4

63 9 19
                                    

haftanın son gününün de bitmesini sabırsızlıkla bekliyor; bir gözüm saatte, düşüncelere dalıyordum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

haftanın son gününün de bitmesini sabırsızlıkla bekliyor; bir gözüm saatte, düşüncelere dalıyordum. aslında eve gidince yapacak hiçbir şeyim yoktu, ne izlemek istediğim dizi-film vardı ne de dinlemek istediğim yeni müzikler... bu aralar canım hiçbir şey yapmak istemiyordu tuhaf bir şekilde. bazen öylece uzanıyor ve taehyun'u düşünüyordum.

mesela o çocukla nasıl ve neden arkadaş olduğunu - arkadaş olduğundan emin olamam, o halde tanıştığını diyelim - anlayamıyordum. tüm bunlar, bana karşı bu kadar merhametli olması, bir oyundan ibaret miydi? yok hayır, diyordum kendime. çünkü biliyordum ki öyle biri değildi; bazı insanları hiç tanımasanız bile iyi olduklarını bilirsiniz ya taehyun da yüzüne nur inmiş gibiydi, gözlerinden bile içinde şeytanlık taşımadığı anlaşılıyordu. evet, soğuk biriydi. uzaktan oldukça ifadesiz bakardı, asla düşüncelerini anlayamazdınız. ancak bazı anlar olurdu; misal bildiği bir bilgiyi aktarırken kendini ele verirdi, nasıl bir şevk aldığını görebilirdiniz; öyle ki siz de hissederdiniz bu zevki. sanki değerlerinizi hiç bilmeyen birine aktarıyormuşçasına yüreklenirdiniz onunla beraber. o konuştukça dudaklarınız titrer, kalbiniz güm güm ederdi. sadece bu anlarda ifadesizliğini koruyamasa bile tuhaf bir şekilde içine kapanık biri de değildi. değişik bir kişiliğe sahipti sahiden!

aslında insanların kişiliklerini çözebilen biri değildim. nadiren dediklerim doğru çıkardı ki ne kadar böbürlenseniz böbürlenin, çoğu kişi için de geçerlidir bu. dolayısıyla taehyun hakkındaki tahminlerimin doğru olup olmadığını bilmek isterdim, onu yakından da çözümlemeye çalışmak da isterdim fakat mümkün müydü bu?

arkadaşının sırtında kahkahalar atarak sınıfa giren taehyun ile yanaklarımın kızardığını hissettim. içimden, düşüncelerime atıfta bulunarak "mümkün değil sanırım," diye geçirirken; sırasına oturtulan taehyun'u izlemeye başladım. birilerinin onu izlediğimi anlayıp anlamaması da umurumda değildi, sadece ona bakmak istiyordum. arkadaşı bir şeyler diyordu ama ben etrafa gülücükler saçan taehyun'a odaklıydım (anlamaya çalışsam da anlayamazdım ya zaten); gülerken kafasını hafif öne uzatmış parlayan gözleriyle sınıftan çıkan arkadaşını izleyen taehyun'a... ama birdenbire bir şey oldu.

parlaklığıyla kavuran zeytinleri bana dönüverdi. ne yapacağımı bilemez bir halde anında önüme döndüm ve utangaç gülümsememle başımı eğdim. yanaklarım ve sırtım sanki saatlerce güneşte kalmışcasına cayır cayır yanıyordu, fakat rezil hissetmektense mutluydum. evet, sevinçliydim!

yetmemiş gibi saçlarımın arasından çaktırmadan yeniden başımı ona döndürdüm. dudaklarındaki küçük tebessümle kitabını çiziktiriyordu. yanında konuşan sınıftakileri dinlemediği çok belliydi, ama dayeon'un "taehyun-shi! şu soruya bakar mısın? yapamadım bir türlü." deyişiyle silinen gülümsemesiyle kafasını kaldırmış, kitabı eline almıştı.

sıramda dikleşerek sıradaki dersin ne olduğunu hatırlamaya çalıştım. çok tuhaf bir duyguyu deneyimliyordum; rahatsız olmuş, hem de uzun bir okul gününden sonra eve döndüğümde misafir çocuğunun oyun konsolumla oynadığını görmüşüm gibi rahatsız olmuştum.

bad days will past // taegyuWhere stories live. Discover now