Bölüm 19 : Sırlar

25 5 8
                                    

~~~~. (Hera)

Etrafımı saran karanlık ve sadece pencereden giren ışık ortamı daha heyecanlı hâle getirmişti. Gözüm durmadan elimde tuttuğum silahıma kayıyordu.

Bu gece birinin canı yanacaktı. Üstelik bu mektupları okumak çoktan benim canımı yanmıştı yani oynayacağım oyun adil değildi. Gerçekleri görmenin en kolay yolu onları saklayanı köşeye sıkıştırmaktı. Zaten ruhu yük altında ezilirken bir de ben baskı yaparsam patlardı. Aynı bir balonu suya itmeye çalışmak gibiydi.

Silah ile oynayacaktım oyunu. Kurşunun kime geleceği ise muammaydı. Bugün her iki türlü de kaybedecek kişi bendim. Ruhumun can çekiştiğinin farkındaydım.

Kendimi tutamayarak balkona çıktım. Bakışlarını gökyüzüne kaldırdım ve "SENİN KIZIN PARAMPARÇA ALEV VE SEN YOKSUN !" Diye bağırdım. Bu kaldıramayacağım kadar büyüktü. Bu beni bile yok edecek kadar büyük bir acıydı.

Aykan bir zamanlar beni seviyordu... Bu gerçek beynimi mahşer yerine döndürmeye yetti.

Kendimi buradan atmamam için beni tutan yoktu ama bu mektupları sakladığı için Akın'dan nefret ediyordum. Bana tokat attığı için Bora'dan nefret ediyordum. Bir zamanlar bana düşman olduğu için Araz'dan nefret ediyordum. Ama en çok kendimden nefret ediyordum. Dönüştüğüm bu canavardan nefret ediyordum. Alırken boğulduğum nefesten nefret ediyordum.

~~~~.

Kapıdan içeri koşar adımlarla girdiler. Bense büyük balkonda onları bekliyordum. Akın "Mektupları okudun mu ?" Diye sordu dehşetle. "Bildiğin sorular sorma" dedim. Bora "Neden buradayız ve mektuplarda ne var ?" Diye sordu.

Mektupları uzattım ve okumalarını bekledim. "Hadi ama ne kadar yavaş okuyorsunuz !" Dedim sabırsızca. İçimdeki acıyı öldürmek bu kadar kolay olmamalıydı. Bu kadar kolay bir şeymiş gibi bahsetmem kalbimi daha çok kırıyordu.

Mektupları bitirdiklerinde bana döndüler. Ağlamam gerekirdi ama yapamıyordum. Hiçbir şey yapamıyordum. Rol yapmaya devam ettim. "Şimdi gelelim intikam oyunuma" dedim.

Bora "Hera sen gerçekten iyi misin ?" Diye sordu. "Hayır merhamet bu masada oturmayacak" dedim. "Şimdi bana cevap vereceksin Akın. Bu sefer tehditler üzerinden yürümeyeceğim, yapacaklarımı söylüyorum" dedim. Silahı Bora'ya doğrulttum, Akın'a "Konuş" dedim.

Akın "Hera bunu yapma" dedi. Sesindeki acı sadece midemi bulandırmıştı. "Bora'yı zerre affetmek istemiyorum ve ondan nefret ediyordum işe bak sen senden de nefret ediyorum. O zaman neden yapmayayım ?" Dedim. Sevdiğin birine silah çekmek... O kadar acı içindeydim ki başka küçük acılar bile her şeyi bırakıp kendimi yere atma isteği uyandırıyordu içimde. Ellerim ilk defa silahı tutarken ağırlık hissediyordu. Sanki görünmez bir el beni omuzlarımdan aşağı itiyordu.

Bora "Akın... Eğer ölen ben olmazsam hatırlat seni öldüreceğim ! Nasıl susarsın lan. Ortada benim canım var ! BENİM ! Kardeşinin lan.." dedi. İstediğime ulaşıyordum. Araz "Hera o silahı bırak. Emin ol diğer s!kik herifler umurumda değil sadece canını yakıyor bu, farkındayım ve senin canının artık yanmasından sıkıldım. Lütfen sevgilim bırak o silahı" dedi.

"Üzgünüm" dedim. Sesim titrediği için kendimden nefret ettim. Araz beni güvende hissettiriyordu ve aklımı başıma topluyordu fakat bildiğim şey bunu ayık kafa ile yapamayacağımdı. Araz gözlerimin içine bakmaya devam ederse kontrolü kaybederdim ve bu isteyeceğim son şeydi.

Bir rüzgar vursa yıkılacaktım ve hâlâ fırtınanın içinde kalmakta ısrarcıydım. Evet çok acı çekmiştim ama bu günkü gibi olmamıştı hiçbiri..

Madalyonun İki Yüzü : HERA (DÜZENLENECEK)Where stories live. Discover now