5.8

5.8K 531 120
                                    

Etraftan gelen sesleri duyuyor ama anlayamıyordu. Gözlerini açmak için bir kez daha zorladı. Beyaz tavandan yayılan aynı renk ışık yüzünden göz kapakları gerisin geri kapanmıştı. Onun bu hareketlerini fark eden kardeşi ise usulca abisinin koluna dokundu.

"Abi, iyi misin?"

Mete nihayet bir şeyleri algılamaya başlamıştı. Başı çok kötü ağrıyordu. Gözlerini tekrar açıp tepesinde dikilen kardeşine baktı. Kardeşinin bedenini süzdü hemen. Onda herhangi bir sorun olmadığını görünce de kendisine baktı. Bir sedyede yatıyordu. Bulunduğu alan açık mavi perdelerle kapatılmıştı. Büyük ihtimalle yan taraflardaki sedyeler de dolu olduğundan ortamda yoğun bir ses vardı.

"İyiyim." Sedyede yatmayı kesip bacaklarını yan taraftan sarkıtıp oturma pozisyonuna geçti. "Temurhan nerede?" Kaza yaptıkları anı çok net hatılıyordu. Ağaca çarpmadan önce Temurhan'ı kendine çekmeyi başarabilmişti. Sonrasında da bayılmış olmalıydı.

"İyi o, bir şeyi yok. Biraz önce buradaydı. Bir yere gidip geleceğim, dedi. Gelir şimdi." Öztürk sustuktan sonra perde açıldı. İçeri hemşire ve kaşındaki bandajla Mehmet girdi. Hemşire, Mete'nin kontrollerini yaptıktan sonra küçük bir sarsıntı geçirdiğini söyleyip gitmişti. İstediği zaman çıkış yapabilirdi.

"Nasıl kaza yaptık biz?" Öztürk, abisinin ceketini giymesine yardımcı oluyordu. Mehmet ise mahcup bir şekilde kafasını eğmişti. Kazadan dolayı kendisini suçladığı belliydi ama çok büyük bir şey yoktu. O kadar da şiddetli çarpmamışlardı. Şükürler olsun hepsi iyiydi. Mete, Temurhan'ı görse daha iyi olacaktı.

"Serpme kapan vardı yolda Mete abi. Fark edemedim kusura bakma." Mehmet hala kafasını kaldırmıyordu. Mete ayağa kalkıp uzun boylu çocuğun omzunu sıktı.

"Senin bir suçun yok. Hangi cibiliyetsizin yola kapan attığını çok iyi biliyoruz. Sen canını sıkma."

"Abi cidden Ali Sancak oğlunun canını hiçe sayıp öyle bir şey yapmış mıdır?"

"O adamdan her şey beklenir." Mete perdeyi hızlıca açıp dışarı çıktı. Bir yandan da telefonunu arıyordu. Ceketinin cebinde bulduğunda ise hiç vakit kaybetmeden Temurhan'ın ismini bulup üzerine tıkladı. Hastanenin yeşil alanından çıkmalarına rağmen telefon hala açılmamıştı. Bir kez daha aradı. Yine açılmadı.

"Açmıyor mu?" Hastaneden dışarı çıkmışlardı. Mete'nin başı hala ağrıyordu. Oturup dinlenmek istiyordu ama sevgilisini bulmadan rahatlayamazdı.

"Açmadı." Etrafa bakındı ama yoktu. "Nereye gideceğini söylemedi mi?"

"Kazadan sonra sadece sen bayılmıştın. Seni uyandırmaya çalışırken konuştu sadece. Sonra da ambulans geldiğinde hastaneye getirildik. Ondan sonra Temur hiç konuşmadı."

"Onun bir şeyi yoktu de mi?"

"Doktorlar hepimizi kontrol etti. Gayet sağlamdı."

O sırada onları uzaktan dinleyen Mehmet lafa karışmak istemiyordu ama içinde de tutamıyordu. "Abi sanırım babası onu hastanenin önünden alıp götürdü." İki kardeş de sarışın çocuğa baktı. "Aşağıya indiğimde uzaktan gördüm." Mete neler olduğunu çözemiyordu. Oturup dinlemesi lazımdı ama Temurhan'ı görmeden rahat nefes alamayacaktı. En son konuşsunlar diye yalnız bıraktıkları Davut Çamlıca ve Ali Sancak arasında nasıl bir konuşma geçmişti, onu da merak ediyordu. Telefonunu bir kez daha açıp bu sefer amcasını aradı. Öztürk ise bir taksi durdurmakla uğraşıyordu. Amcası telefonu açana kadar Öztürk başarılı olmuş üçü birden arabaya yerleşmişlerdi.

Zaman Aşımı ✓Where stories live. Discover now