Bölüm 16♤ Geçmiş

450 24 5
                                    

Bazı insanlar geçmiş geçmişte kaldı der ve geçmişlerini umursamazlar. Bazı insanlar ise geçmişlerine takıntılıdır ve hep geçmişte yaşar. Ben ise sürekli geçmişten kaçsamda beni asla bırakmayan bir geçmişe sahibim. Ve geçmiş bir kez daha beni yakalıyor. Başımı ellerimin arasına alırken karşımdaki adamın beni sessizce izlemesi beni daha da geriyordu. Onun öğrenmesini istemediğim gerçeği çoktan öğrenmişti. Hafifçe güldüm. Sanki saklayabilecektim. Mafyadan ne saklayabilirdim ki. Eminim hakkımdaki her şeyi biliyordu zaten. Sadece uslu bir süs köpeği olup ona her şeyi söylememi bekliyordu. Başımı kaldırırken ne düşündüğünü ya da ne hissettiğini anlayamayacağım şekilde bakan Aybars'a baktım.

"Sana söyleyeceğim tek şey işime burnunu sokma. Bu benimle onun arasında."

Sandalyesinden kalkarken bana yaklaşıp sandalyenin kolçaklarından tuttu.

"İşin mi? Bu iş sana bulaştığında çoktan benim işim oldu."

Sandalyede geri yapışırken gözlerindeki siniri görebiliyordum. Bu noktaya nasıl gelmiştik?

~Bu sabah~

Kafamdaki bandaj çıkmıştı sonunda. Kendimi onunla hasta gibi hissediyordum. Aybars ise başka bir sıkıntıydı. Beni kaza geçirmiş ya da vurulmuş gibi hissettiyordu. Ölümden dönmüşüm gibi davranıyordu. Bir kere dışarı çıkmıştım ve sonrasında bu sana yeter demişti. İyi gelecek demiştim ama bir kere gitmek iyi gelmediyse diğerleri hiç iyi gelmez demişti. İyileşene kadar evde kalmıştım bu yüzden.

Şimdiyse odamdaki cam kenarı yerinde oturup elimdeki ajandayla bakışıyordum. Aslında Gamze'yle buluşmak istiyordum. Gamze'ye buluşalım demiştim ama bana iş yerindeki son günleri olduğu için mesai yaptığını söylemişti. Umarım düzgün bir işe girerde beni ekmek zorunda kalmaz ileride. Bir tane arkadaşım vardı o da beni sürekli ekiyordu. İş demişken doğrusu benimde bir iş bulmam gerekti. Ajandaya yazacağım ilk şeyi bulmuştum. 'Bu iş bittikten sonra bir iş bul.' Aslında şu anda da bir işe girmek istiyordum ama ağır bir iş istemiyordum. Aslında çalışıp çalışmamak arasında gidip geliyordum. Kendimi bildim bilesi çalışıyordum ve bu benim için yorucuydu. Ajandayı kapatıp yanıma koyarken bacaklarıma sarıldım. Her ne kadar yorucu olsada en azından zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmıyordum. Şimdiyse günlerim sıkıcı geçiyordu. Saatler resmen yıllar gibi hissettiriyordu.

Kapım çalınırken içeri girene baktım. Zehra bana bakarken ajandamı altıma sakladım.

"Evet Zehra ne vardı?"

"Bugün gelecek misafirler için menü seçmeniz gerekiyorda."

Misafir? Menü? Neyden bahsettiği hakkında kafam karışırken Zehra anlamış gibi hafifçe gülümsedi. Bu kadını hiç sevmiyordum söylemiş miydim?

"Murat bey ve Gürkan bey gelecek akşam yemeğine. Sanırım Aybars bey söylemedi size."

"Söyledi ama aklımdan çıkmış işte. Ben geliyorum sen in."

Sana malzeme verir miyim ben hiç. Zehra bana zorlama gülümsemesini sergileyip odamdan çıkarken telefonuma uzandım. Aybars'ın bana misafir geleceğini söylememesi sinirimi bozmuştu. Birkaç gündür zaten benimle konuşmaması beni görümce garip davranması sinirlerimi daha da germişti. Hadi ben onunla şu aşk mevzusu yüzünden konuşmamaya çalışıyordum peki ya o? Ne olduğunu çözemiyordum ama o konuşmadıkça konuşmakta istemiyordum. Aybars'ı ararken çalan telefona baktım. Telefon uzun çalışlardan sonra açılırken hemen telefonu kulağıma yasladım.

"Alo."

"Alo. Efendim Yosun."

"Bana haber vermen gereken bir şeyi unutmuş olabilir misin acaba?"

FİGÜRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin