7🌼

600 23 9
                                    

Bugün hastalığımın teşhisi kesinleşecekti. Çok tedirgindim.

Saat 09.00'du ve hocalar gelmek üzereydi. Tedirginliğim giderek artıyordu. Sanki bir el kalbimi sıkıyormuşcasına bir huzursuzluk vardı içimde.

Odanın kapısı açıldı ve yaklaşık yirmi beş kişi odaya girdi. Abartmıyorum cidden bir oda dolusu insan girdi. Bu beni iyice tedirgin etmişti. Bacaklarımı bağdaş kurup yastığı kucağıma aldım.

"Nasılsın Yadenur?" dedi doçent Adem doktor.

"İyiyim desem yalan söylemiş olurum. Oldukça tedirginim."

"Test sonuçlarını inceledik. Teşhisin kesinleşti. Takayasu Arteriti. İnşAlah bugün tedaviye başlıyoruz kızım. Hüray sana ilaçlarını getirecek. Şimdi iznin olursa öğrencilerime uygulamalı ders için seni muayene edebilir miyim?"

Başımı evet anlamında salladım. Adem doktor muayene ederken aynı zamanda öğrencilerine bir şeyler anlatıyordu ama odaklanamıyordum.

Odadan herkes çıkmıştı. Cenin pozisyonunda yattım ve üstümü örttüm. Kimseyle konuşmak istemiyordum.

Artık kronik bir hastalığım vardı. Senelerdir bir türlü konulamayan teşhis sonunda konulmuştu.

Çok zor zamanlar geçirmiştim. Kendimi anlatmaya çalışıyordum ama kimse beni anlamıyordu. Hastane hastane gezdim. Bir şey bulamayınca psikolojik diyip geçiştirdiler beni. Ailem bile bana inanmamıştı..

Bir bayram arefesi günü anneannemlerde hazırlık yapılıyordu. Börekler, baklavalar, sarmalar... Herkes bir işin ucundan tutmuştu.
Benim de görevim börek bezesi yapmaktı. Yapıyordum ama kolum ağrıyordu. Sesimi çıkarmıyordum işten kaçıyor demesinler diye. En sonunda kolumdaki ağrılar dayanılmaz dereceye gelmişti.

Anneme "Ben çok yoruldum. Kolum çok ağrıyor." deyip mutfaktan çıkmıştım. Herkes bana: işten kaçıyor, üşengeç, eli iş tutmaz derdi. Ama kimse benim nasıl hissettiğimi, bedenimin beni nasıl zorladığını bilmezdi. Bilemezdi. Acaba şimdi de bunları diyebilirler miydi?

Düşüncelerimi kapı sesi böldü. Gelen Hüray'dı.

"Evet Yadenur. Artık tedavine başlıyoruz. Öncelikle damar yolunu değiştirelim. Hemşire çok rahatsız olabileceğin bir yere açmış."

Bir şey demeden sağ kolumu uzattım.

"Soldan açalım mı?" dedi.

"Hayır ben solağım."

"Anlaşıldı. Sağ kolundan bir bakalım."

Uzun süre inceledikten sonra bileğimin biraz üstüne bir yere damar yolunu açtı.

"Bu serum kortizol. Yavaşça vermeye başlayacağım. Yanma olursa söyle, olur mu?" dedi ve yine başımı sallayarak onayladım.

"Buraya da üç tane hap bırakıyorum. Öğlen yemek yedikten sonra hemen al. Geçmiş olsun." dedi ve odadan çıktı.

🧚
Yadenur'un sessizliği Hüray'ı şaşırmıştı. Ela gözlerinde hiçbir ışıltı görememişti bugün. Yadenur'un bu hali onu üzmeye yetmişti. Artık zorlu süreç başlamıştı. Bu süreçte elinden geldiğince hastasına destek olacağına dair kendisine söz verdi.

Bugün sabah erken uyanmıştım. Annem okula gidecekti.

"Anne gitme! Ben ne yapacağım tek başıma."

"Kızım gitmem gerek. Hem bak teyzen gelecek yanına. Tek kalmayacaksın ki. Okul çıkışı eve de bir uğrayayım diyorum. Kontrol edeyim. Gelirken de ihtiyacımız olan şeyleri getiririm."

Annem de kendince haklıydı. Ne diyebilirdim ki.

"Tamam anne. Teyzem ne zaman gelecek?"

"Öğlen gelir. Arar o seni. Görüşürüz kızım. Allah'a emanet ol"

"Sen de anne."

Yanımdaki teyze hâlâ uyuyordu. En azından odada tek değildim. Normalde yalnızlığı seven biriyim ama bu odada yalnız kalmak istemiyordum.

Sessizce kalktım ve dişlerimi fırçalamak için banyoya girdim. Tam kapıdan çıkarken başım döndü. Duvardan destek aldım. Sanki yer altımdan kayıp gidiyordu.

"Yadenur iyi misin?" Hüray'ın sesiydi bu.

"Başım.. Başım çok dönüyor."

"Tamam gel bana tutun. Yatağına oturtalım seni."

Ona tutundum ve milim milim yürüyerek yatağıma oturdum. Hâlâ dönüyordu.

"Aldığın ilaçların yan etkisi olmalı. Şimdi daha iyi misin?"

Başımı ellerimin içine almış tutuyordum. Sanki böyle yapınca dönmesi geçecek gibi.

"Biraz hafifledi ama hâlâ dönüyor."

"Annen nerede? Onu çağırayım."

"Annem yok. İşten izin alamadı. Gitti." derken sesim titremişti. Kendimi çok yalnız ve çaresiz hissediyordum.

Kapı tekrar açıldı ve odaya uzun boylu, simsiyah kıvırcık saçlı, aşırı derecede makyajlı, bordo scrubslu bir kız girdi. Hüray'ın onu görmesiyle birlikte yüz ifadesi aniden değişti.

"Meryem hanım bugün taburcu oluyorsunuz. İki hafta sonra da Recep hocaya randevu alarak gelin. Çıkarken dosyalarınızı sekreterliğe bırakmayı unutmayın. Geçmiş olsun."

"Arzu senin burada ne işin var?" dedi Hüray. Sesinde kızgınlık vardı.

"Recep hocadan rica ettim. Romatoloji bölümüne geldim." deyip itici bir gülümseme attı. Bu kızdan hiç iyi enerjiler almıyordum.

Hüray "Gelsene sen bir dışarı." dedi ve odadan çıktılar. Anlaşılan aralarında bir şey vardı.

Yanımdaki hasta da taburcu oluyordu. Hepten yalnız kalmıştım. Telefona bir mesaj bildirimi geldi.

"Yadenur canım ben bugün gelemeyeceğim. Eniştenin bir akrabası vefat etti. Acilen oraya gittik. Kusura bakma."

Süper. Teyzem de gelmiyordu. Hava da bugünün berbatlığını yansıtır gibi kapalıydı. Yağmur çiselemeye başlamıştı. Yağmurlu havaları hiç sevmediğimi söylemiş miydim? Havanın karalığı gibi içim de kararırdı.

Yanımdaki hasta taburcu olmuştu. Akşam yemeğini yedim. Televizyonda ne var ne yok diye bakarken gök gürlümeye başladı. Camlar titretiyordu.

Televizyonu hemen kapatıp kulaklığımı taktım. Sesi sonuna kadar açtım. Cenin pozisyonuna geçip çarşafı da kafama kadar çektim. Korktuğumda bacaklarım çok titrerdi. Şimdi de deli gibi titriyordu. Gözlerimi sımsıkı kapattım.

O sırada birisi çarşafı üstümden kaldırdı ve ağzımdan küçük bir çığlık çıktı.

🧚🤍

Kitap şarkımızı 1. bölüme bıraktım. Yadenur'dan izler taşıyan bir şarkı.
Conan Gray - Family Line





T.A.KHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin