Teras

32 7 11
                                    




Düğünün devamında olabildiğince sana bakmamaya çalıştım, bir de olabildiğince sana görünmemeye. Bir nevi senden kaçtım demek daha doğru olabilir. Asık suratım ile ortalığa sirke saçmadım, en yakın arkadaşımın en mutlu gününü mahvedecek değildim. Liseden ve üniversiteden tanıdıklar gördükçe onlarla konuştum, sohbet ettim. Hayatlarımızdan yaptığımız işlerden bahsettik. Neredeyse herkes beklediği hayata kavuşmuş bunu görmek beni sevindirdi fakat içimi de biraz acıttı. Çünkü benim beklediğim hayat seninleydi ve ben seninle olan hayatıma kavuşamamıştım. Yine de nankörlük etmek istemiyorum, sen gittin belki ama bana hep keşke yapsam dediğim işi yapıyordum. O boktan ofisi ve bir türlü tahammül dahi edemediğim patronları bırakıp, bankada duran, seninle gelecek hayali kurarak düğün için biriktirdiğim parayı çektim tabi üzerine bir de kredi çektim ve şehrin orta yerine bir çiçekçi açtım. Başlangıçta işletmekte zorlansam ve üç dört kere batmanın eşiğinden dönüp pişmanlıkla ağlasam da başarmıştım. Şimdi çiçeklerim öyle çok seviliyordu ki çoğu zaman siparişlere zar zor yetişiyorduk. Bir şeyleri başarmak için sana ihtiyacım olmadığını en iyi böyle anlamıştım.

  İnsanlarla konuşmaktan bunalmaya başladığımı hissettiğimde terasa çıkıp bir sigara içmem gerektiğini düşündüm. İnsanlarla konuşurken gülümsemek ve o eski her zamanki komik, şakacı Baekhyun rolü yapmaya çalışmak başımı ağrıtmaya başlamıştı ama ben kimseye ''altı sene geçmiş ve hala onu terk eden sevgilisini aşamamış bak yazık.'' Dedirtecek birisi değilim bunu biliyorsun. Bir hüzünüm ve yaram varsa bunu içimde tutarım. Sen yanımda olsaydın seninle paylaşırdım. Yani eskiden öyle yapıyordum ama şu an hüzünüm zaten sensin.

Geniş Terasın en kuytu köşesine geçip sigaramı yaktığımda sesini duydum. Bir an ciddi anlamda kafayı yediğimi düşündüm çünkü yanıma gelip benimle konuşacak olma ihtimalini hiç düşünmemiştim. Açıkçası böyle bir yüzsüz olmadığını düşünüyordum ama gel gör ki öyleymişsin. ''Seni gördüğüme şaşırdım.'' Dedin sen de bir sigara yakıp yanıma yerleşirken. O kadar senenin ardından sesini duymak tüylerimi diken diken etmişti. Sesin bile olgunlaşmıştı, kendimi merak ettim acaba ben de senin kadar değiştim mi o günden beri? Yani fizikken. Sana dönmeden ''Niye?'' diye sordum çünkü Seulgi benim en yakın arkadaşımken ve Junmyeon da arkadaşımken onların düğününe neden gelmeyecektim ki? Kafanda ne kurduğunu gerçekten çok merak ediyordum. ''Ne bileyim beni görmek istemezsin diye düşünmüştüm.'' dediğinde söylediğin şey ile histerik bir şekilde kıkırdamam bir oldu. Seni özlemiştim evet, evet belki hala seviyordum çünkü bir aptalım ama bu sana inanılmaz derecede sinir olduğum gerçeğini değiştirmiyordu. Beni çok sinir ediyorsun. Kıkırdadıktan sonra bu sefer sana dönüp konuşabildim, kaşlarımı alayla kaldırıp ''Seni görmeye geldiğimi nereden çıkardın?'' dedim. Bana baktın ama bakışlarında ne olduğunu anlayamadım, eskiden seni çok iyi okurdum ama artık birbirimize birer yabancıydık ve ben seni okuyamıyordum. Bakışlarını yenide karşıya çevirip sigarandan bir nefes daha çektin sonra ise başını sallayıp ''Doğru.'' diye mırıldandın. Sanki kafanda bir şeyleri tartıyor gibiydin.

''Bahsettiğin kişinin Seojung olduğunu bilmiyordum.'' Kendimi tutamamıştım, bu konu hakkında bir şey demezsem patlayacakmış gibi hissediyordum. Beni Seojung için bıraktığın gerçeği ile yüzleşeli henüz birkaç saat olmuştu ve kafamda sürekli o zamanlar gözümün önündeki şeyi nasıl görmediğimi sorguluyordum. Seojung ile üniversite sondayken ortak olan üç dersim vardı, sen bu dersleri almıyordum bu yüzden benim ders bitimlerimde çıkmamı dersliğin kapısında beklerdin. Seojung ile birkaç cümle ve arada bir selamlaşma haricinde pek bir konuşmuşluğum yoktu ama sizi birkaç defa kapının orada konuşurken görmüştüm, bunu hiç takmamıştım. Sana olan sonsuz güvenim yüzünden içime hiç şüphe düşmemişti. Muhtemelen beni beklerken tanıştın, arkadaş oldun, arada bir laflıyorsun diye düşünmüştüm. Aslında çok da yanılmamışım, gerçekten beni beklerken tanışmıştın ama belli ki arkadaş olmamışsın. Cümlemi duyunca şaşkına bana döndün ''Bilmiyor muydun?'' diye sordun. Muhtemelen altı sene boyunca hiç sorup öğrenmemiş olmam seni şok etmişti ama dediğim gibi bilmek hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. ''Sormamıştım.'' Dedim kısaca ve önüme dönüp sigarama devam ettim.

Yerinde kıpırdandın hafifçe, sanki söylemek istediğin bir şey vardı da toparlamaya çalışıyordun. Durdum ne diyeceksen demeni bekledim. ''Baekhyun,'' nefesim kesildi. Adımı yeniden senden duyduğumda nefesim kesildi. Gözlerim dolacak gibi oldu ama kendimi tuttum. Ağlayamazdım karşında ağlayamazdım. ''Efendim.'' Dedim kendimden nasıl çıktığına şaşırdığım kadar net bir tonda, sesim titreyecek diye çok korkmuştum çünkü içim titriyordu, bana son böyle seslendiğinde dünyamı başıma yıkmıştın şimdi ise ne ile geldiğini çok merak ediyordum. ''Ben senden özür dilemek istiyorum, yaptıklarım için. Daha iyi bir ayrılığı hak ediyordun.'' diye devam ettin. Benden özür dilemene şaşırsam da cümlenin devamı beni senden gelen başka bir hayal kırıklığına daha soktu. Benden ayrıldığın için pişman değildin ya da bu yüzden özür dilemiyordun. Sadece tavrın için diliyordun. Beni ne olursa olsun zaten bırakacaktın. Bu düşünce beni kahrediyormuş gibi hissettim. En azından biraz da olsa beni bıraktığın için pişmanlık çekebileceğine inanmıştım ama sen benden tamamen bıkmıştın. Sigaramdan son bir nefes alıp söndürdüm. Titreyen elimi fark ettiğimde sen de fark etme diye yan tarafıma sakladım. ''Özür diliyorsun,'' diye tekrarladım kafamda nasıl böyle birisi olduğunu çözmeye çalışıyordum, ben senelerce seni mi sevmiştim? Hep mi böyle biriydin gerçekten? ''Yaptıkların için özür diliyorsun.'' Bir kez daha mırıldanarak tekrarladım, sense bana dönmüş umutla bakıyordun, vicdanını rahatlamamı seni affetmemi umuyordun. Tekrarlamalarımı onaylayarak başını salladın. Gülümseyerek sana dönüp konuştum ''İyi...peki...güzel...seni affetmiyorum.''. Bunu duymayı beklemediğin o kadar belliydi ki suratındaki afallamayı bir ayna ile sana göstermek çok isterdim. Seni affedeceğime nasıl inanabilirsin cidden hiç mi tanıyamamıştın beni? Ben affedici birisi değildim ki, ben unutmazdım, affetmezdim, ben kinlenirdim, öfkelenirdim. ''Baekhyun yapma böyle bak kafama takıyorum biliyorsun.'' Dedin hararetle ve ben kahkahamı tutamadım, kafana takıyormuşsun. O kadar komiksin ki Chanyeol. Hayatımın orta yerine sıçıp kendi hayatına en güzel şekilde devam etmiş olan sendin gelmiş bana beni affet kafama takıyorum saçmalıkları yapıyordun. Kahkaham bittiğinde yüzümdeki gülümsemeyi soldurmadan konuştum ''E tak zaten, tak biraz kafana, tak.'' Şok olmuş şekilde bana bakmaya devam ettin, hayal ettiğin gibi geçmemişti herhalde konuşmamız belki de ilişkimizdeki tek aptal ben değildim. Benim böyle bir durumdan sonra seni affedebileceğimi düşündüysen sen de oldukça aptalmışsın demek ki. Oturduğum yerden kalkıp içeri geçmeye karar verdim daha fazla yanında durmaya, kokunu almaya katlanmıyordum. Seni oracıkta boğmak veya öpmek arasında gidip gelmekten de yorulmuştum. İkisi de büyük bir hata olurdu. Sense hala afallamış bir şekilde bana bakıyordun. İçeriye doğru yürümeden önce bir kez daha sana dönüp, ''Bir daha görüşmeyelim mümkünse.'' Dedim. Arkamı döndüğüm gibi dolmak için beni zorlayan gözlerimi serbest bıraktım, hızlı adımlarla içeriye girip lavaboya yöneldim. Senin olmadığın bir yerde rahatça ağlayıp rahatlamak istiyordum, hızla kendimi boş bir kabine attım ve kapıyı kapadığım gibi hıçkırdım. Ben bunların hiçbirini hak etmemiştim. Sana tüm sevgimi vermiştim elimde ne varsa senin için feda etmeye hazırdım, ben sevilmeyi hak etmiştim. Hıçkırarak ağlamaya devam ederken birisinin kapımı tıklatıp, ''İyi misiniz?'' diye sorarak kapının üzerinden peçete uzatmasıyla duraklamıştım. Böylece Sehun ile tanışmış oldum.








Dip not düşmek istiyorum, gerek olmayacağına inanmıştım ama sanırım olabilirmiş her neyse. Chanyeol'ü böyle bir karakter olarak yazdığım için inanın ben de fenasal tatsızım ama şu anda böyle olması gerekiyor. Bu fici ben daha önceki senelerde Nomin olarak yayınlamaya başlamıştım ancak sonrasında fanfiction yazmak istemediğime karar verip silmiştim o zaman da Chanyeol, Jeno'ydu tabi o zaman Jeno hakkında ona bir tavrım olduğu düşünülmemişti ama Chanyeol konusunda hassas bir yapıda olduğumuz için fandomca herhalde böyle bir algı oluşur gibi geldi ama öyle bir şey yok kaldi ki olamaz zaten. Uzun lafın kısası kurgu devamıyla işler kafanızda oturur benim sekai kurgumda da Jongin bey allahın cezası bir insandı ama gelin görün ki kendisine kurbanlar olurum sonuçta bu bir kurgu ve ben de çok fazla Taylor Swift dinleyen ve bir miktar toxic aşklar yazmayı seven birisiyim. Bölüme eş olan bu notu okuduysanız, teşekkür ediyorum.

sevgilerimle,

Restoranda Kalanlar || Chanbaek-SebaekWhere stories live. Discover now