Bölüm 18

31 8 0
                                    

 Herkese merhaba, yeni bölüm ile karşınızdayım.

Umarım yeni bölüm sayesinde gününüz güzel geçer.

<3 İyi okumalar dilerimmm  <3

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Defne'nin utançla sınıfa girmesi ve benim sınıfa girdikten sonra attığım çığlıklarla olanları anlatmamın üzerinden tam bir gün geçmişti. Çığlıklarım ve heyecandan titreyen ellerim arkadaşlarımın korkuyla başıma toplanmasına neden olsa da onlara sebebini anlattığımda yediğim dayak dışında Defne'yi resmi olarak 'Yenge' ilan etmişlerdi.

Öğleden sonra girdiğim derslere ne odaklanabilmiştim ne de elimi sevdiğimin dudakları ile kutsanan yanağından çekebilmiştim. Eve gittiğimde ise halimde bir fark olmamıştı. Yüzünden düşmeyen gülümseme annemle babama korkudan başka bir şey katmazken hallerime tek tepkileri "Biz de ergenliğe girdik de bu çocuk ne yaşıyor Allah'ım." olmuş üzerine annem korkuyla babama "Bu çocuk bir şey mi kullanıyor?" sorularını yönelterek huzursuz bir akşama yatağa gitmişlerdi.

Ben ise yatağımda yatıp tavana bakarak geçirmiştim tüm gecemi. 'Başarıyorum.' dedim içimden milyon kere. Bu yola girmeden önceki bütün korkularım tek tek kayboluyordu sanki içimden. Defne'mi kollarımın arasına alıp kokusunu soluyabilmiştim uzun boynundan, aşık olduğum ışıldayan bal gözlerinde kendimi görmüştüm, sıcak ellerinde ellerimi ısıtmıştım. Yavaş yavaş kalbine girmeyi başarırken içindeki sevgi patlamalarını önleyemiyordum.

Tavana bakarak geçirdiğim zaman arkadaşlarımın mesaj grubunda benimle dalga geçmeleri ile bölünse de aklımdaki sevdiğim asla çıkmamıştı düşlerimden. Sabah uyandığımda midemdeki hareketlilik ilk defa açlıktan değildi. Vücudumdaki heyecanı atamıyordum bir türlü. Nereye baksam sanki o parmak uçlarında kalkıp benden destek alarak verdiği öpücüğü görüyordum.

Bana 'Anıl'ım' demişti.

Beni sahiplik eki içeren bir şekilde çağırmıştı.

Beni sahiplenmiş miydi şimdi?

Allah'ım sevdiğim kız tarafından da sahiplendiğime göre artık bütün amaçlarını tamamlayan bir kul olarak ölme vaktim gelmiştir.

Yanağımdaki izin varlığını korumak adına yüzümü yıkamazken aynaya bakan gözlerim de yüzümden eksik olmayan gülümsemeyle sahipti. Mutluluk sıçıyordum resmen.

"Günaydın güzeller güzeli evimin sultanı. İnci tanem, biricik annem, nasılsın? Güzel uyudunuz mu acaba?" Mutfağa girdiğimde annem korkuyla elindeki yumurtayı tavaya düşürmüş ve bakışlarını benden çekemeden bilmediğim birkaç duayı sıralamaya başlamıştı. "Sen delirdin oğlum iyice. Nerede hata yaptık anlamıyorum ki? Çok mu baskı yaptık okulla ilgili diye düşünüyorum ama o notları gördüğümde bu düşüncem de yanlış çıkıyor. Ne kullanıyorsun doğruyu söyle?" Annem tavanın üstünde kabuklarıyla pişen yumurtayı unutarak bana laf sayarken daha çok güldüm.

"Anne güler yüzlü olunca laf yiyorum, somurtunca laf yiyorum ne yapayım ben? Maske takıp mı dolaşayım?" Şakayla yaptığım sitem sonucu annemin yanağını öpüp masadaki yerime oturdum. "Var sende bir haller Anıl, annenim ben senin, anlarım. Söyle bakalım ne oldu?" Ellerini belinin iki yanına koymuş ağzımdan laf almaya çalışırken daha çok gülmüştüm.

Hayırlı olsun bugün ağzımın yırtılacağı günmüş.

"Anne... Ben çok aşığım." Üç yıldır içimde tuttuğum gerçeği sonunda anneme söylediğimde önce elleri belinden aşağı düşmüş ardından gözlerine eşlik eden ağzı şaşkınlıkla aralanmıştı. Yüzümdeki bakışları ayrılmazken sessizliğini koruyordu. "Anne? İyi misin?" Ondan tepki almak amacıyla ellerimi önünde sallarken oturduğum yerden kalktım korkuyla. Bu kadar şaşırılacak ne vardı ki?

İçimdeki SenWhere stories live. Discover now