2.7

860 83 28
                                    

"günaydın seungminnie!" jiseo sınıf kapısından içeri gelip çantasını sırasına bıraktıktan sonra yanıma oturdu. "günaydın ji." kıpır kıpır görünüyordu. "buluşmamızı ektin, iki haftadır soracağım ama bir fırsatım olmadı. önemli bir durum mu var?" gülümsedim. "önemli ama kötü bir şey değil hatta baya iyi bir durum var, sonra anlatırım olur mu?" başını salladı. chan'in izni olmadan ve jiseo'yu daha iyi tanımadan anlatmam akıllıca olmazdı.

"chan'le çok iyi anlaşamadığınızı duymuştum ama geldiğimden beri görüyorum ki pek öyle değil." bu durum epey canımı sıkmıştı. aptal okul sadece sözde iyiydi. "joonwoo da aynısını söyledi. siz bizim okulla alakalı bilgileri nereden alıyorsunuz böyle?" gözlerini kıstı. "çok yakın arkadaşlar var ve dedikoducular." derin bir nefes aldım. "kim söylemişse yalan, biz gayet iyi anlaşıyoruz. chan'i seviyorum." kıkırdadı. "tamam sakin ol, belli sevdiğin. ayrıca bana tavsiye vermek zorundasın. madem ektin cezasına katlan seungminnie." güldüm. "söyle bakalım."

"inatçı herifin tekinden hoşlanıyorum. sürekli yeşil ışık yakıyor ama iş sevgili olmaya geldi mi hep kaçıyor. bana en son konuşmamızda ne dedi biliyor musun? senin de erkeklerden hoşlandığını bilmiyordum. aptal!" sinirli haline güldüm, çok sevimliydi.

"açık ol, üstü kapalı konuşma. alttan anlamlı verdiğin mesajları bile isteye anlamaz, emin ol." bir gözünü kısıp elini çenesine koydu ve düşündü. "deneyeceğim, teşekkürler." dedi ve kalkarken sarılıp yanağıma hafif bir öpücük bıraktı. "rica ederim." diyip saçlarını karıştırdım.

"kantine gideceğim ben." başımı salladım. kapıdan çıkışını izlerken gözüm minho ve changbin'in oturduğu yere çarptı. chan de gelmişti ve bana bakıyordu, dümdüz bir ifadeyle. "kıskanç chan modu açıldı, sığınaklara." jeongin'in sesiyle ona döndüm.

nasıl geldiklerini fark etmemiş olabilirdim ki?

sıramdan kalkıp yanlarına yürüdüm. "günaydın." dedim hepsine. "günaydın seungmo." "günaydın agam." günaydın." chan hariç hepsi karşılık vermişti. kulağına yaklaşıp fısıldadım. "günaydın öpücüğü yok diye mi karşılığında günaydın demedin channie?" derin bir nefes alıp kalktı ve sıramıza yürüdü. diğerleriyle kısa bir bakışmanın ardından ben de arkasından yürüdüm.

"neyin var?" sıramıza oturmuştuk ve çantasını açtı. "sana da günaydın güzelim." içinden ders için gerekli eşyaları çıkarıp çantasını kenara bıraktı. "beraber çıkalım mı bugün?" dedim başımı omzuna bırakırken. alnımı öpüp "olur." dedi sakince. "chan bir sorun mu var? yanlış bir şey mi yaptım?" elini belime sardı ve okşamaya başladı. "sonra konuşuruz bebeğim." belimdeki elini okşadım.

"seungmin kim! seni görünce nasıl da günüm aydı." derin bir nefes alıp chan'in başındaki omzumu kaldırdım. "benim günümün de bok gibi olacağı nasıl da belli oldu." dudağını büzdü. "hadi ama!" dediğinde chan boğazını temizleyip ayağa kalktı. "joonwoo. birilerini, özellikle de seungmin'i rahatsız etmeyi bırak. geçen haftalarda beni tanıdığını söylemiştin değil mi? bence dediklerimi yapman gerektiğini de bu nedenle gayet iyi biliyorsundur." kaşlarım çatıldı.

bu ikisi arasında ne geçmişti, benim bilmediğim?

yutkundu joonwoo ve sırasına yürüdü. "böyle sakince konuşmana rağmen birilerini izaya getirince ben yükseliyorum aşkım." güldü dediklerime. "teneffüs?" anlamadığı belli olan yüzüyle bana bakıyordu. "teneffüs. sen. ben. lavaboya. öpüşme." kulağına, olayı anlaması için her kelimeyi teker teker söyledim. "seungmin!" dedi gözleri büyürken. "ilk haftadan yara olan dudaklarım ikinci hafta da kızarıp şişmezse üzülür sonra da sana küserlerse bir daha rüyanda göremezsin öpüşmeyi."

i know i hate u ||seungchan [✓]Where stories live. Discover now