Ƹ̵̡꓃⁠Ʒ

1.5K 129 135
                                    

zorla açtığı gözlerini etrafta gezdirdi bir süre, başı felaket derecede ağrıyor sanki uyku ilacı almışçasına halsizdi vücudu. yataktan ayıramadığı bedenini zorladı kalkmaya, büyük bir çabanın ardından gereğinden fazla eforla doğrulmuştu yerinden. bu yorgunluğun sebebinin yaklaşık 15 saat uyuması olduğunu düşündü, bir hayli uykucu olmuştu bu zamanlarda. zamanının çoğunu uyuyarak uyumasa bile gözlerini dinlendirerek geçiriyordu, pek bir verimsizdi yani.

"minho." dedi mırıltıyla, bugün babasının yanına gidecekti ve sabah kalkıp onunla gitmeyi bile düşünüyordu. bu sıralar fazla yalnız bırakmıştı onu, vicdan azabı çekmiyor değildi.

bir cevap alamamasıyla birlikte zemine basmayı başarmış ve evde ayyaş misali adımlamıştı, uyku halindeydi hala.

masanın üzerinde gördüğü tabakla gülerek sandalyeye ilerledi, pirinçten bir kaşık almış fakat soğuk olması sebebiyle yiyememişti. garip bir şekilde sıcak değildi, minho her sabah midesinin ısınması için üzerinde dumanları öten sıcacık yemekler çıkarırdı kendisine. yine de babasıyla görüşmeye gideceği için sabah vakit bulamayacağını düşünerek başını yasladı masaya, zilin çalması sebebiyle minho'nun geldiğini anladı ve yerinden kalktı.

"sonunda sevgilim." diyerek kapıyı açmıştı fakat bu beklediği kişi değildi.

"eski sevgilim desen daha doğru olurdu." soğuk bir tonda, bu kız içini buz kestiriyordu.

neden burada olduğunu soracaktı ki sophia'nın eline tutuşturduğu kartla kaşlarını çattı. küçük bir kart, bilgisayarla uyumluydu.

"bundan nefret ediyorum fakat yapmazsam kötü hissedeceğim."

karnı epey büyümüştü ve bundan nefret ediyordu, kartı alarak kapıyı kapatmayı amaçlamış olsa da onu durdurmuştu.

"bundan sonra sana bulaşmayacağım, ama çocuğundan haberdar olmak istersen bana ulaş mutlaka."

bu güzel haberin kaynağının tam karşısında olmasından dolayı büyük bir zevk almıştı jisung, elbette ki çocuğa bakacaktı. yeniden bara giderek çalışmayı düşünüyordu fakat bu aralar kısık sesi yüzünden hiçbir şey yapamıyordu. başını sallayarak sophia'yla güzel bir şekilde ayrılmış ve kapıyı kapamıştı.

bu iyilik meleği tavırlarını merak etmiyor değildi yine de aklı karttaydı. yemeğini yemiş ve yeniden yatağa girmişti, bilgisayarı önüne çekip ekranını araladı. kartı yerleştireceği sırada uykusunun baskın olması sebebiyle yüzüne su çarpmak için lavaboya girdi, aynadan kendine baktığı anda ise korkmuştu. bu kadar kötü gözüktüğünü düşünmemişti, şişmiş göz altları ve dudaklarıyla resmen çirkinleşmişti. çok takmamaya çalışarak yüzünü suyla buluşturdu ve şimdi daha rahat hissediyordu. yeniden odasına giderek bilgisayarı yatağa bıraktı, ellerini iyice kurutup kartı yuvasına yerleştirdi. bir video çıkmıştı ana ekrana, başlığında ise kendisini şüpheye düşürecek kelime vardı.

veda.

titrek elleriyle tıklamış ve karşısına minho çıkmıştı.

hiç bu kadar kötü hissetmemişti, bu yüzden başlattı videoyu.

"cennet kokulu jisung'um" diyerek girmişti söze, ekran arkasında gözleri dolmaya başlayan jisung'dan habersiz bir şekilde. "gözyaşlarını tut olur mu bunu izlerken, son kez gerçekleşecek olan bir vedayı en çok sen hak ediyorsun. bu yüzden üzülme." aldanabilirdi sözüne lakin minho'nun da gözleri dolu gözüküyordu videoda. elleriyle ekrana dokundu jisung. "elimde olsa daha çok yanında kalırdım sevgilim, biliyorsun sensiz bir gün benim için felakettir." dudağını diliyle ıslatarak başını yukarıya kaldırışını izledi jisung, düşen yaşlarıyla.

"bazen ailemizi biz seçemeyiz güzelim, her ne kadar anlatmaktan utansam bile babamın ilişkimizden haberi vardı ve bu ona pek iyi bakmadı. itibarının zedeleneceğini düşündü." parmaklarını ekranda hareket ettirdi usulca, görüyordu fakat dokunamıyordu. "sabah haber verdi geceden yanına gitmem için, sanırım elime bir tabanca verecek. fakat biliyor musun bunları konuşmak istemiyorum. tüm zamanımı senin için feda etmek istiyorum, beni mutlu ettiğin günlere dönüp yeniden seni yaşamak belki de."

ağlıyordu, içinin kan ağladığını biliyordu jisung.

"seni sevmekten hiç pişman olmadım çünkü sen bana bu hayatın yaşanabilir olduğunu gösterdin, sen bu dünyayı yaşanabilir kıldın. senin için ne desem yarım kalacak, kalbimin içini dolduran o gülüşüne satırlar yazsam dahi yetersiz olacak." gözünden düşen yaşları silerek olduğu yere iyice sindi jisung. "ne zaman bu denli bağlandım sana bilmiyorum lakin jisung söylesene bana bu kadar güzelken nasıl sevmeyeyim seni? gözlerime somut bir şekilde parlayarak bakarken nasıl görmezden gelebilirdim seni?"

eliyle ağzını kapatarak ağlama sesini susturmaya çalıştı, sadece onu duymak istiyordu.

"bu belki seni yıkacak kadar kötü görünebilir ama üzülme, hayatın burada son bulmayacak yeni insanlar tanıyacaksın. hyunjin'le arkadaşlığına devam edeceksin, mutlu günleri göreceksin sevgilim. unutma dünyada seni mutlu edecek tek kişi ben değilim, senin gibi güzel kalpli birisi için herkes yarışa girecek." gülmüştü ardından, yalandan bir gülüş kaydetmişti.

"seni hayatımın sonuna kadar değil dünyanın sonuna kadar seveceğim jisung, seninle başlayan hayatımı seninle bitireceğim. han nehrinde verdiğin o güzel öpücüğü yeniden sana vererek gideceğim bu evden, ellerinden kirpiklerine kadar sevip."

sonlarına geldiğini anladı jisung bu yüzden ekrana yasladı elini, bağırmak istiyordu sesi kısılana kadar haykırmak. gözlerinden kanlar gelene kadar yaş dökmek.

"unutma kalbim senin için attı ve şimdi senin için susacak, yaptığım her şey senin içindi ama sakın kendini suçlama. eğer kendini suçlarsan han jisung kalbim incinir, lütfen beni incitme. mutlu ol bebeğim, hayatını yaşa benim için. anılarımla mutlu kal."

son kez yutkunmuş ve ardından konuşmuştu.

"dudağının izini taşıyan sigara hala cebimde güzel gün ışığım."

çığlıklarının arasından yayılan ağlama sesleriyle tüm evi inletmişti, dünya susmuştu sadece o ağlıyordu. herkes bu anı beklemişçesine sessizliğini koruyordu, inanmak istemiyordu. bu lanetli dünyada tek başına kaldığını hissetmek istemiyordu.

yeniden sardı videoyu, yeniden ve yeniden.

her bir anı ezberine almak istedi, beyninin en köşesine kadar kazımaktı hedefi.

ardından koşarak çıktı evden, yağan yağmuru umursamadan ıslanarak koştu. çoğu zaman düşmesini umursamadı.

acınası hayatının en tepesinden çakılmıştı zemine, yapayalnızdı. kimsesiz hissediyordu.

lakin yalnızca tanrının cezalandırdığı birisiydi, acımasız bir şekilde yaralayacak bir tanrının.

başından beri bunu düşünüyordum zaten

en mantıklı sonu kendimce böyle seçtim hayatın kısa ve ölümün gerçek olduğunu göz önünde bulundurun

en mantıklı sonu kendimce böyle seçtim hayatın kısa ve ölümün gerçek olduğunu göz önünde bulundurun

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
cigarettes after sex                                                     minsungWhere stories live. Discover now