"Selamün aleyküm usta."
"Ve aleyküm es-Selam Şirvan Ağa!" Yaşlı adam, coşku ile dükkanın önünde karşılamıştı adamı sesini duyar duymaz.
Şirvan adamın buyurması ile sakince içeri adımlayıp iskemleyi çekerek oturdu.
"Hoşgeldin, Şirvan ağabey."
Şirvan kendisine çekinik gözlerle bakan çırağa başıyla selam verdi. Çocuk hemen selamı alıp işine dönmüştü. O sırada yaşlıca adam da bekletmeden "Memet oğlum iki demli çay söyle bize!" diye seslenip onun karşısına oturdu.
Çırak çocuk ustasına "Tamam usta." diyerek çıktı dükkandan. Şirvan bakışlarını kunduralarda dolaştırırken "Nasılsın, iyisin inşallah ağam?" diye sordu adam.
Şirvan, sakince bir iki saniye bekledi cevap vermeden. Bu onun, birine her öfkelendiğinde sakin cevap vermek için gösterdiği çabaydı.
"Çok şükür."
Ketum adama oldukça ehemmiyet gösteriyordu adam, ağa idi sonuçta. Ağa ondan giyiniyordu ya çarşıda namı olmuştu sayesinde, herkes ondan alıyordu bu yüzden sırtı yere gelmiyordu.
Çırak çocuk bir iki dakika geçmeden elinde iki demli çayla geldi. Sessizlik de bu sayede biraz aralanmıştı. Önce Şirvan'a verip sonra ustasına uzattı çırak çayları.
"Eyvallah koçum," Çocuk ağır başlılık ile baş sallayıp işine döndü. Yaşlıca adam da Şirvan'ın sessizliğini bozmak adına konuşma açmaya çalışmaktan geri durmadı. "Eee, ağam hangi rüzgâr atti buralara?"
"İşim düştü."
Gene güzel bir kazanç alacaktı, iyi mi? İçten içe sevinirken "Bana 36 numara her pabuçtan bir çift çıkarttır da hazır et hele." dedi. Usta hemen kaşlarını çatarak baktı.
Çırağı ondan önce sormuştu. "Kadın için mi ağabey?"
"Kadın."
"Bacına mı ağam?"
"Karıma usta, karıma."
İkisi de şaşırdı. Şirvan Ağa evlenmiş miydi? Hiç de haberi olmamıştı. Tezelden duyulurdu aslında. "Ne tez evlendin ağam haberimiz olmadı?" Adam az biraz da incinmişti.
Nezaketen çağırması gerekti elbet ama daha kaç gün önce gelmesine rağmen söylememişti.
"Hayırlı olsun ağabey." Memet kurcalamadan tebrik etmişti, ustası gibi incinecek değildi. Adam evlenirken onlara mı soracaktı sanki? Ustası alınmıştı belli ki...
"Sağol."
Şirvan, adam yaşlı olmasa tersleyebilirdi. Karısına aşağılayıcı bakışları elbet o da fark etmişti ama ona bir şey dememesinin asıl nedeni kendisinin de karısına aşağılayarak bakmasıydı. Önce kendi saygı gösterecek ki etrafta gösterisindi.
Yanlıştı.
"Geçen geldik alamadık pabuç, şimdi inmişken hallolsun dedim." Adam bozardı. Geçen geldiklerinde ayakkabı alacakları kız düştü hatrına. Yok yok, olamazdı. O kız sefil bir şeydi, hiç ağa yanına yakışır mıydı?
Olmazdı öyle şey.
"Keşke karını da alıp geleydin ağam, tanışırdık." Şirvan üstten bir ifade ile adama bakıp "Pek hoş karşılaşmadın önce, bende getirmedim." dedi.
O zaman emin oldu, o dilenci muamelesi yaptığı kızın ağasının karısı olduğundan. Büyük ayıp etmişti.
Oysa asıl ayıbı dilenci de olsa güzel bir muamelede bulunmayarak yapmıştı farkında değildi. İnsanları statü ile yargılamak yapacağı en büyük cahillikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Bebek Özleminde
RomanceEski bir köy kurgusudur. İnsanların bilinçsiz ve cahil olduğu "dönem" kurgusu olduğunu unutmadan okumanızı rica ediyorum. Bu bir kitap, gerçek hayata dair, geçmişe dair içinde yüzlerce düşünce barındıran. Yazılanlar 'yazarın' düşüncesi değildir, içi...