yirmi dört

2K 219 111
                                    

dört yıl önce

jeongguk'u bekliyorum ancak o benim varlığımı unutmuş olmalı ki gelmiyor. eve geldiği gibi kavga çıkaracağımı bildiğini biliyorum zira jeongguk, çalışıyorum bahanesiyle eve sabaha doğru geliyor.

kapının kilidi dönüyor kapı sessizce açılıyor. ayakkabısıyla içeri giren jeongguk beni görünce yerine mıhlanıyor. kollarımı göğsümde bileştiriyorum, jeongguk gülümsüyor ardından ayakkabılarını çıkarıp kapının kenarına koyuyor. ceketini çıkarıp askılığa asıyor ve bana öpücük atıyor. onun aksine ben, ufak bir tebessüm dahi etmiyorum.

"sevgilim, uyuyamadın mı?" diyor saat sabah altı. "neredeydin?" bana sarılıyor. bir eli belimi buluyor, omzumu öpüyor. sorumu cevapsız bırakırken beni umursamıyor. öpücükleri boynuma doğru kayıyor, "seni çok özledim." onu göğsünden ittiriyorum.

"jeongguk neredeydin?"

"babamın yanındaydım." diyor. gözlerine bakıyorum, doğru söylüyor ancak ben hâlâ daha sinirliyim.

"neden bana haber vermedin?"

"bir saatlik yol, neden seninle gideyim sevgilim çabuk yoruluyorsun sen, hem yol boyunca yürüyecektik sen yürümeyi sevmiyorsun nasıl kıyayım ben sana?"

"ben haber vermemenden bahsediyorum jeongguk." bunaldığını belirtircesine uflayıp ensesini kaşıyor. "eve yeni geldim, babamla tartıştım zaten canım benim, çok yorgunum bırak hadi uyuyalım ne olur benim güzelim, ha?" bileğimi tutup yatak odasına giderken beni peşinden sürüklüyor. odaya geldiğinde gece lambasını yakıyor. tişörtünü çıkarıyor, odanın küçük banyosundaki kirli sepetine atıyor. pantolonunu da çıkarıp pijama giyip yatağa oturuyor. saçlarını geriye doğru yatırırken beni izliyor.

üzerimde dizlerime gelen belimden bağladığım hırkam ve altına giydiğim düz beyaz tişörtle karşısında duruyorum.

"bebeğim, hadi uyuyalım."

"neden eve sürekli geç geliyorsun?"

"taehyung yeter!" aniden bağırmasıyla yerimden sıçrıyorum. jeongguk genellikle sakin bir tipti, bağırmayı ve kavga çıkarmaktan da kaçınırdı. bu davranışına ilk kez rastlıyorum.

"yorgunum diyorum, babamla uğraştım diyorum hâlâ sikik şeyler için kavga çıkarmaya çalışıyorsun, birbirimizi kıralım mı istiyorsun amacın ne?!" yatakta otururken ona doğru eğilip konuşuyorum; "hiç yapmadığımız şey mi sanki?" alaycıl bir şekilde gülüp ayağa kalkıyor.

"açık konuşsana sen bir."

"sanki her zaman mutluymuşuz gibi konuşman yok mu jeongguk, gerçekten komiksin." dediğim şey onu kışkırtıyor, komodinde duran gece lambasını yere fırlatıyor. gece lambasıyla birlikte çerçeve de yere düşüyor. "o dilin yok mu senin, bir kez olsun memnun olamaz mısın, taehyung! her zaman şikayetcisin. hiç mutlu edemiyorum seni, her bokta bir kusur arıyorsun!"

"ben mi kusur arıyorum, ben mi hiç mutlu olamıyorum! sen eve uğramıyorsun be! şu son bir aydır eve erken geldiğin oldu mu jeongguk? sen eve gelirsin eğleniriz diye ben bir şeyler yapmaya çalışıyorum ama hiçbiri sikinde değil, asla eve gelmiyorsun sen!" jeongguk yerdeki kırık çerçevenin camına basıyor. ayağına batan cam, bana olan öfkesi kadar canını yakmıyor. üzerime doğru geliyor.

"taehyung, eve gelmem için bir neden söylesene." diyor, nefes alışverişlerim hızlanıyor öfkem daha da artıyor. "ne?"

"her gün içiyorsun, taehyung. içmediğin bir gün söyle bana, çöpte bulduğum şişelerin sayısı tanıştığımız gün sayısını geçti artık!"

"neden şu an benim içmeme getirdin ki konuyu? sen benimle aynı eve çıkmadığın zaman da içiyordum ben, sorun etmiyordun ama." eliyle alnını ovalayıp derin bir nefes alıyor. sabır dilenircesine yere dikiyor gözlerini. ayağının altından kan süzülüyor ama zerre umurunda değil. aksine, acısı hoşuna gidiyor ayağını parkeye daha sert bastırıyor.

"ben nereden bileyim zevkine içiyorsun sandım. bağımlı olduğunu düşünmemiştim çünkü o zamanlar haftada bir içiyordun." gözlerime bakıyor, kırgın olduğunu ta buradan anlayabiliyorum. "alkole bağımlı olabilecek kadar ne derdin var taehyung? hiçbir derdini unutturamadım mı sana, neden ben yerine o şişelere sarılırken buldum seni?"
yaslandığı duvardan sırtını ayırıyor, ayağının altındaki kesik işte şimdi canını yakıyor. yüzünü buruşturuyor, jeongguk ağlıyor.

ağlayışının sebebi cam kesiği değil.

"güzelim, söz verdin sen bana. bırakacağım dedin, demedin mi?"

"jeongguk,"

"taehyung, sana her sarıldığımda, tenini her öptüğümde artık burnuma dolan şey senin kendi kokun değil."

"ne?"

"şu boku bırak, o leş koku da teninden gitsin diyorum." jeongguk ağlarken bana yalvarıyor. birbirimizi ne hâle soktuğumuzu düşünüyoruz. jeongguk'a sarılıyorum. belimi sımsıkı sarıyor. "taehyung, sarhoşsun." diyor, bu sefer o beni ittiriyor. "sana bu gece sarılmayacağım, git duş al parfüm mü sıkıyorsun ne yapıyorsan yap, o kokuyu solumak istemiyorum."

odadan çıkıyor. cam kırıkları ve can kırıklarıyla yapayalnız kalıyorum. yerde duran gece lambasının ışığı yanıp sönüyor, aklım jeongguk'da. cam parçalarını poşete koyup temizliyorum, elime jeongguk'un kanı değiyor, bu sefer ağlayan ben oluyorum. sevgilimin kanı elime bulaşıyor diye ağlıyorum.

jeongguk koltukta uyuyor üzerini örtüyorum. tekli koltuğa oturup onu izliyor aramızdaki ilişkiyi düşünüyorum. o gün uyumuyorum.





-

tam olarak bugeciktigim icin ozur dilerim bolum kisa oldu ama diger bolum telafi edicemm

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


tam olarak bu
geciktigim icin ozur dilerim bolum kisa oldu ama diger bolum telafi edicemm

sizi cok seviyorum sarilalim ve cok guzel hissedin
🫂⭐️❤️‍🩹🧤🫂❤️‍🩹⭐️

the way i loved youWhere stories live. Discover now