Cinayete teşebbüs×

33 8 8
                                    

4. Bölüm; Ölüm derecesi

"Seni gerçekten tanıdığım andan beri

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Seni gerçekten tanıdığım andan beri."

-------

Hata olduğumu söylemesi odanın içinde büyük bir kahkaha atmama sebep oldu. Sesim odanın içinde yankılandı. "Ne yani, dünyadaki hatayı yok mu edeceksin!?" Ardından tekrar yüksek sesli kahkaham odada duyuldu. Umay ise sessizdi ve hiç bir şey demek istemiyor gibiydi. Dediğinden pişman gibi görünüyordu. Yine de konuşmaz ise burada ölebileceğini biliyor gibiydi. "Fotoğrafları sen sildin değil mi?" Diye sordu. Bunu duyunca sorusuna dolaylı yoldan cevap verdim. "Odada kamera olduğu göremeyecek kadar aptaldın." Umay son kelimeme sinirlenmiş olmalıydı. Bana bir kaç adım attıktan sonra karşıma öylece dikildi. Aniden alnımın ortasına sabitlenmiş silah ile donakaldım. "Ne oldu, şimdi mi sustun? İstediğin kadar kanıtları yok et, ben sana önce haddini bildirip, ardından da içeri attıracağım." Dedi; kendinden emin, özgüvenli sesi ile. Bir anda ona ne olmuştu böyle? "20 yıl? 30 yıl? Müebbet? İdam? Hangisini istersin Zemheri Avlan?" Soy adımı... Soy adımı nereden biliyordu bu! "Hey, kes ses-"

"Umay Yıldırım, Türkiye'nin en güçlü gizli ajanlarından biriyim. Burada benim sözüm geçerli, susması gereken kişi sensin, yoksa kafana silahı yersin." Dedi. "Soy adın hakkında bana yalan mı söyledin!" Sinirle onu eve aldığım güne lanet ediyordum. "İnternetten beni aratmayacak kadar aptaldın, yalan söylesem ne olacak?" Diye benim az önceki dolaylı yoldan verdiğim cevabı bana ağır bir biçimde yedirmişti ki teslim olmama bile az kalmıştı. "Bir asker pes etmez değil mi?" Diye mırıldandım. Anlamadığı için ağızından "Ha?" Diye bir ses çıktı.

"Asker değilim ama 16 yıl babamla yaşadım." Dedim ve hızla ayağı kalkıp Umayın dengesini bozdum, neye uğradığını 3 sanuhe sonra yediren Umayın sırtını göğüsüme yasladım, elindeki silahı alıp arkasından kafasına isabet ettirdim. "Şimdi kim ölecek Umay Yıldırım?" Umay güldü, "Çoktan yola çıktılar. Benim cesedimi bulsalar da acı çekerek ölen sen olacaksın." Onu bu ettiği lafı ile sertçe yere fırlattım; "Korkak, hain!" Diye bağırdım ona. Umay ise dinlememezlikten geldi. Şuan o kadar sıkışık bir noktaya düşmüştüm ki, başım dönmeye başlamıştı. Umayın dikkatini dağıtmak amacıyla arkaya odaklandım, nereye baktığımı merak etsede bu taktiği hemen yemedi, bir adım geri atınca gerçekten içindeki merak büyüdü kafasını o tarafa çevirdiğinde silahın arkası ile kafasına sertçe vurdum. Yere düşüp bayıldığında ise hızla dışarı çıkartıp onu arabaya bindirdim. Hemen 'acil kaçış noktasına' doğru sürdüm. Araba ile hızım; 120'yi hatta 130'u geçmişti. Hızla oraya varıp, yakalanmadan Umayı saklamam, benim güvenliğimi tehdit eden her şeyi ortadan kaldırmam gerekiyordu. İlk önce Umayın telefonunu arabadayken camdan attım. Benim arabam ezmese bile ana yolda olduğumuz için bir araba illa ki telefonu ezerdi. En önemli tehdit benim için telefondu. Ondan kurtulduktan sonra ise Umaydan kurtulmam gerekecekti -ki işin en zor kısmı buydu- Umayı öldürmek istemiyordum, içimde bir şey buna engel olurken ona zarar vermek istemediğimi de fark ettim. Ne yapacağımı bilmiyordum, tek çarem onu ve kendimi saklamak, Umayı ise kendime alıştırmaktı.

•Bir katilin otobiyografisi•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin