu ki karşısındaki kızın halini görür bile bile ağlatmazdı.

Şirvan kardeşinin koluna sarılan elini itip kıza parmağını salladı,"Bana yaraşır hareket et bundan gayrı! Geç evine, hazırlık et, hayde!" diyerek sırtını dönüp gitti.

Mizgin ağabeyinin öfkeden gittiğini bildiği için orda kalmaya devam etti, amma kıza ne diyeceğini bilemedi. Şimdi Miran olsa kızı teselli edeceğini, ağabeyinin tavrına bir kılıf uyduracağını biliyordu fakat o bilmezdi bir insan nasıl teselli edilir.

"Yenge, ağabeyim öfkeliydi ondan... Yani bağırmaz normalde." Kendi dediğine kendi bile inanmadı. Ariya bir şey demeden uzaklaştı adamın yanından ağlayarak. Çok utanıyordu. Aşağılandığı insanların arasında durmaya devam etmeden ağlaya ağlaya evinin yolunu tuttu.

Bir Bebek ÖzlemindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin