14. ZAAFLAR ve TERCİHLER

847K 57.3K 251K
                                    

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Bu kitapta geçen kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünü olup her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir.

Keyifli Okumalar!

Şarkılar: Jakuzi, Koca Bir Saçmalık
You're Mine, Oscar And The Wolf-Raving George
Benimle Kayboldun, Kaan Boşnak

İnsanın, tek kaçamadığı kendi kaderidir.

İnsanın yeniden oluşturamayacağı tek yol ise kendisi farkında olmadan Tanrı'nın onun için çizdiği zoraki yollardır çünkü binlerce yoldan hangisinde devam edersek edelim ulaşacağımız tek yer, kaderimizdir.

Bir şeylere kader diyerek boyun eğmek benim için hiçbir zaman doğru gelmezdi ama şu an, bütün bunların ortasında kaderimdeki benle, gerçekten neden var olduğumla yüzleşiyordum çünkü detaylar, kaderin parçalarıydı.

Seram vardı, yandı ve kocaman bir bahçem oldu. Bunun acısı büyüktü ama hayatıma baktığımda bunun anlamı, inancımı yansıtıyordu ve kurtuluşu. Henüz içimdeki o kendime güvenim küçükken seram da ufaktı, aynaları kendime çevirdim inancım yükseldi, bahçem oldu.

Daha fazlasında bir ormanım olabilirdi, bu kaderin bana gerçekleri farklı bir şekilde gösterme haliydi.

Çiçekli elbiseleri çok sever fakat giyemezdim; hem başkaları yüzünden, hem kendime hiçbir zaman güvenmediğimden ötürü ama hayatıma daha önce hiç görmediğim siyah kıyafetli insanlar girdi, o siyah kıyafetli insanların tam ortasında ve karanlıkta o çiçekli elbiseyi giydim. Neden üniversitede değil? Neden lisede değil? Neden olur olmadık bir zamanda hatta en kötü zamanda bunu yapmıştım?

Bunun anlamı umuttu çünkü artık umut edebiliyordum; hayatım için ve belki de hayatımız için. Tugay'ın karanlıkların ortasındaki ışık olarak görmesinin nedenini şimdi daha iyi anlıyordum.

Bunları şu an düşünmek belki deli saçmasıydı, belki de aklım artık daha farklı çalışıyordu ama Tugay'ın kastettiği nedenler bunlar değilse bile ben kendi nedenlerimi görebiliyordum ve belki de tam da benim gibi düşündüğü için o bahçeyi bana vermiş, o çiçekli elbiselerle beni barıştırmıştı. Çünkü inançla kurtuluş vardı, çünkü umut vardı.

Bizim dünyamızda her detayın bir anlamı olurdu, ben bile bilmezken Tugay'ın fark edip bana sonradan gösterdiği detaylar. Tugay için başka ne ifade ediyordum bilmiyorum ama şu an fark etmiştim, inanç, kurtuluş ve umut; onun bana baktığında gördükleriydi.

Bana bir tercih hakkı sunulmuştu; delirmem, aklımı kaçırmam ve belki de çırpınmam gerekiyordu ama bunun da bir nedeni olduğuna inanıyordum. Bu tercih, benim bambaşka bir yolumu belirleyecekti, belki iyi belki de kötü bilemiyordum.

Tugay Demir Çeviker'e baktım. Ela gözlerinde az önce benimle baş başayken olan hiçbir duygusu yoktu. Gülüşü yoktu, heyecanı yoktu. Sadece nefret. Öfke de değil, kocaman bir nefret. Bakışları beni izlerken o nefretinin bana olmadığını biliyordum ama bir gün bana bu nefretiyle bakarsa hissedebileceklerimin ya da hissettireceklerimin bir ölçüsü olmadığını anlayabiliyordum.

Tugay'ın omuzları hafifçe hareketlendi, boynunu sertçe çıtlattı, boğazını temizledi ve gözlerini benim gözlerimden ayırdı. Belki de şu an bu tercihin doğuracağı yıkımları görmek istemiyordu ama ben ona bakmaya devam ettim.

"Yeterince açık olduğumu düşünüyorum," dedi Kerem sözcüymüş gibi. Onu hâlâ Başkanlığın koruması şaşıracağım bir durum değildi çünkü tıpkı Tugay'ın tehditleri gibi Kerem'in de elinde Başkanlıkla alakalı birçok sır olduğunu biliyordum ama bu kadar söz hakkını kendinde görebilmesi çenemin kasılmasına neden oldu. "Seni yormuyorum, bebeğim, istersen şimdi burada bir karar ver, direkt gerekli yerlere haberi gönderelim."

BEYAZ LEKEWhere stories live. Discover now