Sahil

24 4 2
                                    







Baekhyun ve Chanyeol 18 yaşında ...

''Ya Baek ,bak yemin ederim çok hoş bir çocuk, geleceğimiz var ne olur benim için katlansan?''

Seulgi'nin beşinci kez aynı cümleyi kurmasıyla beşinci kez ofladım. ''İstemiyorum işte ya istemiyorum, o kepçe kulaklı ukala herife senin için bile katlanmak istemiyorum bana ne sen ötekiyle ne yapıyorsan yap.'' Dedim. Seulgi, Junmyeon diye bir oğlanla çıkmaya başlamıştı, daha doğrusu flörttü ve bu oğlan ile benim, üniversitenin ilk günü tanıştığım sonrasında başıma bela haline gelen koca kulaklı Chanyeol de çok yakın arkadaşlardı. Chanyeol ile çocuk yapışık ikizler gibi ortalıkta ayrı kalmadan dolaştıkları için de kendisi ile flört olan Seulgi, benden sürekli yandaki Chanyeol elamanını oyalamamı istiyordu. Fakat ben yer miyim bunları? Yerim. En yakın dostum için zehir bile yerim. ''İyi tamam ben ararım onu dışarı çağırırım siz de bizsiz nereye giderseniz gidin ben dörtlü olarak takılmaktan da bıktım.'' Cümlemin bitimi ile Seulgi'nin çığlık atıp boynuma atlaması bir oldu. Hiç kardeşim olmamıştı, zaten ailemin kardeş yapacak hali de yoktu daha ellerindeki hazırda duran çocuğa bile bakmayı becerememişlerdi. Babam denemişti gerçi, ölene dek tabi. Ölünce devam edemiyor insan baba olmaya maalesef. Annem, annem zaten pek de anne değildi. Ama Seulgi vardı, ablaydı, kardeşti, dosttu benim için bir çok şeydi ve şimdi bana hayatının aşkını bulduğunu söylüyorsa onun için fedakarlık etmeme değerdi. Durumun kesinlikle o Chanyeol denen herifi her ne kadar gömsem de felaket çekici bulmam ile alakası yoktu. Her şey dostluk için.

Chanyeol'ü aramam ve ona benimle kahve içmeye gelmesini söylemem ile Chanyeol'ün telefonu kapatıp bulunduğum konuma koşması arasında beş dakika yoktu. Gerçekten başıma belaydı bu çocuk beni mi izliyordu ne yapıyordu bilemiyorum. ''Baekhyunnie çok mu özledin beni?'' gözlerimi devirdim. Sinir oluyordum bu kendini beğenmiş hallerine bir tane çarpasım geliyordu ama çok cüsseliydi deve. ''Koşa koşa yanıma geldiğine göre, sen daha çok özlemişsin.'' Dedim ama yok ben seni özlemedim, ne özleyeceğim ulan seni, demedim. Keşke deseydim.  ''Ben seni hep özlüyorum fındık burunlum.'' İki parmağının arasına burnumu kıstırarak konuştu. En sonunda da benden silleyi yedi. Serseri, gevşek, lauballi herif. Kalbimi yerinden çıkartacak en sonunda yüreğime indirecek. Terslemeye çalıştıkça dibime giriyor, şansını zorluyor. Kaçtığım şeyleri aklıma düşürüyor. ''Kahveleri sen ısmarlayacaksın koca kulak.'' Dedim istemsizce gülerken. Keşke beni güldürmese, güldürünce kalbim çarpıyor. Kendi de çok güzel gülüyor zaten. ''Emriniz olur efendim.''

Kahveleri aldıktan sonra kafenin çok kalabalık olduğunu düşünüp sahilde oturmaya karar verdik. Havanın biraz serin olmasındandı herhalde ki orada pek insan yoktu. Chanyeol bu durumdan pek memnun görünüyordu, nedense ben de memnundum. Onunla baş başa kalmaktan. Kendi dengesizliğime şaşıyordum, inkar çabama rağmen bu çocukla ilgili içimde hakim olamadığım bir heyecan vardı. Bir süre sessizce oturduk, kıyıya vuran dalgaları izledik sonra bu sessizliği bozan Chanyeol oldu, ''Üşüdün mü?'' diye sordu samimi bir sesle. Üşüdüm desem üzerindekini çıkarıp bana verecek gibi bir hali vardı ama bunu istemezdim. O zaman o üşürdü. ''Hayır, sen üşüdün mü ki?'' dizlerimi kendime çekip elimdeki kahveyle kollarımı bacağıma doladım, yanağımı da dizime yaslayarak ona döndüm. Bana baktı, farklı baktı. Çoğu zaman bana yaramaz bir erkek çocuğu gibi haylaz haylaz bakardı. Bazen içimi sıcacık ederek bakardı. Bu sefer ise ikisi de değildi bakış şekli çok daha farklıydı, daha yoğundu. Soruma yanıt vermediği için dudaklarımı büküp ''Hm?'' diye tekrarladım sorumu. Kirpikleri titredi, gördüm. ''Yok, hiç üşümedim aksine sıcaklıyorum.'' Dedi. Başımı salladım ve gözlerimi kaçırdım. Eğer biraz daha ona bakarsam, kendimi koynuna yaslamaktan korkuyordum çünkü ona söylediğimin aksine hafiften üşümeye başlamıştım ve o sıcak görünüyordu. Sıcak ve rahat.

''Seulgi ve Junmyeon, iyi anlaşıyor gibi görünüyorlar.'' Dedi, sohbet etmeye çalışırcasına. Ben de ona uyum sağladım ''Evet, Seulgi'yi hiçbir zaman biriyle buluşmak için bu kadar heyecanlı görmemiştim.'' Dedim. Bu onu gülümsetti. ''Uzun zamandır arkadaşsınız değil mi?'' başımı salladım ''Çok, çok uzun zamandır.'' Diye mırıldandım. ''Siz? Junmyeonla ne zamandır arkadaşsınız?'' o da benim gibi başını sallayıp ''Biz de çok uzun zamandır arkadaşız.'' Dedi. Sonra devam etti ''Ben de onu hiç bu kadar heyecanlı görmemiştim. Tüm gün Seulgi'den bahsediyor.'' Bunu duymak beni memnun etti. Dostum için her zaman en iyisini istemişimdir. O buna layık biriydi, sevilmeyi, iyi bir aşkı herkesten daha çok hak ettiğine inanıyordum. ''Böyle olmasına sevindim.'' Dedim kafamdaki düşünceyi özetleyerek. Sonrası yine sessizlik. 

''Baekhyun?'' boğuktu sesi. Gözlerimi ona geri çevirdim. ''Chanyeol?'' dedim onu taklit ederek. Tebessüm etti. ''Ben seni daha çok tanımak istiyorum.'' Göğüs kafesimde bir sıkışma hissettirdi bana cümlesi. Gözlerimin kocaman açıldığından emindim, kalbim tekledi, elimdeki kahve kumu boyladı. Ellerimi bacaklarımdan çözdüm, işte gene heyecanlanmıştım ellerimi nereme ne yapacağımı şaşırmış şekilde bir kuma bir bacağıma dokundum. Yanımdan gülme sesi geldi. ''O kadar tatlısın ki.'' Dedi gülüşünün arasında. Yok, bu çocuk benim kalbimi yerinden çıkarmaya çalışıyor, tüm amacı beni öldürmek. Yoksa ne diye aniden peş peşe böyle şeyler söylesin?  ''İzin verir misin bana? Biraz daha tanısam seni? Sen de beni tanımak istemez misin?'' sesi yalvarır gibiydi, ikinci soruyu sorarken titremişti de sesi. O da heyecanlıydı belli ki. ''İsterim.'' Dedim kendi titrek sesimle. ''Çok isterim Chanyeol ve izin de veririm.'' Diye tekrarladım kendimi.

Chanyeol'e aşık olduğumu da ilk bu şekilde anladım.





Biraz aceleye geldi bölüm üzgünüm, kontrol de edemedim hatalarım varsa affola. Umarım seversiniz, oy vermeyi ve yorum atmayı unutmayınnn.

Sevgilerimle,

Restoranda Kalanlar || Chanbaek-SebaekWhere stories live. Discover now