Bölüm 7

127 23 13
                                    

Keyifli okumalar... 
Yorumlarınızı bekliyoruz..
************†*******************

Hayatın akışı bir sele benziyordu önünde ne varsa akıntıyla birlikte alıp götürüyor, geride bıraktığı enkazdan bihaber yeni enkazlar yaratmak için coşkuyla akıyordu. Şuan durumum tam olarak buydu. Enkaz.

Ne olduğunu kim olduğunu bilmediğim adamla aynı yola bakıyordum. Çok derin ve bir o kadar da sert bakıyordu. Zihnim boş bir levhaydı. levhaya dolmak isteyen hüzün, şaşkınlık,yıkılmışlık, kahrolmuşluk hissi o levhadan kayıp gidiyordu. Bu acıların hiçbirini hissedemiyordum. Belki de acıdan uyaşan beynim daha fazlasını algılamıyordu artık.

Yanımdaki adama dönerek;
"tuvalete gitmek istiyorum" diye fısıldadım. Adam arabayı benzinlikte  durdurdu ve  bana dönerek "İN "dedi.  Kapıyı açtım tam arabadan inecektim ki sert bir ses tonuyla;
"Beş dakikan var Mardin Kızı.
Arabanın kapısını hızlı bir şekilde yüzüne çarptım. Gözlerim kaçış yollarını, bir açık arıyordu. Hemen kaçmam gerekiyordu çaktırmadan arkama baktım .

Genç adam kızın ne yaptığını anlamıştı kaçmak için fırsat arıyordu kıza doğru yürümeye başladı kolundan tutup kendisine çekti. "Boşuna uğraşma kaçamazsın artık özgürlüğün iki dudağımın arasında
Genç kız kolunu adamın elinden kurtardı.
"emin ol ki gideceğim sana rağmen  aileme döneceğim ailem beni senin yanına bırakmayacak. Genç adam kızın ihtiyacı olmadığını anladığı an  onu geri arabaya bindirir. Genç kızın asi bir tarafının olduğunu sezen delikanlı, ona bu asiliği bırakıp şartlara uyması konusunda uyarı verir. Ama dağ çiçeği bu başkaldırılmışlığını yere düşürmez. 

Hazar Ağa gözlerini açar. Ailenin içine birazcık olsa da su serpilmişti bu haber onlara iyi gelmiş ve Zeyno Ana herkesin konağa gitmesi gerektiğini söyler. Her şeyin kaldığı yerde devam etmesini ve düzenin aynı şekilde işlenmesini ister.
Şahvaroğlu konağında sessizlik hakimdi. Berçem ablasının gidişine dayanamıyordu. Çünkü hiç ayrılmamışlardı. İpek Hanım hastalanmış yataklara düşmüştür. Devran'ın hatasını kızından almışlardı.

Doğan, Berdan'ın yardımıyla bir saniye bile düşünmeden  Zöhre veDevran'ı Suriye topraklarından Mardin topraklarına getirmişti.

Berdan, Suriye'de yaşamı sürdüren celali aşiretinin ağasıdır. Yıllar önce Doğan'ın ona yardım etmesiyle can borcu oldu. Her zaman gözünü kırpmadan Doğan'ın yanında olur.

Behram gün doğumuna karşı istanbul'a varır. Yanındaki genç kızı uyandırmadan önce bir nefes almak ister. Arabasını sahile doğru sürdü ve arabadan inerek derin bir ohh çekti. Şimdi karısını ailesiyle tanıştıracaktı en zor kısmı buydu ya onun için neler olacağını bir türlü kestiremiyordu. Üzerinde birikmişlikler vardı. Yapılan hataların bedelini ikisinin  suçsuz yere ödemesi ağırdı. 

Birinin beni dürtmesi ile uyandım of boynum tutulmuştu her yerim tutulmuş bir an nerede olduğumu hatırlamaya çalıştım.  Yine gerçeklerle yüzleştim keşke hep uyusaydım bu adamın yüzünü görmek zorunda kalmazdım.

"Uyan geldik
"Offf bende hiç uyanmak istemiyordum.
"Maalesef yolun sonu burası. Artık burası senin evin.
"Evim falan değil burası benim evim Mardin'de ailem de orada
"Seni son defa uyaracağım Mardin kızı sesine ,ses tonuna dikkat et bana karşı saygısızlik yapma evdekiler senin yeni ailen kabul etsen de etmesen de.
"Ne aile ama. Berdel yapıp sürüklediniz beni
"Bak bende iki gözüne ve yüzüne hayran değilim. Bende mecbur bırakıldım. Senin ailenin yüzünden bu durumdayım.

Adam gözüyle arabanın kapısını işaret etti ve inmem gerektiğini söyledi. İstemeyerekte olsa arabadan indim gözlerimi kocaman eve çevirdim.  Burası artık benim hapishanem miydi? Genç adam hızlı adımlarla eve doğru yürüdü arkasından onu takip eden küçük bir  kız çocuğu gibiydim.  Birden yüzümde bir tebessüm oldu. Hemen kendime gelerek tebessümün  yerini donuk bir surat kapladı. Evin kapısına geldik. Genç adam ince zarif parmaklarıyla zile bastı. Kapıdan karşılandık ve içeri girdik. Karşımızda büyük  aile sofrasına oturmuş büyük bir kalabalık vardı.

MÜHÜRWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu