Yol

51 6 1
                                    

Valparaiso limanına geldiğinde, vermekte olduğu kararın üzerinde pek fazla durmadığını fark etti. Tüm hafta boyunca kendisine gitmenin en iyi fikir olduğunu hatırlatsa da, şimdi bundan biraz şüphe duymaya başlamıştı. Gidip gitmemek arasında kalmasının temel sebebi diğerlerinin vazgeçebilme ihtimaliydi, şayet onlar çoktan vazgeçmiş olursa yine kovulmaktan beter bir hale geleceğini biliyordu. Bir kere bu kötü muamele hak görülmüşken, bir diğerini kaldırabileceğine dair şüpheleri vardı. 

Beline dokunan eller titretti, kim olduğuna bakmak için arkasını döndüğünde yanmış teniyle onu izleyen adam çehresinin yumuşamasına sebep oldu. Akmış kırmızı saçları, doğduğunda beyaz olduğuna emin olduğu lakin şu an kırmızının bir tonuna dönen teniyle unvanının hakkını sonuna kadar veriyordu. Etrafında dönerek yarım bir gülümseme sundu. "Pier, seni burada görmek ne kadar kötü. Beni mi uğurlamaya geldin." 

Adam kısa bir kahkaha bıraktı. lakin bu öylesine yüksek sesli çıkmıştı ki limanda tekne sırası bekleyen birkaç kişi bakışlarını onlara döndürdü. Adam onları umursamadan yarım ağız konuşmaya başladı. "Bu vedayı nasıl kaçırabilirim, seni bir daha göremeyeceğim nede olsa. Evlilik teklifimi de kabul etmedin üstelik, seni son kez görmeye geldim." 

Ellerini diğerinin omzun attığında, Xiao Zhan ufak bir homurtu bıraktı. "Aptal olma, bu bir veda değil. Geri geleceğimden emin olabilirsin." Omzuna atılan elleri itti. Ardından duruşunu düzelterek alayla onu izleyen adama karşı kaşlarını çattı. "Ciddiyim Pier, geri döneceğim. Orada kalmam söz konusu bile olamaz." 

"Belli bir yere kadar söylediklerinde haklısın." Çevresini ufak bir baş hareketiyle kolaçan edip biraz daha yaklaştı. "Seni kontrol etmek için muhafız mürit yollamış olabilirler, daha kısık sesli konuşalım." Kollarından tutarak merdivenlerden aşağı doğru itekledi, sonunda sığ bir boşluk bulduklarında ikisi de oraya kuruldu. 

Tek kaşını kaldırıp şüpheli bir edayla sordu. "Neler oluyor?"

"İki gün önce Lifei kısa bir mesaj bırakmış, bunun seninle alakalı olduğunu düşünüp dediklerini yaparak mesaja bakmadım. Lakin aynı gün gece telefonum çalmaya başladı, uyku sersemiydim barda hamile kaldığı yalanını söyleyen kısır pasifin aradığını düşündüm. Hattın diğer ucunda Meifen vardı." 

Duyduğu isimle tüm hücreleri bir anlığına fonksiyonlarını yitirdi, ne tepki verebiliyor ne de hareket etmek adına bir girişimde bulunabiliyordu. Pier bunu anlamış gibi koluna vurdu. "Bekle, bu daha şok olacağın kısım değil. Sesini duyar duymaz kapatmak için hamle yaptım, o ara bana bir şey söyledi bu da telefonu kapatmama engel oldu." 

Duyacaklarının hoşuna gitmeyeceğini anlayınca, sonunda tepki vererek kısıkça mırıldandı. "Ne söyledi?"

"Geçen ay Luoyang'da büyük bir cenaze töreni olmuş, tüm davetliler kırmızı elbiseler giyerek gelmiş. Bunun anlamını biliyorsun değil mi?"

Bunun anlamını elbette biliyordu, bilmemesi mümkün değildi. Kendi ailesinin de bağlı olduğu soylu klanlarından biri ölürse anca kırmızı elbise giyilirdi. Louyang'ın hangi klan himayesinde olduğu zihnine düştüğünde, vücudu titredi. "Peki... ölen kişi kim?"

Adam bakışlarını yavaşça düşürdü. "Bu doğrudan nasıl söylenir bilemiyorum lakin... Sanırım anlaman için bir ipucu daha vereceğim. Ölen kadın Chongqinq Klanına bağlıymış, Xiao hanesinden..." 

"Xiao hanesinden..."

Hissizce fısıldadı, Louyanglı bir soylu ile evli Xiao hanesinden tek bir kişi vardı. Xiao Mingmei.

Zihnine düşen isim bakışlarını kararttı, bu kesinlikle görmeyi istemediği lakin ölümünün kendisi için daha kötü sonuçlanacağı tek kişiydi. Xiao Mingmei onun ruh eşiyle evlendirilen pasif kuzeniydi. Hayatının sonunun getirilmesinde en büyük payı olan kişilerin de başını çekiyordu. Lakin aldığı bu haber midesini bulandırdı. Çünkü o kadın, geçmişte nasıl ölümü olduysa, şu an için de tek kurtuluş yoluydu. Fakat karşısındaki adam onun geçen ay öldüğünü söylüyor, geri döndürme ritüeli yapılmadan cenazesinin kabul edildiğini anlatıyordu.

Ehvenişer//YizhanUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum