11. Bölüm

341 66 19
                                    

Louis

Yol bitmek bilmiyordu. Neyseki kadın o dakikadan sonra kendi sessizliğine gömülmüş varlığı ile yokluğu bir olmuştu. Sessizliği benim için kafiydi. Nereden çıktığını bilmediğim bitip tükenmek bilmeyen gözyaşları vardı kadının. Ara ara başını çevirip yüzüme baktığında onları izlediğimin farkına varıyorum. Uzun zamandır hayalini kurduğum gibi bir zevk ve tatmin duygusu vermiyordu. Yine de bir rahatlamanın bedenimde vukuu bulmasını sağlıyordu. Hava karardığında uykuya yenik düşen kadını incelerken - doğrusu bunu yapmak için şalını üzerine örtüp büyük, güzel, ağız sulandıran göğüslerini gözüm önünden çekmem ardından- yüzünün ne denli gergin olduğunun farkına vardım. Koca bir gündür görmesem de kaşları ortasındaki çatılmaktan belirginleşen çizgi şimdi karşımdaydı. Küçük dolgun dudaklarının çizgisi aşağı sallanmıştı ve yuvarlak yüzünde soğuk itici bir ifade peyda olmuştu. Yüzü gözü ağlamaktan hala şişti dudak kenarları dişlemekten morarmaya başlamıştı. Önünde sımsıkı kavuşturduğu elleriyle kendi kendinin desteği olmaya çalışıyormuş gibi bir hali vardı. Louis kendi kendince yaptığı son yorumun ardından gözlerini kendine kaydırıp hayretle gülerek kucağında birbirine kenetlediği parmaklarına baktı. Louis ne yapacaktı bu kadınla? Çok küçük bir şeye de benzemiyordu. Yüzünde olgunluk çizgileri yer etmişti. Sergilediği saf tutumu karakterinin önemli bir parçası olabilir miydi? Kadının kafamda fazlaca yer kapladığının farkına vardığımda geriye yaslanıp başımı da ardıma dayadı ve tavana bakarak yapacağım işleri düşünmeye koyuldum. İlk olarak kaleye girerken karşılaşacağım resmi tören vardı. Yine ailem olmaksızın evime gidiyor oluşum karşısında kaşlarım çatıldı. Şu karşımdaki kadın, onlar gereğinden fazla çalışıp çabalamak zorundayken aptal aptal kalesinde keyif çatıyordu. Aniden doğrulup kadını sarsarak uyandıracak oldum lakin ne yaptığımın farkına vardığımda yanaklarımdaki havayı üfleyerek bakışlarımı camın dışına yönelttim. Uyansa bana yapışacaktı. Birde bu mesele vardı. Daha tanışalı bir gün olmasına rağmen kadın sanki hep yanı başımdaymış gibi utanmadan sıkılmadan hareket ediyordu. bu yapış yapış tutumdan haz etmediğimi defalarca dillendirmeme rağmen de gitmiyordu. Meramımı anlatmak ve bunun gözümde bir evlilik dahi olmadığını açıkça dillendirmem için çok daha açık ve net olmam gerektiğinin farkındaydım. Aklımın bir köşesinden gelen "yaptığın insana yaraşır bir davranış değil" sesini duymazdan gelmeye çalışarak öfkemi ve kinimi olabildiğince diri tutmaya çalışacaktım. Üstelik bu kadına karşı temkinliolmam gerektiğinin de bilincindeydim ki henüz onu çözmek için çok erkendi. Başta Quintonun kızı olup olmadığından şüphe duysam da bize benzediği su götürmezdi. Ailenin üzerine yapışmış aynı koyu bakışlar tüm sarı görüntüsüne rağmen gözlerindeydi. Kendi halinde durduğu vakit bir soğukluk çemberini etrafında gezdiriyormuşa benziyordu. Hiç konuşmayıp öylece durması evlaydı lakin tüm o korunaklı tedirgin duruşa rağmen hareket etmeye başladığında tuhaf bir hale bürünüyordu. İşte bu kısım üzerinde durmam gerekendi. Gerçek bir yarım akıllıyla mı evliydim yoksa kendine savunma mekanizması oluşturan oldukça zeki bir tehlikeyle mi? Peşinden gelen dadının kesinlikle sıkı göz hapsinde tutulması gerekmekteydi. Yanındaki adam ise... Onu kesinlikle bir yem olması için kabul etmiştim. Lancheshire girişine vardığımızı duyulan müzikten ve yoğunlaşmaya başlayan insanlardan anladığım vakit perdeyi kapatıp üzerimdekileri düzeltmeye koyuldum ve iç cebimde duran babamın çizdiği krokiye bakmaya koyuldum. Kesinlikle bir kaleye değil saraya giriş yapmak üzereydim ve şimdiye dek ezberleyebildiğim tek şey merdivenlerin yönleriydi. Kesinlikle yardım almam gerekmekteydi ya da Ian Sinclairin tavsiyesine uyacak. Yemek salonu yatak odası ve çalışma odasının yerini ezberleyip gece yarısı keşif turuna çıkacaktım. Adam deli gibi dolanıyordu geceleri ve tanımadığı yerlerde uşak kılığında yaptığını Eathandan işitmiştim. İskoçya da hangi kaleye giderse gitsin kesinlikle gözü kapalı her yeri bulabilirdi. Aklıma dorisi kurtarmak için babamı nasıl askerine dövdürdüğü geldiğinde zaten bozuk olan sinirlerim yüzünden kendi kendime gülmeye başlamam da bir oldu elbet.

ÖLÜM MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin