01 : damn day

813 22 50
                                    



Gerçekten iğrenç bir gün. Okulun daha kapısından girmem bile yetmişti bunu söylemek için. Bahçede duran banklardaki çiftlerde bunu kanıtlıyordu. Kızlar kendilerine on beden büyük gelen saçma salak sweatleri giymişler ve mazeretmiş gibi fotoğraf çekiyorlar.

Eminim dün sevgilisine 'sweatini getir.' yazdı hepsi. Çünkü tanıdığım hiçbir erkek bunu içinden gelerek yapmaz. Yani giydiği şeyi verir ama 'Özellikle 3 Aralıkta vermem gerek.' diye düşünmezler.

Tam olarak şu an bana dışardan bakarsanız. Yüzümü sanki hayatımda en iğrenç şeylerden birini görmüşüm gibi buruşturuyordum.

Hepinizden nefret ediyorum.

Bilmiyorum. Yani şu zamana kadar aşk, sevgili gibi kavramları sadece yakın arkadaşlarımdan duymuştum ve öğrenmiştim. Hoş bulduğum çocuklar olmuştu ama bu normaldi. En azından en yakın arkadaşım gibi 4 yıldır aynı kişiden hoşlanmıyordum.
Hayır çocuk habeş maymunu gibi etrafta geziyor. Ama benim arkadaşım sanki altın orana sahipmiş gibi davranıp çocuğun götünü kaldırıyordu.

Deneyimim olmamasına şükür ediyordum. Böyle sahte ilişkileri görünce.

Ben ise hâlâ okulun bahçesinde aşık rolünü oynayan aptallara bakarken yanımdaki kahkaha sesi ile yüzümü düzelttim.

"Kim Aerin biraz daha öyle bakarsan, kırışıklıkların ölünceye kadar suratında iz kalıcak."
Abim sinir bozucu bir şekilde konuşurken, cümlesinden sonra gülmeye devam etmişti.

"Hepsi o kadar acınası ki, özellikle bak şuraya. Okulun ünlü playboyu Kang DoJin ile okulun sessiz kızı Huh Hyeran. Kim onların gerçekten normal bir ilişkiye sahip olduklarını düşünürki."

DoJin daha dün bana sevgilim olup, olmadığını soruyordu. Şimdi ise insanlara nispet yapar gibi bahçenin ortasındaki bankta Hyeran ile yiyişiyordu.
Şu okul bitene kadar asla ama asla ilişki yapmayacağım.
Burdaki herkesin nazarı değer.

"İstisnalar kaideyi bozmaz canım kardeşim. Hem sen neye triplisin böyle, yoksa sevgilin olmadığı için giyecek sweatin olamaması mı sinirini bozdu."

Ben ne diyordum, canım abim ne diyordu!

" Kim SeonWoo! O değersiz kumaş parçasını kendimde alabilirim. Kimsenin bir şeyine ihtiyacım yok benim."

Gerçek adını kullanmam ona kızdığımı ifade ediyordu.
Canım abim Kim SeonWoo ama kendisine Kim Sunoo diye seslenmesini tercih ediyor. Daha estetikmiş.

Ben söylene söylene yürürken yanımdan gelen abim hala gülüyordu.
Ben ise iğrenmiş bakışlarımı sunmaktan çekinmiyordum.
Sınıfımızın olduğu kata gelince karşımızdan gelen RiKi'yi gördük. Elleri cebinde tek omzuna attığı çantasıyla bize doğru yürüyordu.
Tamam çok yakışıklı çocuktu. Aynı abimin diğer arkadaşları gibi.

" Neye bozuldu sinirin yine?"
Yüzümün halini gördüğü gibi sorduğu soruya cevap vermiştim.
"Çok boktan bir gün, hayır yani ilişkileri gözümüze sokmaktan başka bir şey değil. Beni ne ilgilendirir kimin kime sweatini verdiği."

Derdimi anladığı gibi gülmeye başlamıştı. Abimle göz göze gelince kahkahalarınını tutamadılar.
Ben ikisine göz devirirken konuşmaya devam ettim.

"Kang DoJin daha dün bana 'erkek arkadaşım var mı?'diye soruyordu. Bugün Huh Hearan ile bahçede oldukları durumu görmen lazım. Kızın dilinin koptuğuna inanıyordum."

Ben konuşana kadar sınıfımın önüne gelmiştik. Bir an önce kafamı sıraya koyup uyumam gerekiyordu. Yoksa bu lanet olası gün asla geçmeyecekti. İkisine veda edip oturduğum sıraya gittim.
Yanımda oturan arkadaşım dün bana mesaj atmış gelmeyeceğini belirtmişti.
Ve bende onun sırasınada yayılıcaktım.
Sınıf dolmuştu, zilin çalmasına az vardı.
Ben ise ilk ders biraz dinleyeyim sonradan uyurum diye düşünmüştüm.
Kalemliğimi, çantamdan çıkartırken sınıfa giren dedikoducu grup ile onları dinlemeye başladım.

Heather | Nishimura RikiWhere stories live. Discover now