5.Bölüm "NOT"

30 4 5
                                    

Kalbini kabartan hayallerden değil,
elle tutulur hatıralardan söz et.
Var mı bir geçmişin?

Yakılıp küle çevrilmeseydi,
Hatıralarını sever miydin küçüğüm?

Sana bir sır vereceğim.
Herkesin olan yalnızlığın,
en yakının şaheseri, bilir miydin?

Anılarda yankılanan ayak sesleri,
O hiç hatırlamadığın baban

O hiç açmadığımız kapıya
Alevlerin içene doğru, adımlıyoruz.

Kötünün özü,
insan ruhunun gerçek şeytani yanı,
Hiç yabancı gelmeyecek, üzgünüm.

Okuldan gelmiş dinlenmek için uzanmıştım, elimi cebime attığım da bu notu bulmuştum. Buruşuk kağıtta yazanları tekrar okudum, bunun nasıl cebimden çıktığıyla ilgili hiç bir fikrim yoktu.

İçimden, yanlışlıkla olmuştur veya saçma sapan, anlamsız bir yazıdır diye geçirdim. Ama hayır, kendimi kandırmamalıyım. Bunu birisi bilerek cebime sokmuştu. Eğer öyle olmasa, neden okurken kendimden parçalar bulayım ki?

El yazısıyla yazılmıştı, belki burdan yola çıkarak bulabilirdim, kimin yazdığını. Peki ya benim saf kuruntulardan ibaretse bu. O zaman altına imzamı atarım ki, kendi ayaklarımla deliler hastanesine gider, beni yatırmaları için yaygara koparırım.

Onca satır, her biri bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibi. Geçmişimi hatırlamıyorum, bunu sadece annem ve Göktuğ bilirdi. İkisinin de böyle bir şey yapamayacağını gayet farkındayım. Öyleyse kimdi bu, nerden biliyordu sırrımı?

Herkesim olan yalnızlığın, en yakının şaheseri. Bilir miydin? Bilmediğim açık ve net ortadaydı aslında. Kimin eseriydim ben? Annemin mi? Yoksa Göktuğ' un mu? İkisi dışında yakınım diyebileceğim birisi yoktu. Belki de hedef şaşırtmak için yazılmış bir kurmacaydı.

Düşünceleri kenara atıp, ilk önce netlik kazanmaya karar verdim. Bu not benim için yazılmışsa, bunun üzerine değil saatler, günlerce düşüne bilirim.

İçimdeki kuşkuyla ilk Göktuğu aradım, çok geçmeden telefonumu açmıştı. "Naber?" dedim gayet normal bir şekilde "İyidir canım. Senden naber?" sesi her zamanki gibiydi "Bende iyiyim" dedim "Niye aradın?" gözlerimi kapayıp

"Öylesine aramıştım, hadi bay bay" diyip kapattım. Bu yaptığım su götürmez bir saçmalıktı diye düşündüm. Alt tarafı buruşuk kağıtta yazan anlamsız yazılardı. Ne gereği vardı şimdi Göktuğu armamda, ona güveniyordum.

Yatağa uzanıp tavanı izledim. Annemin gelmesini bekledim ama yok gelmedi. Merakla onu aradım, açmadı. Telefonu kapalıydı. Oflayarak, yerimden kalktım. Hem biraz sıkıntıdan birazda merkatan annemin yanına gitme kararı aldım.

Taksi çağırıp beklemeye başladım, yolun başında gördüğüm taksiyi elimle durdurdum. Hızla binip "Konak hastanesi" dedim, başıyla onaylayıp önüne döndü şoför. Sıkıntıdan çatlayacak gibiydim. Telefonumu çıkarıp son kez annemi aradım, yine kapalıydı. Başına bir şey geldi korkusu içimi sararken, camı açtım. Yüzüme çarpan soğuk havayla derin nefes aldım.

Bir saat sonra hastaneye vardığımda, taksi metre de tutan parayı uzattım, adamın almasıyla hızla çıktım. İçeri girip tanıdık sekreterin masasına ilerledim "İlayda abla" kafasını kaldırıp şaşkınlıkla "Alaz" dedi, ekleyerek "Ne işin var burada?" nefes nefese konuşarak

Ruh-u Revan |bxb|Where stories live. Discover now