44. Yaraların etrafına çizilmiş yıldızlar.

282 14 7
                                    

bu gece için son kez iyi okumalar...



4.4

.

"Yaraların etrafına çizilmiş yıldızlar."

.



Gözlerin kilidinin düğümü çözülürken, buhran görüntünün altında ezilen bedenlerin altında sıkışmış ruhların girdabından şaşkınlığa ve acıya uğramış soğukkanlı eller, avuçladı titreyen çenenin kavisinden. Parmakları o zapt edemediği gözyaşları nasıl susturacağını ve oradan acıyla iniltiler döken sıcak tuzlu tadı, kendi yarasından nasıl sıyırıp da iyileştireceğini bilemeden, bilmeden ona bakarak ağlıyordu ve sıkıca bedenini yaslıyordu. "Buradayım, Victor. Duy beni," diye yalvararak sesini duyurmaya çalışıyordu. Şayet karşısında kendisini duymaya hazır birini bulmuş olabilseydi.

Çaresizce bakıyordu ona. Dudaklarını kıstırırken sevdiği adamın yanağını, onunla kızaran gözlerini ona göstermeye çalışıyordu. "Buradayım," diyordu inatla. "Küçüğün seninle."

Korkuyla tutundu Victor'un omuzlarına. Onun girdiği bu krizin içinden nasıl çıkarabileceğini düşünürken bile korkuyordu. Onu bu halde görmek, kendisinin bu hale düşmesinden daha korkunç ve vahim bir durumdu.

"Victor, korkuyorum." Dedi acı bir solukla. Bunu tekrar tekrar dile getirirken, onun çılgına dönmüş gözlerinin yuvası kendi gözlerindeki yuvasını bulduğunda gözleri daha da ıslandı küçük olanın. "Ben korkuyorum, lütfen daha fazla ağlama."

Victor karmaşanın içinden sıyrılmaya çalışırken, yüzü acıdan garip bir sevincin ikramiyesine bölüşürken yüzünü avuçlayan elleri tereddütle kavradı. O elleri dudaklarının arasına alarak öperken, hüzünle gülümsedi. "Beni bırakmadın," dedi kısık sesiyle. Koyu gözlerindeki ıslak kirpiklerinin altından bakarken düşmüş omuzlarını halsizce kaldırdı "Sen beni hiç sensiz bırakmazsın değil mi küçüğüm?" dedi vicdan azabıyla.

Ona sıkıca sarıldı ve gözlerini kapattı. Öylesine dolu bir nefesle çekti ki nefesini, küçüğünü huzur ve mutluluğu diye içerlemişti. Ama gözlerini açtığında, kendisine sıkıca sarılan bedenden dökülen iniltilere karışık iç çekmeleri hissederken nasılda kendisini böylesine kontrolden çıkarak hata yaptığını sorgulayamadan, hemen arkasında küçüğünden dökülen parça parça kırmızı renklere baktı kaşlarını sertçe çatarak. Oradaki kırmızı notu gördüğünde ise, açık kâğıtta altın renkle harflendirmiş kelimeleri tek tek gözleri ile seçip yontarken hırıltılı bir nefes aldı.

Ona buna yapanların hepsini tek tek mahvedecekti.

Bu hesapsız kalmayacaktı.

Bu zamana kadar dayandığı sabrının sonundayken, dikkatli bir şekilde küçüğüne sarılı bir halde ayağa kalktığında, Ava yürüyebileceğini söylese de buna itiraz etti. Gözlerinde acıdan doğan bir yangın yeri varken, bir eli küçüğünün belinde bir diğer eli omuzlarında. Bir an önce onun yarasıyla ilgilenmeliydi. Tek düşündüğü geriye hayatında tek kalan ailesine sahip çıkmaktı. Onu korumaktı. Bunun ona getireceği bedelleri umursamadı. Çünkü hiçbir acı, onun tamamen yok olmasından daha kötü bir acı olamazdı. Canını bu kadar derin yakamazdı. Bunun anlamını, gözünün ve zihnin ona yorduğu korkuyla feci bir şekilde yüzleşmiş ve kalbinin çattırdığını, aklını kaybettiğini düşünmüştü.

Tıpkı kardeşi gibi, varken yok olduğunu düşünmüştü. Onu da koruyamadığını bilhassa.

Ava üstelemedi, sanki zamanı ve yeri olmadığının farkındaymış gibi. Ona ayak uydurmayı kabul ederken, arkasında kalan notu da görmemişti ve o kâğıt daha sonrasında Victor'un avuç içlerinde paramparça olacaktı.

ŞAH VE TAHT +18Where stories live. Discover now