22.BÖLÜM

2.3K 85 46
                                    

Mert: Neredesin? Hatice teyze sabah hiçbir şey söylemeden çıktığını söyledi.

Murat: Üzgünüm. Eskişehir'e gidiyorum yarın dönmek için bu sabah erkenden gitmem gerekti senin kalkmanı bekleyemedim.

Mert: Babanla konuşmaya mı gidiyorsun?

Murat: Evet

Mert: Nihal ona anlatmadı mı?

Murat: Annem sabah mesaj atmıştı dediğine göre Nihal'in anlatmasını engellemiş

Mert: Ne? Nasıl engellemiş?

Murat: Nihal senin hayatımda olduğunu öğrenmeden önce ikimizinde birbirimizin hayatına karışma hakkı yoktu. Yani onunda sevgilisi vardı. Annemde sevgilisiyle olan fotoğraflarını bulup Babana gösteririm diye tehdit etmiş.

Mert: Eğer sevgilisi varsa neden bizi öğrendiğinde o kadar tepki gösterdi?

Murat: Babamlara kendini acındırmak için.

Mert: Anladım. Keşke beni de uyandırsaydın beraber gitseydik.

Murat: Babamla tek konuşmam daha iyi olacak.

Mert: Sen nasıl istersen. Ne kadar yolunuz kaldı.

Murat: Sabah erken çıktığımız için 1.30 saate varırız.

Mert: İyi az kalmış.

Murat: Evet. Bu arada yemek yedin mi?

Mert: Evet yedim. Sen?

Murat: Evet dinlenme yerlerinde ki restorantlardan birinde yedim.

Mert: İyi o zaman.

Mert: Korkuyor musun?

Korkuyordum. Hem de çok. İnsanlara hakaret etmek için top kelimesini kullanan babama nasıl ben gayim diyecektim? Ama ondan daha çok korktuğum şey vardı. Seni kaybetmek

Murat: Hayır.

Mert: Stres yapma tamam mı? Eğer hakaret ederse üzülme bir anlık sinirle söylüyor o sözleri. Ama ya sinirle vurursa?

Umarım korktuğun şey olur ve sadece hakaret edip vurur.

Murat: Endişelenme ben iyi olacağım.

Mert: Söylemesi kolay tabi

Murat: Mert

Mert: Efendim

Murat: Çok korkuyorum

Mert: Sonunda gerçekleri söylemeye başladın

Murat: Babam beni evlatlıktan reddedecek bir daha benimle konuşmayacak diye köpek gibi korkuyorum

Mert: Olmayan şeylere sanki olmuş gibi stres yapıp üzülmeyi bırak

Murat: Elimde değil

Mert: Gelecekte bu anılarını hatırlayıp ne kadar korkmuştun diyip seninle dalga geçeceğim sonra beraber güleceğiz

Murat: O zaman ne kadar gülecek olsam da şu an en büyük korkum bu

Mert: Hatice teyze bugün sütlaç yapacakmış biliyor musun?

Murat: Bol bol ye

Mert: Sen de geldiğinde yersin

Murat: Ben sütlaç sevmiyorum

Mert: NEE?

Murat: Ne? Ne?

Mert: Hayatımda ilk defa bir insanın sütlaç sevmediğini duyuyorum

Murat: Damak tadıma uymuyor

Mert: Anladım😕

Murat: Mert eve vardım

Mert: Stres yapma tamam mı? Unutma gelecekte bu anları hatırlayıp güleceksin

Murat: Tamam. Görüşürüz

Mert: Bb

Konuşmamızın ortasında arama veya mesaj gelmemesi için telefonu sessize alıp cebime koyduktan sonra arabadan inmiştim. Ağır adımlarla kahverengi kapıya doğru ilerlemeye başlamıştım. Ben mi çok abartıyordum? En fazla dayak yiyip evden atılırdım. Ya daha sonra beni evlatlıktan reddederse? Ya bir daha benimle konuşmazsa? Annemle konuşmama da izin vermezdi. Kafamda geçen bir sürü kötü ihtimalle bitmesini istemediğim kısacık yolun sonuna gelmiş ve kahverengi kapıyla bakışıyordum. Gözlerimi kapatmış ve Mert'in yüzünü hayal etmiştim. Yüzünü hayal edince biraz da olsa da rahatlamış ve kapıyı çalmıştım.

" Murat bey hoşgeldiniz"

" Hoşbuldum"

Kapıyı açan hizmetimiz Sevda'ya gülümseyip içeri geçmiştim.

" Annenizle Babanız salonda televizyon izliyor"

Sevda önümde yürürken ben de onun arkasından salona doğru yürümeye başlamıştım. İçeri girdiğimde Annemle Babam koltukta oturmuş çay içerek bir yarış programı izlediğini görmüştüm. Babam beni görmüş ve gülmeye başlamıştı.

" Vay hanım bak bizim hayırsız oğlan gelmiş"

Gülümseyerek yanına gitmiş ve Babamın elini öpmüştüm daha sonra Annemin elini öpeceğim sırada Annem elimi tutup yanına oturtmuştu beni.

" Hangi rüzgar attı seni buraya"

" Çocuk daha yeni geldi hemen hesap sormaya başlama"

" Sanki birşey dedim"

Annem tuttuğu elimi bırakmayıp sürekli elimi sıkıyor ve bana gülümseyerek bakıyordu bu onun senin yanındayım deme şekliydi.

" Orada ki işler nasıl?"

"İyi"

" Tabii iyi olacak başında benim oğlum var sonuçta"

Babam keyifle çayından bir yudum alıp tv izlemeye devam etmişti.

Aradan 1 saat geçmişti ve ben nasıl konuya gireceğimi bilmiyordum Doğru zamanın gelmesini bekliyordum ama Babamın yaptığı tek şey çay içerken tv izlemekti. Doğru zamanın da çay içmekle tv izlerken olduğunu hiç sanmıyordum.

" Tam da kimin kazandığını öğreneceğimiz zaman reklama girdi"

Babam sinirle söylenip duruyordu. Bense 30. defa üzerinden geçtiğim halı desenin sonuna geldiğim sırada Annem kolumu sıkıp bana gözleriyle artık zamanı geldi diyordu. Şimdi mi? Belki de şimdi söylememeliydim uzun zamandan sonra ailecek bir araya gelmiş- hayır bunlar sadece bahaneydi söyleyememem için kendi kendime bahaneler sunuyordum. Söyleyecektim. Annemin ellerini avucumun içine alıp gülümsedikten sonra çayını yudumlayan Babama dönmüştüm.

" Baba ben ga-"

" Buraya gelmişken Nihal'le beraber nikah tarihi almaya da gidin"

Gerçekten tam cesaretimi toplamışken neden sözümü kesmişti?

" Babası bu çocukların işi çok uzadı diye söylenmeye başladı."

Stres ve heyecanla karışık bir duyguyla Babamın sözünü hemen bitirmesini bekliyordum ama bir türlü susmuyordu.

" Davetli listesine de özel olarak eklemek istediğ-"

" BABA BEN GAYİM"

HERKESİN BAYRAMINI KUTLARIM. Umarım bol bol harçlık almışsınızdır. Şahsen ben sadece 250 TL aldım o da ailemden akrabalardan hiç alamadım.

SAHİP BXB TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin