_BiR_

29 3 0
                                    


Karanlık ve sessiz mekandan içeriye adımını attığı anda dışarının cehennem sıcağını ardında bıraktığına memnun derin bir nefes aldı delikanlı. Önceki geceki hıncahınç kalabalık ve gürültüyü düşününce bu hali tuhaf gelmişti mekanın bir an için. Siyah ahşap zeminde bez spor ayakkabılarının çıkardığı hafif adım sesleri bile kulağını tırmalıyordu bu sessizlikte. Yalnızca barın bulunduğu kısımdan yansıyan neon mavi ışıkla kısmen aydınlanan geniş mekan olduğundan da büyük göründü gözüne.

Günün bu saatinde buraya gelmesinin asıl sebebine dönmeden önce kavurucu Antalya sıcağından yanan içini serinletmek için bara yöneldi adımları. Dolapta bulduğu en soğuk şişeyi kafasına dikmekti niyeti. Buz gibi biralar gözüne cazip görünse de oradan çıktıktan sonra halletmesi gereken işlerini düşünüp vazgeçti. Kola şişelerinden birini kapıp kapağını tezgahın kenarına sabitlenmiş metal açacak ile açarken işleri erken halledebilirse eve gitmeden önce bir denize atlamayı aklından geçiriyordu. Tek dikişte şişenin yarısından fazlasını miğdeye indirdikten sonra biraz daha iyi hissetti kendini.

Akılsız başı yüzünden bu sıcakta onca yolu gelmek zorunda kaldığı için kendine küfretti bir kere daha. Önceki akşam kayıt evraklarını abisinin ofisinde unutmamış olsaydı şuan kayıt işini çoktan halletmiş kampüste sosyalleşmeye başlamış bile olabilirdi. İstanbul'dan sonra Antalya'ya alışmakta çok zorlanacağını düşünmüyordu ancak on yıldan fazladır yılda bir kaç kere tatillerde gördüğü abisi ile yaşama fikrinin başta bayağı ürkütücü geldiğini itiraf ediyordu artık kendine. Gerçi birlikte geçirdikleri son iki ay korkularını yok etmeye yetmişti. İstanbul'da annesi ve onun yeni ailesi ile olmaktan çok daha iyi olduğuna şüphe yoktu. Dünyada anne ve babası boşanıp ailesi ikiye bölünen ilk veledin kendisi olmadığını kabulleneli çok uzun zaman oluyordu. Bunun için üzülmeyi hayıflanmayı bırakalı da.. Gel gelelim son iki ay ona abisi ile birlikte büyüyebilseydi nasıl bir hayatı olabileceğini gösterdiği için içi buruktu bir miktar. 

Kolanın geri kalanını mideye indirip boş cam şileyi tezgahın altındaki kasalardan birinin içine bıraktıktan sonra bardan çıkıp arka tarafa geçerek üst kata giden merdivenleri gizleyen ahşap paravana yöneldi.  basamakları ikişer ikişer çıkıp kısa bir koridorun sonunda karşı karşıya duran iki ofisten sağdakine yöneldi. Diğer kapıya göz ucuyla baksa da içeri girmeye yeltenmedi. Abisinin can dostu ve ortağı ile hala tanışma şansı olmamıştı. Son iki ay içerisinde bir kaç kere Antalya'ya gelse de bir türlü denk gelmemişlerdi.  Abisi ile yaptıkları uzun telefon konuşmalarına şahit oldukça aralarındaki dostluğa hem imrenmiş hem de bir miktar kıskanmıştı. Abisinin kendisinin yerine onu kardeşi kabul ettiği düşüncesini kafasından ne kadar atmaya çalışsa da kendine engel olamıyordu. Daha yüzünü bile görmediği adamın birinden nefret etmeyi çocukça bulduğu için kendi kendini yemekle yetiniyordu yalnızca.  

Abisinin koyu renk mobilyalar ile döşeli ofisine girdiği anda önceki akşam bıraktığı yerde duran mavi plastik dosyaya yöneldi. Dosyayı alıp çıkmadan önce içindeki formu doldurmak için geniş çalışma masasının arkasına geçerek döner koltuğa oturdu. Deri koltuğu kendi etrafında döndürürken yirmi yaşında koca adam gibi değil de beş yaşında bir çocuk gibi göründüğünün farkındaydı. Neyse ki bu halini kendinden başka görecek kimse yoktu da içindeki çocuğa bir güzellik yapabiliyordu.  Öyle ki sandalyeyi durdurup dosyayı tekrar eline almayı hatırlaması birkaç dakikasını aldı. Dosyadan doldurulması gereken formu çıkardıktan sonra kalemlikten rastgele bir kalem çekip yazmayı denedi. Bir avuç kalemden sonuncusu da yazmamak için direttiğinde kendi kendine söylenerek çekmecelerde işe yarar bir kalem aramaya başlamıştı.

"Hay sikeyim. Gören de iş yapıyor sanacak. Ulan eşek kadar masa koymuşsun bir tane yazan kalemin yok be."

Açtığı ikinci çekmecede hala kadife kutusunda duran pahalı görünümlü bir dolma kalem bulduğunda keyfi yerine geldi. Kalemi eline alarak önce kenardaki not kağıdının üzerinde bir deneme yaptı. İçinde mürekkep olduğunu test ettikten sonra hızla formu doldurmaya girişti. Tam son soruya geldiğinde kalem tutukluk yapınca kendi kendine söylenerek kalemi sallarken bir yandan saatine bakıyordu. Öğle arasına girilmeden kayıt işlerini halletmeyi planlamıştı ama saatin çoktan on bir buçuk olduğunu gördüğünde şaşırdı. Kaleiçinden kampüse gitme süresini de hesap edince işinin her halukarda öğleden sonraya kaldığını fark etmesi uzun sürmedi. Bakışlarını sol bileğindeki kol saatinden çektiğinde tüm eline hatta daha bu gün siftahını yaptığı beyaz keten gömleğine bulaşmış mavi mürekkebi görüp donup kaldı. 

"Ha siktiir!"

Kalemi masanın üzerine fırlattığı gibi refleksle masadan kalkarak etrafına bakındı. Hızlı adımlarla odanın köşesindeki küçük banyoya giderek önce elindeki mürekkebi çıkarmayı denedi. Bol miktarda sabunun yardımı ile nispeten temizlense de yeşilimsi bir iz olarak kalmıştı tüm avucunda. Aynadan gömleğinin durumuna bakınca onu kurtarma şansının olmadığını kabul etmesi uzun sürmedi. Sinirle gömleğin düğmelerini açıp tortop ettiği gömleği mermer lavobo tezgahına fırlatırken her şeyin daha ne kadar ters gidebileceğini düşünüyordu. Abisinin acil durumlar için ofisinde bulundurduğu kıyafetlerin olduğu küçük dolaba doğru giderken tek eliyle elindeki mürekkep izini ovuşturmaya devam ediyordu.

"Senin yapacağın işe sıçayım Semih efendi. Bok ettin ortalığı yine afe..."

Banyo kapısından önüne bakmadan çıktığı sırada çarpıştığı iri beden ile cümlesi yarım kalırken kendi sakarlığına duyduğu öfkeyi unutmuştu bile. Korkuyla bir adım gerilemek isterken bu kez ayakları birbirine dolanıp mermer  kapı eşiğine takılıp arka üstü düşecek oldu. İri elin bileğini kavrayıp onu tutması sonucu günün gerizekalılık serisini, kafasını mermer zeminde patlatıp acillik olmadan tamamlamış olmayı diledi.

Bakışlarını  kendisini tutan elin sahibine çıkardığında ise yapabildiği tek şey yutkunmak oldu.  Oldukça öfkeli görünen kapkara bakışlar karşısında küfretme refleksini bile unutacak kadar ürkmüştü Semih.





Bana Biraz Renk Ver    (bxb)Where stories live. Discover now