13.

2.4K 219 157
                                    

Uğur üzerindeki kalın ve bol hoodiesinin içine doğru büzüşürken çalan kapısına ilerliyordu. Saat çoktan akşam on biri geçmişti ve ev arkadaşlarının da bu gece gelmeyeceklerini biliyordu Uğur; hoş, gelseler bile anahtarları vardı. Zili çalmak kimsenin adeti değildi.

Zeynel'in bile.

Ancak kapıyı açtığında tabii ki de genç oğlanı görmeyi beklemiyordu. Kaşları şaşkınlıkla havaya kalkarken kapıyı biraz daha araladı. "Anahtarın yok mu?"

Zeynel içeri girerken diğerine göz kırptı ve onun surat asışını umursamadan arkadaşının odasına ilerledi. "Var ama kapıyı sen aç istedim. Olamaz mı?"

Uğur kapıyı kapatıp kilitledikten sonra diğerinin arkasından pıtı pıtı odasına gitti. İki gün önce yaptıkları o iğrenç tartışma sonrası konuşmamışlardı tekrar ama Uğur, diğerinin gelmesini de beklemiyordu doğrusu. Zeynel diğerinin çalışma masasına kalçasını yaslayıp ellerini de üzerindeki montun ceplerine soktu. Mavileri arkadaşının uykulu ve mutsuz yüzündeydi.

"Hoş buldum," dedi alaycı bir sesle. "Bu kadar neşeli karşılama beni."

"Beklemiyordum gelmeni. Haber vermedin."

"Haber versem gelme derdin çünkü."

Uğur bedenini kapı pervazına yaslarken dudaklarına bıkkın bir gülüş yerleşti hemen. Sinirli miydi? Zeynel'in mavilerini görür görmez uçup gitmişti bile siniri. Onun gülüşüne gülümserken burnunu kırıştırdı. 

"Piçsin biliyorsun değil mi? Beni kudurtup kudurtup hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsun."

"Ben seni kudurtmuyorum bebeğim," Zeynel bir kere daha göz kırptı montunu çıkartırken ve devam etti dudaklarına duran eğri gülümsemeyle. "Sen zaten kudurmaya yer arıyorsun."

Uğur onun bu alaycı tavırlarını ciddiye almaması gerektiğini bilmesine rağmen yapamıyordu, kalbinin teklemesine engel olamıyordu. Onun dudaklarından öylesine çıkan her şey kalbine saplanıyordu mızrak gibi. Zeynel üzerinden çıkarttığı montu sandalyeye astıktan sonra ellerini masaya yasladı. 

"Özledim seni," dedi yüzüne ciddiyet yapışırken. Uğur ise bunun gerçek olduğunu biliyordu artık. "Seninle böyle olmayı sevmiyorum Uğur Böceği. Bana böyle tavırlı olmanı sevmiyorum. Özür dilerim tamam mı?"

"Ne için özür diliyorsun?"

Zeynel doğrulup diğerine doğru ilerlerken Uğur yerinde kıpırdamadı. Kalp atışları artık kulaklarının içinde çınlıyordu. Ceplerine soktuğu parmakları buz kesmişti bile. Ancak dışarıda rüzgar esmiyordu. Zeynel bir elini Uğur'un tam yüzünün yanına yasladığında mavileri direkt olarak onun kahvelerindeydi. 

"Kimse senden daha değerli değil Uğur tamam mı? İstemiyorsan görüşmem olur biter. Sadece tavırlarına kızıyorum."

Kalbi şimdi şömine karşısında uyuyan bir kedi kadar mutluydu Uğur'un. Dudaklarına sahici bir gülümseme yerleşirken onu başıyla onayladı. Zeynel ise onun gönlünü almanın rahatlığıyla bu sefer küçüğün kıyafet dolabına yöneldi. 

"Yarın derse gidecek misin?" diye sordu üzerine kalın bir şey alırken. 

"Gitmem ya birlikte kahvaltı yaparız."

"Birlikte gidelim?" Zeynel çekmeceden altına bir tane eşofman aldı. Diğerinin yatağına oturduğunda mavileri onun gözlerindeydi. "Gelirim ben de seninle."

Ayaklarına patik almak için çekmeceyi açmasıyla Uğur'un doğrulması bir olmuştu ancak Zeynel bunu fark etmedi. Zeynel öylece bakıyordu şimdi çekmeceye. Dudaklarını birbirine bastırırken parmak uçlarıyla kavradı gözünün gördüğü ama aklının bir türlü almadığı şeyi.

Kediler ve Köleleri [bxb . texting]Where stories live. Discover now