Amfi

28 5 18
                                    


Baekhyun ve Chanyeol 18 Yaşında...

Elimdeki kağıtları bir kez daha kontrol ederken derin bir nefes aldım. Gerginlikten dilimi yuttum yutacaktım. Ola ki yanlış okurum diye altını beş farklı renkli kalemle çizdiğim kalın puntolu yazıya baktım.

Birinci sınıflar için düzenlenecek olan toplu oryantasyon dersi amfi104'de gerçekleşecektir.

Süper, neredeyse kırk defa okuduğumuz bu yazı ile ilgili en önemli problemim amfi104 denen yerin nerede olduğu hakkında en ufak bir fikrimin dahi olmayışı. Gerginlikten gözlerim dolacak gibi hissediyordum. Yeni ortamlara girmek ile ilgili bir sorunum yoktu ama yeni ortamlara tek girmekle ilgili çok büyük sıkıntım vardı, panik atağın eşiğinde olabilirdim. İçinde bulunduğum kalabalıkta tekrar göz gezdirdim. Üniversitenin ilk günü olduğu için etraf kulüplerin stantları, müzik sesleri ve birbirleri ile tanışan ya da selamlaşan insanlar ile doluydu. Bir de ben vardım. Kampüsün orta yerinde ne tarafa gideceğini zerre bilmeyen bir adet Baekhyun. Gerginlik içinde bir nefes daha alıp Seulgi'yi aradım, beşinci kez. O burayı benden çok daha iyi biliyordu, sırf o burada diye bu okulu tercih etmiştim zaten ama şimdi hanımefendiye ulaşamıyordum ve birazdan içinde olmam gereken amfi104 diye bir yer vardı. ''Baekhyun...'' dedi telefonun diğer tarafındaki ses. Yediği haltın farkında olma sesiydi bu, beni yalnız bırakışını burnundan getireceğimi farkında olma sesi.

''Seni öldüreceğim.'' Diye carladım telefona. ''Yemin ederim elimden alamazlar seni var ya YA NE DEMEK BENİ BU KALABALIKTA YALNIZ BIRAKMAK YA NE DEMEK SEN DEMEDİN MI BANA GEL BENİM ÜNİVERSİTEYE TAKILIRIZ HEP BİRLİKTE OLURUZ BEST FRIENDS FOREVER DEMEDİN Mİ BEN NİYE YALNIZIM ŞUAN?'' sesimin yükseldiğini etrafımdaki birkaç insanın bakışları bana dönene kadar farkında değildim, daha fazla rezil olmamak için bir anda çenemi kapayıverdim.

''Çok özür dilerim, söz veriyorum telafi edeceğim çok geçerli sebeplerim vardı Baekhyun söz bak. Sen neredesin şimdi amfi104'de olman lazım değil mi oryantasyon orada?'' geçerli bir sebebi olmasa bana bunu yapmayacağını zaten biliyordum ama insan en azından bir haber verirdi. Gerçekten kendimi çok gergin hissediyordum ilk günü atlatsam çok daha rahatlamış olurdum ama ilk gün bugündü işte ve ben hiç rahat değildim. Oflaya poflaya olduğum yeri söyledim ve bana tarif etmesini bekledim

''Yeşil bina, birinci kat soldan dördüncü kapı'' kendi kendime tekrar ederek amfi104 istikametinde ilerlemeye çalışıyor bir yandan da içimden oryantasyon mudur her ne zıkkımsa başlamamış olmasını diliyordum. Çünkü şu anda bütün birinci sınıfların içinde bulunduğu bir amfiye rezil olmak isteyeceğim son şeydi. Birinci kata çıkıp sola döndüm, bir, iki, üç ve dördüncü kapı. Kapı açık, içeriden uğultu geliyor demek ki bir şeye başlanmamıştı. Şükürler eşliğinde derin bir nefes alıp kendimi sınıftan içeriye attım ancak şükürüm çok da uzun sürmedi, çünkü içerisi tıklım tıklımdı, zaten koskoca üniversiteye yeni gelmiş olan herkesi tek bir yere toplarlarsa olacak olan buydu. Bu hafif bir of çekip aşağıdan yukarıya doğru, kalabalığın arasında oturacak yer bakınmaya başladım. Sonra bir şey oldu. O kalabalığın arasında bir anda birisiyle göz göze geldim. Vücuduma boydan boya bir elektrik vermişler gibi hissettim, kocaman güzel gözleriyle, alnına dağılmış koyu kahverengi saçlarıyla, ta bu kadar uzaktan bile belli olan iri cüssesiyle bol olmuş sweatshirtüyle her zerresi hafızama kazınan birisi amfinin ortalarında bir yerde oturuyordu. Ne yaptığımı bile farkında olmadan kendimi onun yanına gitmek için basamakları tırmanırken buldum. Onca kalabalığın arasında onun yanı sanki ben oraya oturayım diye özel olarak ayrılmış gibi boştu. O koca amfide onun yanı boştu. Hayatımın devamında ''Senin olan seni bulur.'' Kanuna inanmamın sebebi de bugün olmuştu zaten.

Benim onun yanına ilerlediğimi anlar anlamaz yan tarafına koyduğu çantayı kucağına çekti. Ben de oluşan boşluğa oturdum. Elimi kolumu nereye koçağımı bilemedim, bir kucağımda birleştirdim, bir sıraya koydum, bir oyana bir buyana ellerimle cebelleşirken yanımdan kalın bir ses geldi. ''Lütfen dur.'' Bir an bana dediğini idrak edemedim ama sonra benim kıpırdanmama dediğini fark edince ki kesinlikle haklıydı çünkü kısa bir anda çok fazla hareket etmiştim eminim yanımda oturan biri için bu çok rahatsız edici olmuştur. Yine de heyecanlandığımdan böyle yapıyordum ve ona neydi be? Ben hareket ediyorsam ediyordum rahatsızsa başka yere otursundu zaten onun yüzünden heyecanlanmıştım, bu kadar yakışıklı olunur muydu yahu?

''Anlamadım?'' diye sordum ona doğru dönerek ve kaşlarımı kaldırarak. Bu tavrım karşısında o da kaşlarını kaldırıp ukala ukala sırıtmaya başladı, tekrar konuştu ''Elini kolunu sabit tut artık diyorum.''

''Keyfim nasıl isterse öyle tutarım sana mı soracağım?'' dedim bir anda yükselerek. İyi hoş yakışıklı çocuk ama böyle bir laubaliliği kimse bana karşı yapamazdı. Kendisinden ufak tefek olduğuma güvenmesin bir o kadar da yerin altında var denirdi benim için, insanı var ya beter ederdim. Beter.

''Agresif misin sen biraz?'' suratındaki sırıtma iyice genişlerken sormuştu. Üniversitenin ilk günü kavga etmek gerçekten ama gerçekten istemiyordum fakat sol gözümün seğirmeye başladığını da hissediyordum. Bu kocaman kulaklı fenasal yakışıklı üstüne üstlük çok da karizma sesli elaman biraz daha benle bu şekil konuşmaya devam ederse onun sol gözünü eline verecektim.

''Sana ne lan yav-''

''Chanyeol ben.'' Tam küfür kıyamet kendisine saymaya başlayacakken lafımı böldü. Elini bana uzatmış sıkmam için beni bekliyordu. Ben de aniden bana yaşattığı bu ruh hali değişimi yüzünden şok olmuş şekilde bir ona bir eline bakıyordum. Kaşlarını kaldırıp elini bir kez salladı, hadi sık elimi der gibi bakıyordu. Şokumu sonunda atlattığımda elimi ona uzattım. Kocaman, devasa kocamanlardan olan kocaman eli, benim minimal boylardaki ince uzun parmaklardan oluşan elimi sıkıca kavradı. Yapbozun parçaları gibi oturdu ellerimiz birbirine. Bu zamana kadar hiç el ele tutuşmamış insan değildim ama elimi hiç kimsenin eline de bu kadar yakıştırmamıştım. ''Baekhyun.'' Diye karşılık olarak tanıttım kendimi. Tebessüm etti ama az önceki ukala sırıtmalarına benzemiyordu. Sıcak, tatlı bir tebessümdü, gözlerimden bir parıltı geçtiğine yemin edebilirim. Çizgi filmlerde güzel bir şey gören o karakterlerin gözleri gibi bir ışık yanıp söndü sanki gözümde ama o bunu fark etti mi bilemiyordum.

''Çok memnun oldum Baekhyun.'' Dedi yüzündeki tebessüm devam ederken. Tam başka bir şey daha diyecekti ki içeriye birkaç hoca olduğunu tahmin ettiğim insan girdi ve amfi sessizleşti. Okulu, sistemlerini anlatmaya başladıkları yaklaşık bir saat süren toplantı boyunca yan tarafımdaki sıcaklık hissine bakmamaya çalıştım ama dayanamayıp ara ara baktım, benim aksime onun bana baktığını saklamak gibi bir çabası olmamalıydı ki her ona ucundan göz atışımda göz göze geliyorduk ve ben hemen bakışlarımı kaçırıyordum. Her gözümü kaçırdığımda ondan çok hafif bir kıkırtı geliyordu. Hayatım boyunca hissetmediğim bir sıcaklığın beni sarmaladığını hissettim. Bir şey vardı, bu çocukta bir şey vardı. Henüz sadece ismini biliyor olmama rağmen hissedebiliyordum. O Benim içindi, beni bulmuştu.

Ve Chanyeol ile de böyle tanıştım.







Ben bu bölümden hiç emin olamadımmmm ama umarım siz seversiniz, bu bu şekilde ilerleyecek fik artık. Bir flashback bir normal şeklinde yani. Ben aşk üçgenci(kendi hayatımda değil mümkünse) toxic deli manyak olduğum için iki ilişkiyi de iyice görün istiyorum. Bir de hep özenirdim şey yapalım mı

#teamsehun

#teamcyeol

nskdjlndklnkal bir de şimdi ben buraya twitter hesabımı yazamıyorum bazı sebeplerden ötürü ama siz fikin adını kullanarak tivit atarsanız ben sizi bulurum 🥹 AY bir de çalışmaya başladığım için biraz fazla yoğunum bölüm atış hızımda oluşacak yavaşlamalar için şimdiden özür dilerim. 


Sevgilerimle, 

Restoranda Kalanlar || Chanbaek-SebaekWhere stories live. Discover now