7.BÖLÜM: Beklenmeyen misafir

72 18 61
                                    

Hepinize tekrardan merhaba öncelikle bölümün gecikmesinden dolayı hepinizden özür diliyorum. Küçük bir aksaklık yaşadım ama yine de bıkmadım ve bölümü yayınladım. Alkışşş 👏👏👏

Hepinizin bayramını en içten dileklerimle kutluyorum ve sevdiklerinizle beraber mutlu bir bayram geçirmenizi temenni ediyorum. Bayramın ve yanınızdaki insanların kıymetini bilin:)

Lafı daha fazla uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar...

~~~

Okulun ilk günü beni karşılayan bir çift kahverengi gözü şimdi ben evimin kapısında karşılıyordum. Bir yandan ağzım açık bir şekilde onu süzerken diğer yandan da tüm bu olanların bir rüya olduğunu düşünüyordum. Ben ne kadar ikinci seçeneği düşünmek istesem de birinci seçeneği düşünüyordum. Allah'ın cezası çok güzel kombin yapmış, gözümü ondan alamıyorum. İlk olarak, olmazsa olmaz özenle taranmış saçları ve daha sonra üstündeki lacivert ceket onun altında da aynı renkte bir pantolon, içine beyaz bir tişört ve tüm bunları tamamlayan beyaz spor ayakkabıları, kombini ne kadar sade dursa da bu onu çok havalı yapmış ve üstüne üstlük çokta yakışıklı olmuştu.

 Çocuğu süzmekten yanında duran Yeliz Hanımı ve küçük Can'ı görmemiştim. Acaba bu çocuğun bu aileyle alakası neydi? Aslında saçma bir soru oldu. Besbelli Can'ın abisiydi. Ben neyi zorluyordum ki, Burak sürekli Can'ın bir abisi olduğunu ve onunla çok iyi anlaştıklarını söyleyip duruyordu ama annem onun geleceğini söylememişti. Aman bana ne canım çocuk gelmiş mi gelmiş, asıl mesele bu bizim için ha bir de şu isim meselesi var tabii  çocuğun adını öğrensem her şey daha güzel olacak, acaba pat diye senin adın ne mi desem? Sonra da 'ben büyüyünce seninle evlenicem, görürsün' falan mı desem? Gülmemeliyim. 

Kafamın içindeki düşüncelere bayılıyorum ama her şeyin de bir yeri var tabii...

Yeliz Hanım ve Can'a baktığımda  neden kapıda  kaldıklarını sorgular gibiydiler. Şimdi siz iki dakika durun aranızdaki farkları bulmaya çalışıyorum. Bu arada bu çocuk neden hiç şaşırmış gibi durmuyordu? Her neyse farklar demiştim. Yeliz Hanım ve Can birbirlerine çok benziyorlardı. Neredeyse birbirlerinin aynısıydı. Bu benzerliği bozan şey Yeliz Hanımın saç rengi olmuştu, saçlarını beyaza boyatmıştı. Aslında çok güzel olmuştu ama birbirlerine benzerlik oranını düşürmüştü.Benzerlik demişken ikisinin de gözleri açık kahverengiydi. Bence bu ailenin adını kahverenginin her tonu koymalıyız. Yeliz Hanım,  hanım mı desem yoksa abla mı? Hanım,bu tabir çok mu resmi oldu acaba? Her neyse ona zamanla karar veririz. 

Şu bahsi geçen meşhur Can'a baktım ve onu baştan aşağı süzdüm. Can abisine benziyordu ama annesine daha çok benziyordu. Abisiyle arasında çok bir fark yoktu sadece birinin gözleri açık kahveyken diğerininkinin koyu kahverengi olmasıydı. Ben ona kendimce orman kahverengisi diyorum. Ama gerçekten çocuğun gözleri çok güzeldi. Maşallah diyelim de NAZAR değmesin. Sıra Yeliz Hanıma geldiğinde sırtımda bir el hissetmemle irkildim ve arkama döndüm.Gelen annemdi. Oy anacuğum sen bilmiy misun kizunun ani hareketlerden korktuğuni? Ne geliysun öyle yavaş yavaş? Ödüm patladu da!

Bu içimdeki küçük, minik, ufacıcık Karadeniz uşağını susturdum ve annemin dediklerini dinlemeye koyuldum.

''Hoş geldiniz, buyurun içeriye geçin'' annemin misafirperverlik genlerinin ortaya çıkışını izlerken birden yanımda Burak belirdi. Anayla oğul delirtecekler beni, la size diyrum ki sessuz sessuz pat diye gelmeyun, ödüm kopay bunlar da diy ki yok biz senun ödünü patlatacağuk sen rahat ol, Allahum sen benim aklima, geçileruma mukayyet ol, AMİN. 

''Hoş geldin Can, hoş geldin Yeliz Teyze ve sen de hoş geldin Berk Abi'' Burak'ın hoş geldin merasimini başta dinlememiştim ama dikkatimi çeken o ismi duyduktan sonra pür dikkat dinledim. 

GERÇEĞİN İKİ YÜZÜUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum