23 • sᴇᴘᴛᴇᴍʙᴇʀ 8, 1970

93 18 9
                                    

2023

🍀

Salonun dört bir yanına dağılmışlardı. Sharon Carter'ın Dottie Underwood ve Charles O'Sullivan tarafından üsden kaçırıldığını, Hayley Rogers'ın oldukça sert darbeler yediğini ve muhtemelen Derek Rogers'ın onları öldürmeye oldukça hevesli olmasının dışında hiçbir sorunları yoktu. Ve Steve'e hesap sormak da istiyorlardı.

"Derek yaşıyor." Diye inanamayarak kendi kendine fısıldadı Bucky. Onu en son 1944'te görmüştü. Stark Fuarı'nda idiler ve Jennifer'dan birkaç hafta bahsettikten sonra Bucky askere gitmişti. Döndüğünde ise hiçbir şey için tam olarak zamanı olmadı. Birkaç ay içerinde HYDRA'nın yok oluşu için çalıştılar ve sonrasında o... Karanlık ve unutmak isteyeceği yıllara sahip oldu. Derek'in yaşadığını ya da Jennifer ile evlenmiş olacağını bile düşünmemişti. Tanıdığı kimse hayatta değilken onun olduğunu nasıl düşünebilirdi ki? Ama görünenden çok daha fazlası vardı. Derek hayatını devam ettirmekle kalmamış, iki tane de çocuğa sahip olmuştu. Yüzünü sertçe sıvazladı. "Tanrım, Derek, Mike yaşıyor. Siktir."

"Bunu anlamakta neden zorlandığını anlayamıyorum." Diye homurdandı Sam. Biraz, sarsılmış hissediyordu açıkçası. Herkese bulaşmaya meyilliydi.

"Onu en son gördüğümde sakalı yoktu ve saçları da bu kadar uzun değildi. En önemlisi bekârdı ve JJ ile aynı göreve gideceği için ne kadar heyecanlı olduğunu anlatıyordu." Diye sorgularcasına ona yüklendi. Sam, biraz geri çekilmiş bir yüz ifadesiyle ona bakmaktan kaçındı. "Bütün bunlar olduğunda tarih 1944'tü ve o, serum üzerinde çalışıyordu. Sonrası zaten hızlı gelişti. Lanet savaş."

"Serum mu? Ne serumu?" Diye atıldı Tony. Başı gerçekten ağrımaya başlamıştı.

"Süper asker serumu." Diye fark etti Steve. Formül daima onun zihnindeydi, elbette ki kendisini de süper asker yapabilirdi, değil mi? Ama asıl soru, neden? Derek Rogers asla bir kahraman olmak istemedi, zaten Steve de kendisini tam olarak kahraman diye tanımlamazdı. Ama böyle bir gücü kendisine asla vermeyeceğini biliyordu, en azından isteyerek. "Mike, süper asker serumunu Erskine ile beraber yaptı. Onun formülündeki eksik kısmı buldu ve tamamladı. Sonra beni denek olarak kabul ettiler ve o da benden başka kimsenin bunu yapamayacağı konusunda kefil oldu. Ama Erskine öldüğünde... O her şeyi yok etti. Eğer serumu almak isterlerse kendisine gelmek zorunda olduklarını ve asla ikinci bir serum yapmayacağını söyledi. Kanımı analiz etmek de yıllarını alacaktı zaten."

"İnfinity-Formula onun bir taklidi." Diye başıyla onayladı Bucky. "Damarlarımdaki şey onun serumunun bir taklidi. Ama nasıl yapıldığını bilmiyorum. Derek'in herhangi bir notu olmadığına eminim."

"Çalınmış olabilir." Dedi Sam teori yürüterek.

Steve başını sallayarak bunu reddetti. "Hayır, her şeyi yok etti. Bunu yaparken oradaydım."

"Onu neden tanımıyoruz?" Diye en başından sorulması gereken soruyu sordu Clint. İfadesiz bakışlarını Steve üzerinde tuttu. Sonuçta ajan, kendilerine güvendiği için onları ailesinin yanına götürmüştü ama Steve ondan hiç bahsetmedi. Geçmişinde olduğunu bildikleri kişiler bile müzede yazan kişilerdi. Ve Doktor Erskine bile varken, Derek Rogers neden yoktu? "Belli ki serumu yapan tek kişi Erskine değil ama Derek'in adı yok. SSR'ın kurucu üyelerinden biri, aynı zamanda eşi de kurucu bir üye. Ve o senin kardeşin! Senin kardeşin. Kaptan Amerika'nın kardeşi!"

"En azından bana söyleyebilirdin." Diye mırıldandı Bucky. Can sıkıcı bir ses tonuna sahipti ve Steve vicdan azabını hissetti. "Sana mezarını sordum ben. Sen ise hiçbir şey söylemedin. Derek'i nasıl bu kadar yok sayabilirsin? Yıllarca aynı şeyi yaptın ve hâlâ yapıyor musun yani? O senin kardeşin."

𝐁𝐚𝐝 𝐁𝐥𝐨𝐨𝐝 • 𝐑𝐨𝐠𝐞𝐫𝐬 [2]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin