12. Bölüm: Ayrılık

96 9 2
                                    


Sokaklarda aptal aptal yürüyordum. Dışardan bir tehlikeye karşı çok savunmasızdım ki en ufak bir gürültü bile zombileri bana çekebilirdi ama bunlar sadece beynimi Jean ve grubumu düşünmekten alıkoyması için kendimi oyaladığım fikirlerdi. Yalnızdım, önceden bu benim canımı sıkmazdı ama şimdi gerçekten rahatsız ediciydi. İleride bir kapalı havuz binası gördüm saunaları vardı. Zombi çıtırların bana spa'da masaj yaptığı hayali geldi aklıma. Sokağın ortasında hala neden kurtulmak için çaba göstermeye çalıştığımı sorguluyordum. Buradan kurtulsam bile yaşadıklarımdan sonra eski benliğimi bulabileceğimi zannetmiyordum. Ama en azından Jean'e söz verdiğim için şimdilik yaşamalıydım.

Ben düşüncelere dalmışken etraftan hırıltılar yükselmeye başlamıştı. Birkaç tanesi ayaklanmıştı bile daha fazla gürültü yapmadan koşturmaya başlamıştım. Havuzda biraz dinlenmek iyi gelirdi diye düşündüm. Ama vardığımda içerde pek beğenilecek bir manzara ile karşılaşmadım. Aslında bu tarz şeylere alışmam lazımdı ama eski hayatın monotonluğu bana artık fazla olmaması gereken bir şaşkınlık ifadesi sunuyordu.

Saunaya doğru giderken köşede duvara toslayan bir zombi gördüm. Neyse en azından seninle uğraşmama gerek yok zaten yakında kafanı duvarda parçalıyıp geberirsin dedim kendi kendime. Saunaya gitmeden önce küçük bir spor salonu olduğunu fark ettim. Havuzu zombilerden dolayı kullanamasam da spor salonu cazip gözükmüştü. Yorgun olsamda sırf eğlenmek ve eski alışkanlıklarımı şu anki koşullarda dahi yapabiliyorum diyebilmek için içeri girip biraz spor yaptım. Bu tarz şeylerle kendi kendime moral vermeye çalışıyordum. Yinede arkadaşlarımı düşünmekten pek zevkle spor yapamadım. Ardından saunaya girdim. Isıyı iyice arttırdıktan sonra bir köşeye çekilip rahatlamaya başladım. Kimse olmayınca insan daha rahat olabiliyodu. En azından bazı rahatlıklar da sağlanmıştı bu salgından sonra. Herşey bedavaydı ve yeni dünyanın tek kuralı vardı, "ıssırılmamak" bunun haricinde her türlü özgürlük, rahatlık vardı. Tabi eski dünyaya nazaran ölüm tehlikesi hat safhadaydı. Bir ara mayışmaya başlamıştım üstüme bir ağırlık çöktü ve o tatlı uykuya daldım.

Uyandığımda dışarıdan kapıya bişeyin vurduğunu fark ettim. Aslında bunun sayesinde uyanmıştım ve burda daha uzun süre kalsaydım hiç uyanamıyabilirdim. Uzandığım yerden kalktığımda başım dönüyor ve ağrıyordu. Ciğerlerimde hiç hava kalmamış gibi nefesim kesiliyordu. Sonra dışardan bir havlama sesi geldi. Kapıya elimi uzattım ama köpeğin hastalıklı olma ihtimali aklıma gelince ne yapacağımı bilemedim. Baltam yanımda yoktu ve silah olarak kullanabileceğim hiç bişey de içerde yoktu. Sonra yanima aldığım havlu aklıma geldi gerçi kimse olmadığı için hiç kullanmamıştım ama yanıma almıştım işte. Yavaş yavaş başdönmem geçiyordu. Havluyu kapıp kapıyı açtım ama beklediğimin aksine dışarda ıssırılmamış küçük bir sibirya kurdu vardı. Daha bir aylık ya vardı ya yoktu. Ama sonra buraya nasıl geldi diye düşündüm. Bana bakakaldı ardından koşturarak gerisin geri kaçtı. Bende havluyu belime bağlıyıp peşinden koşturmaya başladım. Beni zombi sandı heralde diye düşünüyordum ki köşeyi döndüğümde karşımda köşeye büzülmüş bir anne ve 4 tanede yavru kurt buldum. İyiki bir zombiye rastlamamışlardı anne çok zayıf gözüküyordu. Yavrularda açtı ama şu anda süt bulabilirmiydim emin değildim. Önlerine biraz su koydum. Kapımda havlayanı çantamın içine koydum başını dışarı sarkıtmıştı. Gidip dışarıda market aramaya başladımıştım. Caddenin karşısında vardı ama etrafında çok sayıda zombi vardı. Oraya tek dalmak intihar olurdu. Baltam yanımdaydı ama bu yeterli değildi. Dikkatlerini başka yöne çekicek birşey yapabilseydim içeriye girebilirdim ama elimde balta sırt çantası ve cebimdeki çakıyla kibrit kutusu vardı.

Sonra kibrit kutusu aklıma iyi bir fikir getirdi. İşe yarıyıp yaramıyacağından emin değildim ama denemeye değerdi. Zombilere 100 metre uzaklıkta bir kanalizasyon çukurunun başına geçtim. Bir kibrit yakıp kutunun içine tıkıştırdım ve kutuda ki diğer kibritlerin yanma sesini duyar duymaz kutuyu kanalizasyon deliğinden aşağıya attım. Ardından marketin arkasındaki sokağa doğru koşmaya başladım. Sokağın girişinde köşeye çekilip beklemeye başladım ama eğer kutu suya düştüyse yapıcak bişeyim kalmıcaktı. Hala ses seda yoktu derken patlama oldu. Ben tam suya düşmemiş diye sevinirken bana çapraz olan 10 metre mesafedeki lağımda patladı ve gerisin geri bütün caddedekiler patladı. Yanımda olan patlamanın etkisi yüzünden kulaklarım pek bişey duymuyordu. Beynimin içini gezen bir uğultu vardı. Ardından zombi çığırışlarını duydum. Lanet olsun bu derecedeki bir patlama belkide şehirdeki bütün zombileri buraya çekicekti. Sanki bütün zombi şehrini uyandırmıştım. Bunun bilincine yeni varırken marketin önündeki zombilerin yalpalaya yalpalaya bana doğru koştuklarını fark ettim. Patlamanın etkisiyle bulunduğum köşeden çıkıp caddede kaldırıma dizlerimin üstüne düşmüştüm. Artık şiddetle artan sesleri daha iyi duyabilsemde kafamdaki uğultu hala devam ediyordu. Zombiler çok yaklaşmıştı ama eklemlerim kenetlenmiş gibiydi. Şoktamıydım kahretsin zombilerle tek başıma ilk defa yüzleşicektim ve patlamada benim aleyhime olunca şoka girmiştim. Sağ elimi kaldırıp sırt çantamın ipine astığım baltama ulaşmaya çalışıyordum ama parmaklarım baltayı kavrayamıyordu. İşim bitti toparlıyamıyordum. Aramızda 15 metre vardı. 14, 13, 12, 11, 10, 9, 8, 7, 6 tam kafamı eğip ölümü beklerken sırtımdan bir havlama yükseldi tekrar ve tekrar.

zombi esaretiWhere stories live. Discover now