1.7

1K 122 60
                                    

"yorucu." ellerini saçlarının arasından geçirip geriye attı. "fiziği hayatımın sonuna kadar asla anlamayacağım." güldüm. "soruları çözebiliyorsun, demek ki sorun yok." gamzeleri,

gamzelerine dokunmak istiyordum.

"sayende." dediğinde gülümsemem büyümüştü. gülümseyişimi seviyordum. çünkü sadece belirli kişilerin yanında oluyordu.

"tercihlerine saygım sonsuz sana karışmak gibi olmasın ama fizikten ilerlemek sana çok yakışırdı." göz kırptım. "doğru bildin." yutkundu, gülümsedi.

tamam, belki de bilerek yapıyordum. yalan söylemeyeceğim, hoşuma gidiyordu onu böyle görmek. "öyleyse bay chan, quizde başarılar dilerim. boynuz kulağı geçerse işimiz var demektir." elimi uzattım, elimi sıktı. "sana da başarılar seungmin. boynuz, kulağı geçecek kadar kendine güvenmiyor." güldü, güldüm.

bang christopher chan ve etkisi... herkes gibi düşmeyeceğim derken tam ortasındaydım.

"teşekkür ederim." sayamadığım sayıda teşekkürünü ederken başımı salladım. "tatmin olmuyorsun, ne yapmam gerekli? bu kadar teşekkür etmene gerek yok." elini ensesine attı. "mahcup hissettim." dudaklarını bastırdı. "ödeşelim." dedim, kaşlarını kaldırdı. ona doğru yaklaştım ve kulağına eğildim. "bana kimya çalıştırsana." geri çekildiğimde kulakları kızarmıştı, boğazını temizledi. "olur, olur tabi. neden olmasın, evet. hm." gözlerime bakmıyordu. "haberleşiriz o zaman." dediğimde başını salladı. derin bir nefes alıp "görüşürüz, teşekkürler." dedi ve sınıftan çıktı. gülümsedim,

hoşuma gidiyordu.

"lan." ensemde hissettiğim tokatla arkama döndüm. "ne yapıyorsun sen bakayım?" gözlerimi kırpıştırdım, jeongin'di. "ne?" tepki verememiştim, bu denli bir samimiyet beklemiyordum. "chan'i sevmiyordun sen en son, ne bu yakınlık?" düşündüm,

chan'den nefret ediyordum, kendi içimde onunla yarışıyordum, kaybetmesi için elimden geleni yapıyordum hem de onun bana karşı hiçbir yanlışı olmamışken.

felix'in de dediği gibi, takıntılıydım. en iyisinin ben olduğumu bilmeme, bilmelerine ihtiyacım vardı. zaten felix bunu dedikten sonra ikisiyle de aram bozulmuştu.

arkadaşlarım olmasa belki de anne baskısı yüzünden gözünü açmayan bir seungmin olacaktım. onlar benim arkadaşlarım değil, gerçek ailemdi.
hiçbir zaman onlar dışında arkadaşlarım olmayacaktı çünkü ben herkesin benimle yarıştığını düşünecektim ama onlar bunu değiştirmişti.

chan'den nefret etmiyordum, ona kafayı takmıştım. çünkü birisinin adı chris olamazdı, çünkü birisi benim kadar iyi olamazdı.

"eski seungmin'in kalıntılarından bahsetmeyelim. artık nefret hissetmiyorum." dedim, öyleydi de; nefret değil, adını bilemediğim bambaşka duygularım vardı. "çocuğa gay panic yaşattın seungmo, bilerek yapıyorsun değil mi?" dedi gülerek sırasına otururken. "ne?" yüzüne bakakaldım. ofladı. "seungmin ben diğerleri kadar gerizekalı mıyım? chan'in senden hoşlandığını anlamıştım zaten. ayrıca senin bunu bildiğini de biliyorum. her şeyi o kadar belli ediyorsunuz ki..." yanına oturdum,

gözünün bu kadar açık olması beni korkutmuştu.

"nasıl anladın bu kadar şeyi?" gözlerini devirdi. "özel güçlerim var." anlatmayacaktı. "kimseye söylemedin değil mi?" kollarını sırasına koyarak yüzüme yaklaştı. "hayır salak." dedi ve geri yaslandı. "zaten bir şeyi benden duyacak ilk kişi hyun olur o duyarsa da chan'lerin haberi illaki olur." başımı salladım. "sen uğraşma bunlarla ben felix ve jisung'la konuşurum, dedikodunuzu yaparız." gözlerim büyüdü. "benim arkadaşlarımla benim dedikodumu mu yapıyorsun?" güldü. "onlar benim de arkadaşlarım." içeri felix girdiğinde yanına koştum.

i know i hate u ||seungchan [✓]Where stories live. Discover now