II

31 2 0
                                    

Otopark, Dolmabahçe Sarayı'yla cami arasındaydı. Hayâl kırıklığım yüzümden okunuyordur. Öfkeliydim. Buradaki tek güzel şey sarayın bahçesindeki siklamen çiçeği denizi ve erguvanlardı. Camı açtım, koku büyüleyiciydi. Rüzgâra karışıp o güzelliğe karışmak istedim. Beşiktaş İskelesi'ne vapur yanaştı. Trafiğe dalınca camı kapattım. Babamın canımdan egzoz dumanı geldi. Burası şehrin erken kalkan kıyısıdır. Tiyatro provasından önce arkadaşım Deniz'le sahafta buluşacağımızı söyledim. Bunun dışında hiç konuşmadık. Taksim Meydanı'na yakın kenara çekti. Vedalaşmadan hızla kapıyı açıp indim. Koşar adım kalabalığa daldım.

İstiklâl daha kalabalıktı. Kalabalığın sesi iç gürültümü bastırdı. Ara sokağa dönüp sahafın olduğu çarşıya girdim. Kitapların kokusu her şeyi sıfırladı. "Ceviz Ağacı" şarkısı çalmaya başladı. Çok sevdiğim Nazım Hikmet şiiri, Cem Karaca'nın sesinde yankılanıyordu. Coşkuyla mırıldanarak eşlik ediyordum.

Burası iki katlıdır ve çarşının en güzel sahafıdır. İkinci katı da dolaştım, henüz Deniz'i görememiştim, burada olsa kesin fark ederdim. Kıvır kıvır kızıl saçlarını görmemek imkânsız. Sahafın sahibi beyefendiye denk gelince, "Aradığım için yardımcı olur musunuz?" diye sordum.

"Kitabın adı nedir?"

"Zincire Vurulmuş Prometheus, Aiskhylos'dan,". Birkaç adım atıp rafa uzanıp aldı, "Büyülü bir kitaptır, görkemli bir tragedya. İlginiz beni ziyadesiyle heyecanlandırdı. Buyurun," dedi. Adamın arkasında duran arkadaşımı fark edince, "Bir tane daha istiyoruz," deyip Deniz'le selamlaştık.

"İkinci kitabı depodan getirteceğim. Siz dolanın, birazdan hazır olurla," deyip aşağı kata indi. Olanları Deniz'e anlattım. Yeni diyarlar göreceksin diye beni teselli etti. Kitaplar arasında biraz dolandık.

Kasada sahafın eşi oturuyordu. Çok güzel bir kadındı. Ödemeyi alınca, "İyi okur pek kalmadı. Tragedyalar okuyor olmanız bizi çok sevindirdi," dedi. Kibarca teşekkür edip çıktık. İstiklâl'e kalabalığa karıştık.

Deniz asık suratımdan sıkılmıştı, "Neyin var Barbie?" diye sordu.

"Dur be kızım ne Barbie'si, bildiğin zombi gibiyim. Üniversite meselesi arapsaçı oldu. Yakında yolcuyum,"

Kolumdan çekiştirip, "Gitmezsen delilik olur. Burada kalıp ne yapacaksın ki?" dedi Deniz. Aralarında sözleşmiş gibi herkes aynı şeyi söylüyordu. Kafamı salladım, daha fazla tek bile etmeye değmezdi. Vitrinlere baka baka aylakça dolanıyorduk. Prova vakti gelmeden AKM'de bizi bekleyen arkadaşların yanına salına salına yürüdük. Vakit gelince provalar için salona geçtik. Sahnede oyuncular hazırlanmaya başlamışlardı. Ellerinde metinleri sakince son tekrarlarını yapıyorlardı. Sahne arkası arı kovanı misali telaşlıydı. Deniz ve ben figüran sayılırız. Prometheus Kaf Dağı'na mıhlandığında Zeus'un iblis gözcüleri olarak, yükselen kayalıklara tutunmuş gözcülermişiz gibi ipten askılarda duracaktık. Oyunu okursak bir ihtimal fırsat verilecek olsa birkaç replikli bir rol kaparız diye ümit ediyorduk.

Her kafadan bir ses çıkıyordu. Aceleyle hazırlandık. Askılara tırmanmadan Deniz, "Yanya bebek, iyisin değil mi?" diye sordu. İyiyim diye el işareti yapıp askıya tırmandım. Bu ufacık figüranlık bile beni heyecanlandırmıştı. Bizim görevli olduğumuz kısım en can alıcı sahnelerdi. En sevdiğim tragedyalardan biridir. Günlerdir nasıl heyecan içindeydim. Prova başlamak üzereydi, beyaz maskemi takıp duruşumu aldım. Deniz bana bakıyordu. Yüzümde maske olduğundan elimi dudaklarıma götürüp ona öpücükler üfledim. Simsiyah pelerinler içindeydik, ışıklar söndü. Müzik ruhumu ensemden tutup yukarı çekti. Zekice tasarlanmış ışık oyunları daha Prometheus söze başlamadan seyircileri sahneye hapsedeceğine eminim. Dekor şahaneydi. Ateşi bile isteye çalan Prometheus sözü aldı. Ne unutulmaz replikler. İyiden iyiye sözlerde kayboluyordum.

Binlerce yıl önce yazılmış dizeler, tam da bugün, bu sahnede bedenimi sardı. Prometheus canlanmış mıhlandığı kayadan savunmasını yapıyordu. Göz gözeydik. Daha önemlisi herkese de seslense, ruhumda bana bağırıyordu:

"Tanrısal bir kasırganın nasıl Allak bullak edip ben zavallıyı, Varlığıma yeni bir biçim verdiğini!" (1) dediğinde ben başka bir insana dönüşüyorum adeta...

"At kızını evinden, yurdundan dışarı, Gitsin, tanrılara bir kurbanlık gibi, Dolaşıp dursun dünyanın dört bir yanını, Yoksa Zeus yıldırımlarıyla Çarpıp yok edecek soyunu..." (1)

Görkem dolu anlardı. Provalar bitti ve AKM'den çıkarken, "Yanya bildiğin ışık saçıyorsun. Ne yapıp ne edip daha kayda değer bir rol kapmalısın. Seni böyle gördükçe heyecanlanıyorum," dedi Deniz.

Laflıyorduk, "Deniz planın var mı?" diye sordum.

Deniz elimi tutup, "Ya ben söylemeyi unuttum. Gezi Cafe'de büyük kuzenim Onur'la buluşacağım. Hani şu bilgisayar teknolojilerinde doktora yapan var ya. Gelmek ister misin?" dediğinde hiç düşünmeden, "Kocaman bir evet! Tam da ihtiyacım olan kişi. Okul meselesini konuşabiliriz. Gelirim," dedim.

Yanya'nın Tanrısal  KasırgasıWhere stories live. Discover now