suyla akar gider

292 31 3
                                    

Jisung'un bakış açısından

Ne kadar da acizim. Daha iki gün önce karşılaştığım adı dışında bir şey bilmediğim bir adamın kollarında hayat bulmaya çalışıyorum. Ölüler yaşamazdı, değil mi? Yaşayamayacağım zaten. Benim yalnızlığıma kimse ortak olmaz, olamaz. Ben bir fahişeyim sonuçta. Para karşılığı tanımadığı koyunlara giren aşağılığın tekiyim. Ederim yok, ilim ve ahlaktan muhakkak uzağımdır. En azından diğerlerinin gözünde. Halbuki gayet bilgiliyimdir. Okurum, yazarım, işitirim. Ama nafile, mecbur bırakıldığım şeylerin yükünü eşek gibi taşımak zorundayım değil mi? Suçu bu sefer kime yükleyeceğim? Her zamanki gibi kendime mi yoksa el alemin tanrılarının birine mi? Dönüşü olmayacak gerçi. Bir defa kirlendim, daha da aklanmam değil mi? Bana bilmediğim bir şey söylesinler. Neleri varsa çalsınlar başlarına. 'Onların gördüklerinden fazlasıyım' demek isterdim ama 17'imden beri bu lanet işi yapıyorum. Korkuyor muyum benden farklı olan her şeyden? Belki de evet. Peki yanımdaki beden? Tanımam, bilmem, etmem. Huzur istiyorumdur belki de. Hâlâ uyuyor. Başımı çevirip onu izliyorum. Şekilli ve gerçekten yakışıklı bir yüzü var. Benden ne istiyor acaba? Belki de sadece acıyor. Ama ben görmediğim sevgi için köpek olmaya hazır biriyim. Ve korkarım ki bunu içten yapıyorsa en saf duygularımla, belki de pis bedenim ve lanet varlığımın en ufak zerresine dek severim onu. Biraz daha yaklaşıp iyice koynuna giriyorum. Hoş kokuyor. Yanında iyice küçülüyorum. Gözlerini açmayıp, uykusunu bozmadan kollarını bana sarıp saçlarıma tüy kadar bir öpücük konduruyor. Özel hissettiriyor. Keşke ben de özel olsam. Ona ait, sadece ona ait olsam. İçimi dışımı sadece o bilse. En büyüğümden küçüğüme o ezbere bilse. Ama genç yaşımda tüm bunlar için çok geç, değil mi? Gözlerimden sessizce birkaç damla dökülüyor, engel olamıyorum. Bunu hissetmiş gibi gözlerini açıp bana bakıyor. Gözlerini gözlerime dikip izliyor gözlerimi. İki elini yanaklarıma vardırıp baş parmaklarıyla gözyaşlarımı silip iki yanağıma da buseler konduruyor. Geri çekilip ufak bir tebessüm konduruyor dudaklarının üstüne. Giden yaşların yerine yenileri ekleniyor. Ardı arkası kesilmeyen özürlerimi sıralamaya başlıyorum yine. Bir anda tebessümü soluyor ve ciddi bir hal alıp kollarını tekrar bana sarıyor. Başımı kalbinin üstüne getirip kalbini dinletiyor. Saçımı kokluyor, benden iğrenmiyor. Mutlu oluyorum, daha önce olmadığım için bundan da korkuyorum. 'Güzelim, neden ağlıyorsun? Ağlamanı gerçekten istemiyorum. Neden, neden gözlerindeki sonbahar ılımıyor?' diyor. Sesim boğazımdan çıkıp dudaklarımdan dökülecek kadar güçlü olmasa bile çabalıyor. 'Güzel de değilim, özel de. Ama sen çok iyisin. Seni tanıyalı iki gün bile olmamışken senin sayende ilk defa mutlu oluyorum. Hak etmiyorum. Sonuçta ben bir fahişeyim. Özel değilim. Özür dilerim.' diyorum. Yeniden ciddileşip 'Güzelsin de, özelsin de. Benim neyim iyi ki? Belki de egosu altında ezilen beş para etmez herifin tekiyim. Birini tanımak için zaman anlamsızdır. Gözlere bakıp en derini görmüşsen adını bile bilmeden tanırsın onu. Her şeyin en iyisini hak ediyorsun. Yaptığın mesleğin neden önemi olsun ki? Suyun altına girdiğinde hepsi akıp gidiyor. Geçmiş gitmese bile gelecek değişir. Korkmana gerek yok. Anla beni.' dedi. Öyle miydi gerçekten? Suyun altına girsem, geçmişe sünger çeksem, ben de özel olur muydum? 'Yalvarırım bana yalan söyleme, söyleme çünkü inanırım. Ben korkarım, çok korkarım. Suyun altına girip geçmişe sünger çeksem gerçekten değişir mi?' dedim. 'Yalan söylemem ben. Korkma, en azından benden korkma. Korktuğunda bana gel. Ben korurum seni. Özel olmak istiyorsan olursun. Suyun altına girmeden, geçmişe sünger çekmeden de özel olursun. Sözlerinle, tavırlarınla, yaptıklarınla, bakışlarınla, dokunuşlarınla özel olursun.' dedi. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. 'Senin için özel olmak istiyorum.' dedim. 'Ol o zaman.' dedi. Güldü ve daha önce gerçekten kimsenin yapmadığını yapıp dudaklarıma sadece öpüşten daha fazlasını kondurdu. İçim bir ergenin ilk aşkıymış gibi çırpıyordu. Kalbim çıkacak sandım, bunu sen de anladın ve kahkaha attın. 'Kalbin ne hızlı atıyormuş. Benim sayemde sanırsam. Bununla övünebilir miyim?' dedin. Çocuk gibi hissediyordum. Gülerek başımı salladım ve sana sarıldım.

---------------

Fic 1970'li yıllarda geçiyor, lütfen bunu göz ardı etmeyin. Sonrasında çokça önemli olacak. Üste eklediğim şarkılarla okursanız daha anlamlı olacağını düşünüyorum. Umarım beğenirsiniz.

Shame/minsungWhere stories live. Discover now