34

63 10 153
                                    

Yüzüne bakarak katil olduğunu haykırıyorlardı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Yüzüne bakarak katil olduğunu haykırıyorlardı. Çiçeklerinin tek bir yaprağı dahi solmaya başladığında üzülen Ender'i bir insanın yaşamını çürütmekle suçluyorlardı.

Buva memnundu. Buva elindeki kanıtlarla böbürleniyordu. Buva tüm yol gülerek (ağzının büründüğü şeklin gülümsemenin gerçek doğasıyla bir alakası varsa tabii) kendinden memnun ifadelerle şakalar yapmıştı. Islık öttürmüş, havanın ne kadar güzel olduğundan bahsedip durmuştu.

Oysa o gün hava fazlasıyla karanlıktı. Her zamanki karanlığından daha da karanlık.

Çenesi acıyordu. Uzun zamandır bu kadar sıktığını hatırlamıyordu; hoş, uzun zamandır hiç bu kadar içine kapanmasına sebebiyet verecek bir durumla karşılaşmıyordu. Tam onu bulduğunu düşünürken, sonunda kendisinden kaçmadan yüzüne bakıp sohbet edebilme fırsatını yakalayabilmişken oradan uzaklaştırılmasını nasıl açıklayabilirdi, bilmiyordu. Kader? Belki de konuşmaları doğa tarafından yasaklanmıştı.

İhtiyar tüm yolu boyu Ender'in ardındaydı. Sesini çıkarması için fırsatı olmamıştı ve hızlı adımlarına yetişmek için nefes nefese kalmıştı ama oğlunun yanında olduğunu hissettirmek istiyordu. Orada olduğunu bilsin, yalnız bırakılmadığından haberi olsun istiyordu.

İçeri aldılar ve bir daha onu göremedi. O da Buva ya da bir başkasına sorular sormak için fırsat kollar oldu ama kimse durup hiçbir açıklama yapmadı. Şimdi binanın içinde, sandalyelerin birinde oturmuş, öylece bekliyordu. Belki birisi ona bir açıklama borçlu olduğunu hatırlar diye öylece duruyordu.

"Onun neden odamda olduğunu söylemenin hiçbir faydası olmayacaktır sanırım." Ender tekrar aynı sorgu odasının soğukluğu içindeydi. Sanki oradan hiç çıkmamış gibi hissediyordu kendisini. Başından beri, sadece ufak bir uyku molası vermiş de şimdi kaldıkları yerden devam ediyorlarmış gibi.

"Akıllısın evlat, yine de odanda bir kanıt ve ardında görgü tanıkları bırakacak kadar da aptal. Anlamış değilim." Buva fazlasıyla neşeli olduğundan hayli konuşkandı da. Bu sefer ayakta dikilmek yerine bastonunu aralarındaki masaya bırakarak karşısına koydurttuğu sandalyeye oturmuştu. "Pekala, zaten elimizde fazlasıyla kanıt var ama yine de sana da sormak icap eder. Anlat bakalım, neden yaptın?"

"Odamda bulunan harici elinizdeki kanıtı öğrenebilir miyim acaba?"
"Neden? Nerede aptallık yaptığını görerek kendine işkence mi çektireceksin? Bana uyar. Korkuluk dediğiniz velet, şu senin de arkadaşınmış hani, gece vakti seni sokakta görmüş. Kendisi o gece, ölen şahısla birlikte yürüyüşteymiş ve ayrıldıktan sonra kasabadakilerle konuşarak vakit geçirmiş. Ardından da seni görmüş ve sabah olduğunda ise kızın ölüm haberini almış. Sadece bir tahmindi onunki ama işte... Odandan çıkan kanıt bunu kesinleştiriyor. Nasıl ama?"

Korkuluk'u gördüğünü hatırlamıyordu Ender. İlk başta tabii, yürürken. Fakat Kızıl'ı mezarda bulamadıkta sonra evine girmek üzereyken yerde oturan hali gözlerinin önünde capcanlıydı.

güne batanlar | tamamlandıWhere stories live. Discover now