06

10.1K 523 95
                                    

Reha Vural.

Eve girip çantamı kenara attım. Elimdeki poşeti de sehpanın üzerine bırakıp balkona geçtim. Denize bakan balkon benim için her şeydi. Her şeye şahit olmuştu bu balkon. İntiharıma bile. Yapamadığım intiharım.

Yere oturdum yavaşça. Bir sigara yaktım. Dumanı üflerken karşımdaki denize bakıyordum. Bir dizimi kendime çekip kolumu üstüne attım. Sessizlik.

Uzun bir süre sadece denizi izledim. Hep bunu yapardım. Yalnızlığı bu su sesi durdururdu. Kaldırımdan geçen çocukların kahkahalarını dinlemek kafamın içinde bir sürü şeyin çıkmasına sebep oluyordu.

"Doktora gidelim anne, yalvarırım."

"Burnu kırılmış bunun. Neyle vurdu sana?"

"Babaanne doktora gidelim."

"Sehpayla vurdu. Küçük sehpayı kırdı üzerimde."

Hıçkırarak ağlarken annemin dizlerine sarıldım. "Anne nolur iyileştirelim seni."

İyileştiremezdiniz. Ruhu yanan bir anneyi iyileştiremezdiniz. Ruhundaki yaralara dokunamazdınız. Zaten bir süre sonra sizde yanmaya başlardınız. Bunu fark etmezdiniz.

Çocukların ruhları çocukken ölmez. Ölüm çok sonra gelir. Çocukların ruhları sonradan ölür. Daha acı verici şekilde ölür. Gençliği boğar çocukluğunu.

Hatırlıyordum, babamın gözlerini her zaman hatırlardım. Ölümü görürdüm gözlerinde. Kendi ölümümü. Kendimden önce annemin ölümünü görürdüm.
Elinde tuttuğu bıçağı bize saplarken nasıl mutlu olduğunu görürdüm.

"Reha, oğlum. O senin baban ona düşman kesilme annem tamam ? Ona düşman kesilme bunları unut annecim."

Unut, Reha.

Unut.

Unutamıyordum. Ben hiçbir şeyi unutamıyordum. Hiçbir şeyi unutamazdım. Çığlıkları unutamazdım.

Çığlıklar. Annemin çığlıkları.

Hıçkırıklar. Annemin hıçkırıkları.

Morarmış, yara almış yüz. Annemin yüzü.

Kemer sesi. Annemin vücuduna acımadan inen kemer sesi.

Ve ben. Kapıda ağlayan ben.

Bir ben daha, daha küçük bir ben. Odaya kaçan annesinin oyun oynadığını sanıp babasıyla zorla kapıyı açmaya çalışan ben.

Çocuktum. Ben sadece çocuktum.

Elimi sertçe kafama vurdum.

"Sus artık."

Kimi susturuyordum? Kendimi mi? Hayır, kafamın içindeki çocuğu. Bazı şeylere dayanamazdınız. Buna kendiniz de dahildi.

"Sorun yok, Reha. Geçecek. Her zaman geçer değil mi?" Bitecek.

Ayağa kalktım. İçeri girip sehpanın üzerine koyduğum kitaplara baktım.

Hayal...

Profil fotoğrafına girdim. Gülüşü öldürülmeyen insanlar.

Bana kalırsa insanları belirli aşamalarda öldürürdünüz.

Çocukluğunu, gülüşünü ve bedenini.

Öldürülen çocukluğun yangını tüm yaşamına sıçrardı. Çocuk öldüğünde iz bırakmaz.

Öldürülen gülüşün yangını ve izleri tüm gülüşlerinize sıçrardı.

Güzel gülüyordu, güzel bakıyordu. Güzeldi.

Telefonum titrediğinde ekrana baktım. İyi bir insan olduğunu biliyordum ama tam düşüncesi üzerine yazmıştı.

Hayal Uz: Reha. (23.24)

Hayal Uz: Gece gece rahatsız ettim.

Hayal Uz: Şimdi şöyle ki ben kitabı okumaya başladım.

Hayal Uz: Ve öncelikle TEŞEKKÜRLER.

Hayal Uz: Ertelediğim için kendime küfür ediyorum.

Hayal Uz: Aşırı güzel.

Ne yazacağımı bilemeyerek dik dik ekrana baktım. Yağız dışında doğru düzgün kimseyle konuşmazdım. Hele de mesaj üzerinden. Buna ne yazmalıydım emin değildim. Kabalık etmek istemezdim. Sanırım.

Siz: Öyledir evet.

Biraz kötü bir cevap olmuştu sanırım.

Siz: O kitaptan sonra Uğultulu Tepeler'i de okuyabilirsin.

Hayal Uz: Olur. Bundan sonra senden öneri listesi alacağım.

Siz: Tabii.

Siz: İyi geceler.

Hayal Uz: İyi geceler.

SAAT 11.24  yarı texting.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin