Bölüm 20

20 5 0
                                    

Yoğun derslerden sonra direkt eve gelmiştim. Üzerimdeki yorgunluğa inat yüzümdeki gülümseme silinmiyordu sanki. Dört gün sonra sevdiğim ile buluşacağımı bilmek havada uçmamı sağlıyordu. Gerçi uzun zamandır ayağımın yere bastığı söylenemezdi.

Okul kıyafetlerimin yerine rahat bir şeyler giydiğimde yatağımın üzerinden tavanı izlemeye başladım. Ne zaman bu kadar yakınlaşmıştım sevdiğime? Ona sarılıp, rahatça altın tutamlarla süslenmiş saçlarında dudaklarımı gezdirecek, yüzünü doyasıya yakından izleyip, onunla her bir anıma neşe katan gülüşünü dinleyerek şakalaşacak duruma nasıl gelmiştim?

Her şey o kadar inanılmaz geliyordu ki bir gün bu rüyadan uyanıp sevdiğimi sadece uzaktan izlemeye devam edeceğim korkusu her bir hücreme işliyordu sanki. Sessiz odamı saran telefon sesiyle aklımı saran karanlığı dağıtmaya çalıştım. Önemli olan şu andı.

Melih'ten gelen aramayı gördüğümde gülümsedim. Onlara anlatıp ağlayacağım çok fazla şey yaşamıştım.

"Kardeşim çaldırıyorum çaldırıyorum niye anında açılmıyor bu telefon? Belki hayat memat meselesi." Telefonu açmam ile kulağıma Cenk'in yüksek sesi dolmuştu. "Bağırma lan kulağımın dibinde!" Ardından Ali'nin sinirli sesi uzaktan geldiğinde hoparlörü kısa bir hışırtı sesi sarmıştı. "Anıl biz parka indik kardeşim. Sende gel de daha fazla tek bırakma beni bu ruh hastalarıyla. Gerçi senin de onlardan bir farkın yok ama olsun." Konuşmama izin vermeden telefonu kapatan Melih ile gülerek ekrana baktım. Daha normali beni bulmazdı zaten.

Cüzdanım ve telefonumu alıp mutfağa geçtim. "Anne ben bizimkilerle parkta olacağım." Tezgahta sebzeleri kesen anneme haber verirken kaşlarını çatarak bana döndü. "Yemek hazır olur birazdan." Bu her ne kadar üstü kapalı 'Yemeğe kal' demek olsa da ona yaklaşarak dolgun yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. "Siz yiyin babamla işte. Ben geldiğimde atıştırırım bir şeyler." Beni onaylamaz sesler çıkarırken evden çıktım. Çok sevilen bir evlattım.

Kısa bir yürüyüşün ardından parka geldiğimde çimlerin üstünde oturan üçlünün yanına geçtim. "Sonunda be! Alt tarafı bir sokak yukarıdan geliyorsun neden bu kadar uzun sürdü?" Cenk sinirle ortaya serdikleri cipsten ağzına sokarken bana baktı. "Sana ne kardeşim. İstediğim şekilde gelirim." Onu umursamadan cipsten bende yediğimde Ali benim için bardağa kola koymuştu.

"Bensiz buluşup sonra beni çağırmanızdan bensiz yapamadığınızı çıkardım dostlarım." Elinden bardağı alırken onlarla alay etmeye devam ettim. "Aga ben yürüyüşe çıktım sonra bir baktım bu Ali Bey spordan geliyor, tam da o sıra Melih'in evinin önündeydik. Dedim bu evrenin bize bir işareti. Marketteyken de seni aradık işte. Seni dışlayıp günah almaktansa çağırmak daha iyi olur diye şey ettik, kendini çokta kasma yani." Cenk yanında duran poşetten çekirdek çıkarırken bana laf yetiştirmeye devam ediyordu.

"Bu soğukta buluşmak zaten anca senden çıkardı Cenk." Ocak ayının sonlarında olmamızın verdiği hava şartları nedeniyle diğerleri de bana katıldı. "Aman canım, toton donsun birazcık ölmezsin." Cenk bana göz devirirken güldüm.

"Sınıfta çok konuşamadık, öğle arasında ne yaptınız?" Genelde her öğle arasında birlikte olur veya birbirimize ne yapacağımızı söylerdik. Bugün ilk defa birbirimizden habersiz geçirmiştik.

"Valla ben, Melih ve Yeşim ile birlikteydim." Cenk cipsin paketindeki sosu parmağıyla sıyırırken söylediğinde Melih de onu onaylamıştı. Ali'ye döndüğümde o önündeki paketlere bakıyordu sadece. "Elin nasıl oldu Ali?" Dikkatini çektiğimde daldığı yerden bana dönmüştü bakışları. En son Esin ile yanımızdan ayrılmıştı ve şu an tek duam birlikte kalmış olmalarıydı.

İçimdeki SenWhere stories live. Discover now