26. Bölüm

327 57 14
                                    

3 Gün sonra Lanchester Kalesi

Ellie

Odamın balkonunda ne kadar süredir dikiliyor olduğumu bilmiyordum. Farkındalığım ortadan ikiye yarılırcasına kuvvetli bir ses ile duyulan gök gürültüsüyle birlikte bedenimi bulmuştu ve aynı anda ne denli ıslandığımı da hissetmiş oldum. Ön bahçedeki süs havuzuna düşmüş olduğumu söylesem inanılmayacak gibi değildi. Yüzüme yapışan saçlarımı elimle geri ittirmem ardından parçalarcasına tuttuğum trabzanı bırakıp ellerimi bedenime sararak bir iki adım geriledim. Yağmurun etkisiyle grileşen gök yüzü akşam hissiyatı uyandırsa da tahminimce öğleden sonra üç ya da dördü göstermekteydi. Kaleye bir önceki gece gelmiştik. Louis de bende yorgunluktan bitap düştüğümüzden odalarımıza çekilmiş muhtemelen yatağa girer girmez uyumuştuk. Ertesi sabah elbet kabusum kalan yerden devam etmek üzere başıma çöreklenmişti. Marryi sabah gçrür görmez yüreğim sıkışmaya başlamıştı. Londradaki kıymetli bir iki günün hafızamda oluşturduğu güzel izlere tutunmak istediysem de kadın ona da izin verecekmiş gibi değildi. Neler olup bittiğini öğrenmek için daha yataktan kalkmadan sıkıştırmıştı beni. Ona verebilecek çok fazla şeyim olduğunun bilincinde olsam da Marry sordukça gözümün önüne dükün gözleri geliyor kadın saçımı yahut kolumu tuttuğunda onun dokunuşlarını hissediyordum. Birbiri ardına söylemleri birşey bulamadıysa Quintonun annem üzerindeki vaatlerini sıralamaya başladığında Louis göz yaşlarım ile birlikte kaybolurken kadın önümde netleşmeye başlamıştı. O anki kurtuluşum için kafamda hızlı bir muhakeme yapmış ve dükün deniz ticareti ile ilgili girişimde bulunacağını söylemiştim. Amcasını arayışı çok çok gizli bir bilgiydi. Bu arayışın içinde ailenin ileri gelenlerin oluşunu dillendirmek ise tehlikeliydi. Adamın delilik boyutunu bilmiyordum. Bu bilgi ile Sinclair lorduna bir zarar gelebilirdi. Marry az da olsa tatmin olup gittiğinde ise dünü atlatmış olduğumu düşünerek yarım bir nefes almıştım. Artık havayı tam çekemiyordum ciğerlerime çektiğim kısım annem içindi kalan ise Louis'e ihanetti. Öyle bir pisliğin içindeydim ki gün geçtikçe içinden daha da çıkılmaz oluyordu ve bu benim suçumdu. Kabul ederken aşık olabileceğimi hesaba katmamıştım. Daha önce hiç böyle bir hesabım da olmamıştı... Hoş, herşeyi bilsem ne değişecekti ki. Ben kimdim Quinton ile başa çıkabilecek kudreti nereden bulacaktım. Koca dükallıkların arasında iki odalı bir taş evdim... Birinde annem, kendimi çıkarıp attığım diğerinde ise Louis vardı. Bu kadar büyük insanın hangi biriyle mücadele edebilirdim? Dük ile konuşmak ve yaptığım herşeyi bilmesini sağlamak pek sık aklıma gelir olmuştu. Kelimelerim şüphesiz Quintonun sonu olurdu lakin o sözcükler ağzımdan çıktığı an Annemin kurtulup kurtulmadığını göremeden öldürürlerdi beni. Dahası Louisin gözlerindeki hayal kırıklığı olurdu son gördüğüm. Annemin acı çekişi yeni tanıdığım ve yanlarında kısa bir süre olsa da mutluluğu tattığım tüm o güzel insanların nefret dolu bakışları içinde cehennemdeki yerimi alırdım şüphesiz. Bense bunu istemeyecek kadar kör ve bencil olmuştum. Kafamca küçük pek önemli olmayan detayları söylemeye devam ederek bir çıkış kapısı aramaya çalışmalıydım. Aklım daha fazlasına ermiyordu. Ne eğitimim ne de tüm bu entrikaların orta yerinde yetişmişliğim vardı. Günü kurtarmak bunun için çalışıp çabalamaktan başka yaptığım bir şey de yoktu.

"Leydim!" Duyduğum ses ile irkilerek arkamı dönüp hızla balkona girip kolumu tutan Sally e baktım. "Leydim neden böyle yaptınız hasta olacaksınız gelin lütfen." Sallynin gözlerindeki endişe belli belirsiz bir tebessüme sebebp verirken onu da aldatıyor olduğumu düşününce dudaklarım düzleşti. İçeri girip kızın derhal kapıya kıyafet getirmeleri için koşup emir yağdıran ve şifonyerden havlular çıkarıp beni soymak için yanıma koşan Sallynin telaşlı ifadesini izlemeye koyuldum. Şu bir gerçekti ki beni kurtaran tek kaçış yol Bethanynin normal olmayan davranışlar sergileyebilen bir kız olduğunun bilinmesiydi.

ÖLÜM MELEĞİWhere stories live. Discover now