it's just the beginning

233 24 17
                                    






Sessizlik. Kulaklarını sağır edecek  bir sessizlik vardı etrafta. Nerede olduğunu kestiremiyordu. Üşüyordu. Üstünde bir şeyler hissediyordu fakat ellerini kaldırıp kontrol edecek gücü bulamıyordu kendinde. Sanki ses telleri teker teker sökülmüştü, sesini çıkartacak gücü bulamıyordu. Yeni doğmuş gibi hissediyordu fakat aynı zamanda ölmüş ama arafta kalmış gibiydi.

Uzun bir  süre kendine gelmek için uğraştı. Sonunda kendine geldiğinde ise gözlerini yavaş yavaş açmaya çalıştı ne kadar uğraşsa da sanki gözlerini açamamış gibi hissediyordu o kadar karanlıktı ki olduğu ortam, gözünü açmış mıydı emin bile değildi.

Uzun süren uğraşlarından sonra ellerini hareket ettirdi ve üstündeki kumaşa ellerini değdirdi, pürüzlü bir yapısı vardı. Altındaki zeminin zaten soğuktan donmuş bedenine hiç yardımcı olmayarak soğukluğunu bedene aktarması ile yerinde rahatsızlıkla kıpırdanmasına neden oldu.

Hâla nerede olduğunu bilmiyordu. Başına son gelen olayların bununla alakası var mıydı yoksa her şey tesadüfen başka bir yola mı sapmıştı bilmiyordu. Görünüşe göre çıkana kadar da öğrenemeyecekti.

Küçük kapalı yatay olarak uzun bir yerdeydi, tabut gibi bir yapısı vardı. Ellerini metal duvara dayadı belki bir şeyler bulur umuduyla fakat bir süreden sonra aradığı şeyi bulamayınca huzursuzca ellerini üst gövdesine koydu ve artık buradan çıkmak istediğine kanaat getirdi.

Belki ellerini duvarlara vursa birileri gelirdi. Ama ya olmaması gereken bir yerdeyse ve her şey sarpa sarsaydı? Şu an bunu düşünebilecek bir durumda olmadığını fark etti. Yavaş yavaş ellerini metal duvara vurmaya başladı. Sesi çıkıyor muydu bilmiyordu çünkü olduğu "oda" ne kadar ne olduğunu daha bilmesede böyle düşünüyordu. Hızını alamayıp ellerini daha da hızlandırmasına neden oldu. Biri duyuyor muydu bilmiyordu fakat duyana kadar yapacağına da adı kadar emindi.

Jungkook

-Eveet. Şimdi nasıl hissediyorsunuz Bay Choi?

-Ah. Sayende çok daha iyi hissediyorum evladım ellerine sağlık bu bitki çayların gerçekten insanı kendine getiriyor.

Sevimlice kıkırdadı genç adam karşısındaki yaşlı adama, onu çok severdi çünkü Bay Choi ona onun torunuymuş gibi davranırdı. Jungkookta hiç tanımadığı dedesi yerine koyardı yaşlı adamı.

-Afiyet olsun Bay Choi fakat benim şimdi gitmem lazım çıkış saatim geldi, kendinize iyi bakın. Yarın tekrar görüşeceğiz zaten herhangi bir isteğiniz olduğunda lütfen çekinmeden söyleyin.

-Yok evladım çok sağol, dikkat et giderken malum etrafta çok tekin insanlar yok ve mesain geç bitiyor.

-Ederim Bay Choi görüşürüz.

Yavaş adımlarla odadaki kapıya yürüdü ve sessizce  dışarı çıktı. Koridora kısa bir göz attı, yakınlarını getiren ya da kendileri hastalanan insanlara baktı, herkesin yüzünde perişan ifadeler vardı. Bu yüz ifadesinden oldu olası nefret etmişti. Fakat elinden bir şey gelmiyordu. Bu mesleği seviyordu. İnsanın doğasında vardı yaralanmak. Kendi mesleği de bunu iyileştirmek, yaralara merhem olmak için vardı.

Savsak ve yorgun adımlarla koridoru geçti. Sağında kalan soyunma odasına tam girecekken içerden kapının hızla açılması anlık olarak geriye çekilmesine neden olmuştu. Karşısındaki minik yüzlü sarışın adama baktı o da kendisi gibiydi yorgun ve göz altları nöbetten dolayı morarmış bir şekildeydi.

Ve bu kişi  Park Jimin'den başkası değildi. Kendisinin ortaokuldan beri çok yakın arkadaşıydı, beraber büyümüşlerdi. Ve onu ailesinden bile iyi tanıyan bir arkadaşı vardı hayatında. Karşısındaki ufak tefek ama kesinlikle yakışıklı olan adam yorgun olmasına rağmen gözleri gözükmeyene kadar güldü.

Genç adam da bu hareketine karşı dişleri gözükene kadar güldü.

- Çıkıyor musun sonunda?

-Ay evet sonunda koo, telefonun nerede senin sabahtan beri seni arıyorum koskoca hastanede bulamadım.

- Birkaç hastayla ilgileniyordum sessizdeydi duymamışım.

- Her neyse benim şimdi hemen çıkmam gerekiyor. Dolabına evrak bıraktım onları morga götürebilir misin?

- Peki jimin haber ver eve geçince ve dikkat et kendine.

- Peki koo ederim sende et.

Hızlıca genç adamın yanaklarına sulu bir öpücük koyup ceketini giyerek ayrıldı oradan.

Jungkook gülerek içeri girdi. Hemen dolabına yönelip günlük kıyafetlerini giydi. Altında dar hafif yırtık pantolonu vardı. Üstüne aldığı siyah tişörtü ve kareli siyah beyaz gömleğini giydi. Son olarak üstüne deri ceketini giyip eline şapkasını ve evrakları aldı.

-1. kattaki morga gitmek için asansöre yöneldi. Sessizce kendi kendine mırıldanırken asansör gelmişti bile, içeri girip -1 e bastı kata geldiğinde hızla inip çabucak morga gitmek ve buradan çıkmak istiyordu. Günlerin yorgunluğu vardı üzerinde. Çaprazında kalan üstünde morg-3 yazan odaya girmek için yönelirken ses gelmişti. Katta tek olduğunu sanıyordu ve tekrardan etrafa baktı. Fakat bu katta sadece morg vardı. Ve çalışanlar bu saatte buraya inmezdi.

Derin bir nefes alarak kendini sakinleştirdi, korktuğunu belli etmemeye çalıştı. Ölülerden zarar gelmezdi sonuçta değil mi?

Ya da ölü olduğunu sandıklarından.

Karşısındaki kapıyı daha fazla beklemeden itti ve çabucak elini ışığa götürerek açtı.

Evrakları karışısındaki masaya bırakarak çıkmak için yeltenmişti fakat tam çıkacakken masada ilgisini çeken bir evrak gördü. Elini evrağa uzattı, eline aldığında evrakta gördüğü bilgilerle kanı donmuştu. Adamın böyle ölmesi içini sızlatmıştı. Ne kadar tanımasa da sonuçta bu kişinin de sevdikleri vardı ve elbet onun için kahrolmuşlardı.

Gözleri evrakta ki isim yerine kaydı.

Ad: KİM TAEHYUNG
DOĞUM YILI: 30.12.1995
ÖLÜM YILI: 10.11.2022
KAN GRUBU: AB +
DOĞUM YERİ: DAEGU
ANNE: ÖLÜ
BABA: ÖLÜ
ÖLÜM NEDENİ:  KARIN, GÖĞÜS VE ÇEŞİTLİ YERLERE ALINAN AĞIR HASARLARDAN DOLAYI FAZLA KAN KAYBI VE KURŞUN YARALARI.

Okuduğu bilgilerle ister istemez onun için üzülmüştü. Düşündüğü şey ölen adamın hem yetim olması hemde genç yaşında öldürülmesiydi.

İçi sızladı genç adamın, yavaşça kağıdı yerine bırakarak  kapıya yöneldi ve tam o an asla olmasını beklemediği bir şey oldu.

Bir elin ya da herhangi bir cismin bir yere vurulma sesi geldi, metal ses odada yankı yaptı.

Ölülerin olduğu bir odada ölülerden başka tek canlı olan kişi Jungkooktu ya da o öyle sanıyordu. İlk başta korkudan kendine gelemedi sonradan içinde  olduğu olayın saçmalığını fark ederek  hemen arkasına döndü ve boş odada gözlerini gezdirdi. Neden arkasına bile bakmadan kaçmadığını bilmiyordu. Ama içinden bir ses kalmasını söylüyordu.

Tekrar aynı ses geldiğinde bu sefer uğuldayan kulaklarını umursamamaya çalışıp sesin nereden geldiğine odaklanmaya çalıştı. Birkaç dinleyişten  sonra ölülerin koyulduğu yere başını çevirdi, orada olduğuna emindi. Duvar tarafına yakın soldan ikinci mahzene yaklaştı korkuyla. Kapının üstüne eğildi ve etikette yazan ismi okumaya çalıştı.

Okuduğu an kanı dondu. Buz gibi hissetti. Az önce evrakta okuduğu adamdı bu.

Kim Taehyung.

KİLLJOY | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin