26

2.7K 225 61
                                    

Aldığınız kararlar, yaptığınız hatalar sizi siz yapan şeylerdir. Aslında insanları seçimleri yaşatırdı. Aynı şekilde öldürebilecek güçte olduğu gibi. Arkanızda kimsenin olmadığını hissettiğiniz de bu hatalarınız sürekli yüzünüze vurulduğun da hissettiğiniz tek şey boşluk oluyordu.

Canınız yanmayı bırakalı ne kadar olmuştu? En kötüsü de neydi biliyor musunuz? Yüzünüze vurulan hataları yapma sebebiniz bile asla kendi çıkarınıza değildi.

Pencereden dışarıyı izlerken düşündüğüm sayılı şeylerden biri de buydu. Hayatım da yaptığım hatalar olmuştu. Ve hayatımdaki herkes bir tek benim hatalarımı görmüştü. Babama karşı savunduğum annem bile babamı seçmişti. Beni kimsesiz bırakmışlardı.

Ben gitmeliydim çünkü ben fazlalıktım.

Bunu hissetmemiştim, bunu hissettirmişlerdi.

Tebessüm ettim hafifçe. Yorgunluk ruhuma işliyordu. Kulaklarım da şarkılar çalmıyordu artık, ne oluyordu?

Büyüyorsun Hayal, artık yağmurdan buğulanmış camlara kalpler, şekiller çizmek yerine öylece avcunla siliyorsun.

Büyümüşsün Hayal, öylece çocukluğun kenarda seni izliyor.

Söylesene Hayal, sevildin mi?

Sevilmemiştim. Sevilmek için çok çaba harcamıştım. Ama hiçbir zaman sevilmemiştim.

"Hayal, iyi misin kızım?"

Annemin sesini duyduğumda başımı hafifçe arkama çevirdim. Değilim anne, görüyor musun?

"İyiyim."

"Yemek hazır, gel otur sofraya."

"Olur."

Masaya oturduğum da babam öylece televizyona bakıyordu. Yüzüne baktığım da gördüğüm tek şey çirkinlikti. O çok çirkin bir adamdı, babalık için çok çirkindi. O benden, babamı çalmıştı. Çünkü ben babamı seviyordum. O benden babamı çalmıştı.

Sevginin yerini ne kadar kolay nefret alıyordu, hayret ediyordu insan. Nefretin yeri sanki sevgiden daha sağlamdı. Ben yıkılmam ama seni yıkarım der gibiydi. Nefret etmeyi bırakmazsın ama kendinden nefret ettirecek boyuta getiririm seni der gibiydi.

belki de haklıydı.

"Benim canım istemiyor."

Sandalyeden sertçe kalkarken annem bana bakmıştı. "Hatta dışarı çıkıyorum ben."

"Nereye bu saatte?"

"Kar yağıyor. Biraz fotoğraf çekeceğim."

Hiçbirini dinlemeden üstümü giyinip kendimi dışarı attığım da mide bulantım biraz olsun dinmiyordu. Telefonumu çıkarıp yanıma koşulsuz şartsız gelebilecek tek kişiye mesaj attım.

Koşulsuz şartsız tek kişi.

Reha Toprak Vural.

Siz: *konum.*

Orda olacağını biliyordum. Bu şımarıklık gibi görünebilirdi çoğu insana ama hayır, biz birbirimizin ihtiyacı olan anlarda birbirimizi yormadan, sorgulamadan gitmek isteyen iki kişiydik.

Gelmek istediğim parka geldiğim de Reha'nın bankta oturup sigara yakmaya çalıştığını görünce tebessüm ettim. Yanına yürürken çakmağı çakmayı bırakıp birkaç saniye adımlarımı dinledi. Ben de öylece uzaktan yüzüne baktım bir süre.

SAAT 11.24  yarı texting.Where stories live. Discover now