Bölüm 9

132 19 19
                                    

Merhabalar herkese. Keyifli okumalar dileriz

†***********************************

Bu Dünya'da çaresizlikten daha kötü bir şey varsa oda kimsesizliktir.

Asmin'in çığlıkları evi inletiyordu.Bu çığlıkları o kadar derindi ki kapının açılması çığlıklara destek oldu. Sırtını dayadığı dağıydı babasıydı...

Hazar beyin içeriye girmesi ve kızının sesini duyduğu an Behram diye bağırır. Kızının özlemine dayanamayarak Kerimoğlu'nu hiçe sayıp kızı için düşmanının evine ayak basar.
Kerimoğlu ailesi Hazar Ağa'yı karşılarında gördükleri an şok olurlar. Hazar beyin eve girişiyle olduğu yerde kalakalan Dildar hanım, ne yapacağını bilemez. Şaşkınlık içerisinde sadece bakar. 20 yıl önce görmüştü onu. Yıllar nasıl da geçmişti. Canını, evladını, ruhunun yaşamasına son veren adamı kanlı canlı görmek çok zordu. Gözleri dolu dolu olan Dildar hanım sadece Hazar beye bakar. Yılların verdiği acıyla sınanan kadın bir kez daha sınandı.

Babamın geldiğini gördüğüm an cennete kavuşmuş bir kuş gibi oldum. O benim ölümsüz eserimdi, dağımdı ve babamdı. Ürkek bir kuş gibi çırpınarak koşup babama sarıldım. Kokusunu içime çektim. Özlem doluyduk. Babam öyle bir sarıldı ki bana çölde su bulmuş gibiydi. Saçlarımı defalarca öpüp kokluyordu. Hasretle baba sözcüğü öyle bir dilimden döküldü ki, babamın sözleri yüreğime su serpti.
"Asmin'im kızım Dağ çiçeğim çok özür dilerim senden ama artık merak etme buradayım korkma seni almaya geldim."
Demesiyle umut gözyaşları döküldü gözlerimden.

Azzam Ağa daha fazla bu sahneye dayanamaz. Çünkü içindeki ateş alevleniyordu. Şahvaroğlu'nun cesaretine hayran kalmak elde değil düşüncesiyle bastonunu yere vurdu. Hazar Ağa'ya yaklaşarak;
"Ne işin var senin burada
"kızım için geldim Azzam Ağa konuşmaya geldim
"Konuşanlar o gün konuşuldu mecliste
"Ben olmadan karar al....
Babam cümlesini bitiremeden korumalar babama silah çektiler. Bir umut Kerimoğlu'na baktım. Gözleri beni anlamış gibiydi.

"İndirin silahları çıkın dışarıya" dedi. Durumun sakinliğini korumak için dedesine döndü ve
"öyle olmaz çalışma odasına geçelim. Azat bey oğluna hak vermişti ki
"daha uygun olur buyurun çalışma odasına geçelim"
dedi ve eliyle yolu gösterdi.

Yüreğim bir kuş gibi çırpınıyordu biliyordum ki babam kimseye haber vermeden gelmişti. Ya babama bir şey yaparlarsa  herkes çalışma odasına gidiyordu. O esnada Kerimoğlu'nun kolundan tutup bana bakmasını sağladım. Bakışlarıyla ne var der gibiydi. "Babama sakın bir şey yapma Kerimoğlu yoksa...

Genç adam sinsi gülüşüyle
" O sana bağlı Mardin kızı bu arada bana Behram ya da kocacığım diyebilirsin" dedi.
Sinirle elimi kolundan çektim. Yine ne saçmalıyordu. Nasıl biriydi bu. Çözemiyordum. Bir an çok iyi biri olduğuna inandiriyor başka bir an en kötü kişiymiş gibi davranıyordu.

Genç adam hızlıca odaya çıktı ve içeri geçerek koltuğuna oturur. Gömleğinin kolunu katlar ve Hazar ağaya bakarak;                                                                                                                                 "Ne içersin Hazar bey ?
Alaylı bir şekilde sorar.  Azad bey ve Ferhat bey şok olurlar. Ama Azzam Ağa bu duruma sevinir. Çünkü o  torununun ne yapmak istediğini biiyordu ve  tam da istediği gibi biri oluyordu.

Hazar Ağa güçlü bir aslan gibi "Buraya bir şey içmek için gelmedim evladım için geldim.
Azzam Ağa hemen söze girip;
"O zaman boşuna geldin çünkü burada sana verilecek biri yok"

Azad bey babasının artık sakin olmasını söyler. Behram  Hazar Ağaya dönerek:
"Diyelim ki kızını sana verdim alıp götürdün sonra ne olacak hiç düşündün mü? Eğer düşünmüş olsaydın gelmezdin sen buradasın. Oğlun ne halde biliyor musun ? Peki diğer kızın ismi Berçem miydi?

MÜHÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin