Dersler

37 13 2
                                    

Biz sohbete dalmışken edebiyat hocamız geldi ve sıkıcı edebiyat dersimiz başlamış oldu. "Evet çocuklar bugün Servet-i Fünun dönemini işleyeceğiz." dedi Edebiyat hocamız. "Şimdi kitaplarınız açın, sayfa 80." demişti ki kapı çalındı.

"Gül hocam kusura bakmayın, dersinizi bölüyoruz ama." dedi müdür içeri girdi. "Buyurun hocam." dedi edebiyat hocamız. O sırada müdürün arkasında iki erkek ve iki kız olan dört tane öğrenci gözüküyordu.

"Arkadaşlar, yeni sınıf arkadaşlarınıza merhaba deyin. Bundan sonra birlikte okuyacaksınız." dedi müdür bize doğru. Sonrasında arkasındaki öğrencilere dönüp "Geçin çocuklar yerlerinize." dedi ve sonra çıkıp gitti. O sırada birden müdürün arkasında sessizce duran esmer çocuğu görünce beynimden vurulmuşa döndüm. Çünkü bu çocuk beni kurtaran çocuktu. Şoke olmuş bir şekilde gözlerimi sırama diktim. "Lütfen bu bir rüya olsun." diye içimden sayıklıyordum. Bir yandan da umarım çocuk beni hatırlamaz diye yüzümü saklamaya çalışıyordum.

Yeni öğrenciler arka taraflara boş sıralara otururken. Esmer çocuk benim yanımdan geçerken parmaklarını sırama dokundurdu. İki saniye başımı kaldırdığımda göz göze geldik. Sonra geçip yerine oturdu. Sanırım beni tanımıştı.

"Evet çocuklar, yeni okulunuza hoş geldiniz. Lütfen bize kendinizi tanıtır mısınız?" dedi hocamız.

Öğrenciler birbirlerine bakıp durdu sonra sarışın olanı "Benim adım Cüneyt. Eski Sokak Lisesi'nden geliyoruz." dedi. Sonra siyah saçlı kız "Benim adım da Merve." "Benim adım da Aslı." dedi yanındaki kumral kız. Bir tek kişi kalmıştı ismini söylemeyen, yüreğim ağzımda onun ismini merak ediyordum. "Mert." dedi esmer çocuk kayıtsız bir şekilde.

"Teşekkür ederiz, daha sonra arkadaşlarınızla tanışır kaynaşırsınız. Şimdi dersimize dönelim. Sayfa 80'i açın. Kenan oğlum okumaya başla." dedi edebiyat hocamız. Ve Kenan da okumaya başladı, Kenan okudukça tüm Servet-i Fünun dönemi, Cemal Süreyalar, Tevfik Fikretler nehir olup aktı gitti önümden, okunan hiçbir şeyi anlamıyor, hiçbir şey duymuyor gibiydim.

Gerçekten ne hissedeceğimi bilmiyordum. Sonuçta çocuğa aşık falan değildim, beni kurtarmıştı ve o kadar kabaydı ki ona gıcık olmuştum. Ama onu bir daha görmeyeceğime o kadar emindim ki, şu an aynı sınıfta olduğumuzu düşününce sinirleniyordum. Onca okuldan niye buraya geldiler ki! Umarım kimseye daha önce karşılaştığımızı falan söylemez. Sonuçta benim adımı bile bilmiyor, belki beni hatırlamıyordur bile.

"Sare, şimdi sen devam et." dedi edebiyat hocamız beni düşünce bulutundan çekip alarak. "Efendim, hocam bana mı seslendiniz?" dedim çünkü sadece ismimi duymuştum. "Evet Sare, dinlemiyor musun, arkadaşının kaldığı yerden devam et." dedi. Deren bir yandan parmağıyla bana kaldığımız yeri göstermeye çalışıyordu. O sırada zil çaldı ve okumaktan kurtulmuş oldum.

Hocamız, "Her neyse, bir daha ki derste görüşürüz arkadaşlar. Bugün işlediğimiz konuları tekrar edin, test çözmeyi de unutmayın. Size iyi günler dilerim." deyip çantasını alıp çıktı.

"Sare, ne oldu? Derste daldın gittin." dedi Deniz sıramın önünde duruyordu. "Bir şey yok, canım sıkıldı, kantine gidelim mi?" dedim. "Ben gelmeyeceğim, defterimi temize geçeyim." dedi Deren. Ben de Selim ve Denizle kantine doğru gittim.

"Yeni gelen öğrencileri gördünüz mü?" dedi Selim sıcak çikolatamı masaya bırakırken. Onlar kahve içiyordu ben ise hala kahveye alışamamıştım. Küçük çocuklar gibi sıcak çikolata içiyordum, belki de gerçekten ufaklıktım. Bir anda onu hatırlayınca yine sinirlendim.

"Sare, bizi duyuyor musun?" dedi Selim. "Duyuyorum, ayy bugün herkeste bana bir şey diyor." dedim sinirimi ondan çıkararak. "Tamam bir şey demedik." dedi Selim.

"Yeni öğrenciler Eski Sokak Lisesi'nden gelmiş, düşünün yani kimlerle aynı sınıftayız." diye de ekledi. "Niye öyle dedin ki?" dedim çünkü Eski Sokak Lisesi'ni falan daha önce hiç duymamıştım. "Biraz kötü anılan bir okul da, Selim onu kastediyor." dedi Deniz. "Biraz kötü anılan mı? Hırsızlar, dilenciler, yan kesiciler falan var o okulda. Bazı kızların hamile kalıp çocuk düşürdüğü, öğrencilerin müdürlere bıçak çektiği falan bir okul." dedi Selim. "Abartma istersen." dedim çünkü böyle bir okulun olduğuna inanmak istemedim.

"Abartmıyorum ki, bahse girerim bunlar okulda büyük bir suç işleyip atılmışlardır, zaten tiplerinde de pek iyilik olduğu söylenemez." dedi Selim ve o sırada bahsi geçen kişiler kantin kapısından içeri girip karşı masamıza oturdu. Bir anda tedirgin olmaya başlamıştım, çünkü Selim'in anlattıkları, sonra çocuğun beni adamdan kurtarması falan, tüm bunları düşününce tedirgin olmamak imkansızdı. Göz ucuyla o tarafa doğru baktığımda esmer çocuk-ki adını öğrendiğime göre artık adıyla hitap edebilirim- Mert, bana bakıp göz kırptı. O esnada hemen başımı çevirip Selim ve Deniz'e baktım, Allahtan bir şey fark etmemişlerdi. Artık şuna emindim çocuk beni kesin hatırlıyordu.

Sonra koyu bir sohbete başladılar, ben de gizli gizli onların masalarına bakıp Selim'in anlattığı gibi olup olmadıklarını anlamaya çalışıyordum. İnsanları kılık kıyafetlerine göre yargılamayı pek sevmesem de gerçekten çokta melek gibi birilerine benzemiyorlardı. Biraz sokak çocuğu gibi tarzları vardı, kızlar bile gözlerine siyah kalem çekmiş, dağınık saçlarıyla erkeklerden çokta farklı görünmüyorlardı.

"Hadi gidelim, ders başlayacak." dedi Deniz. Birlikte ayağa kalktık, içimden bir his arka tarafa bakmamı söylüyordu ama o sese kulak vermedim. Sınıfa doğru gittik. Az sonra zil çaldı ve tüm öğrenciler yerlerini aldı. Matematik hocamız Faruk Hoca geldi ve benim dünyada en nefret ettiğim derste böylece başlamış oldu.

Sinüsler, kosinüsler, tanjatlar, kotenjantlar Afrika ormanlarında birer ceylan ben de bir Aslan olarak onları yakalamaya çalıştım. Ama bu Aslan biraz yaşlanmış olduğu için gün sonunda hiçbir av yakalayamamış oldu.

UFAKLIK Where stories live. Discover now