127 16 10
                                    








~52 yıl önce~




"Ahh!"

Şiddetli yağmurun sesini bastıracak kadar şiddetli bir çığlık evde yankılanmıştı.

Jeon'ların ikizleri doğmak için kasvetli bir gece seçmişlerdi.

"Son kez ıkın Sayeon!"

En yakın arkadaşının -o bir kaindi- talimatıyla son kez ıkınmış ikizleri zorlu bir sürenin ardından cehenneme getirmişti. Cehennem diyordum çünkü onlar şeytandı ve cehennemde yaşıyorlardı.

Evde kısa sürelik sessizlik hakim olmuştu ta ki bir çift bebeğin ağlama sesi evi doldurana kadar.

Yorgunca yattığı yatağından gülümseyerek kaldırmıştı başını Sayeon, hemen yanı başındaki kocası ikizlerden birini kucağına almıştı.

Çok geçmeden diğer bebeğide kendi kucağındaydı artık. Bir süre huzurla izlemişti oğlunun yüzünü ardından gülümseyerek kocasına dönmüştü. Kucağındaki bebeğe aşkla bakıyordu resmen.

Ama kaderin başka planları vardı. Üzücü planlar. İkiz çocuklar cehennemde hor görülürdü kaldı ki bir de başlarına dert olan kehanet vardı.

Yuqi her ne kadar en yakın arkadaşına bunu hatırlatmak istemese de bu güzel anı onlar çocuklarına daha da bağlanmadan hayırlatmalıydı.

"Sayeon ve Junwoo."

İkisi de zorla gözlerini kucağındaki yavrularından ayırmış Yuqi'ye bakmışlardı.

"İkizlerden biriyle vedalaşmanız lazım."

Sayeon'un kalbi bunu kaldıramıyordu işte. Nasıl bir anneden yavrusundan vazgeçmesini isteyebilirdiniz ki!

Dolu gözleriyle eşine bakan Sayeon onun da aynı durumda olduğunu görmüştü. İkisininde gözlerindeki yaşlar durmak bilmiyordu.

Zorlukla konuşmuştu Junwoo.

"Jungkook'u dünyaya gönderelim o zaman."

O anda eşinin kucağındaki oğluna bu adı seçmiş olduğunu anlamıştı Sayeon.

"Senin kucağındaki de Jeongguk. Her baktığımda Jungkook'u hayırlayacağım. Benim en büyük pişmanlığım. Ama onu çok seveceğimde çünkü kurtarabildiğimiz tek yavrumuz."

Sayeon bunları duyunca seslice ağlamaya başlamıştı. Çok acıyordu canı. Daha o bebeğinin yüzünü bile görmemişti. Biliyordu ki ne kadar ikiz olsalarda anne olarak evlatlarını birbirinden en iyi o ayırırdı.

Yuqi her ne kadar ağlamamak için zor dursada burukça gülümsemişti. Bebeği götürmenin vakti gelmişti.

Junwoo'nun yanına adımlayıp kollarını uzattı yavaşça.

Junwoo son bir kez oğlunun güzel yüzüne bakmış ardından odadakilerin duyamayacağı bir şekilde kulağına doğru fısıldamıştı.

"Jungkook Jeon sen güçlü ve savaşçı bir oğlan olacaksın her zaman. Sen cehennemden geldin içindeki özü unutma sakın! Her zaman göz kamaştırıcı ve dikkat çekici bir çocuk olacaksın. Çok üzgünüm bebeğim. Sana yeni yaşamında başarılar."

Son kez boynunu koklamış Yuqi'nin kollarına bırakmıştı evladını. İçi kan ağlıyordu. Eşi için güçlü olmaya çabalıyordu.


~Günümüz~





"Jeongguk!"

Arkamdan gelen gülüşme seslerinin ardından Kim Taehyung'un sesini duymamla artık alışmış olduğum zorbalığa maruz kalacağımı anlamıştım.

"Hey niye bakmıyorsun sana seslendik!"

Bıkkınca arkama dönüp baktığımda sırıtarak konuşmuştu.

"Melek kanatların ne alemde? Aa doğru senin şeytan kanatlarının olması lazımdı değil mi? Her gün onları saklamak zor olmuyor mu?"

Yanındaki arkadaşları sanki çok komik bir şey söylemiş gibi kahkahalara boğulurken ben önüme geri dönmüştüm. Artık diyecek lafım bile kalmamıştı.

Size kısaca olayı açıklamam gerekirse kehanet doğru çıkmış ne kadar şeytan anne-babadan doğsam da ben bir melektim.

İnsanların tabiriyle bu yukarı dünyada 60 yaşımıza geldiğimiz zaman artık birer yetişkin oluyorduk. Sonsuz ömrümüzde bizim için kısa sayılacak bir çocukluk çağıydı 60 yıl. Yaşımızı doldurmaya yakın kanatlarımız çıkıyordu ve benim de melek kanatlarım sonunda kendini göstermişti.

O an ne kadar şaşırmış olduğumu tahmin edemezsiniz. Üstelik cehennemde dalga geçmeyi çok seven arkadaşlar varsa!

Oturduğum masanın üzerindeki eşyalarımı toplayıp küçük çantama attıktan sonra vakit kaybetmeden çıkmıştım. Arkamdan gelen bağırışmaları yine duyabiliyordum.

"Kaçtın mı korkak melek!"
"Ailen seni o halinle seviyor mu cidden!"
"Sevmiyordur bence çünkü o bizden değil ve utanç kaynağı!"

...gibi bir sürü laf.

Eve girdiğimde sevildiğim ortamın tek burası olması beni üzmüyordu. Ailemin bu yüzden dolayı benden nefret etmemesi beni çok sevindiriyordu aslında.

İçeride oturan annemin yanına ilerlediğimde babamın ve kehanetimi söyleyen annemin en yakın arkadaşı Yuqi'nin de orada olduğunu görmek biraz gerilmemi sağlamıştı. Ama bu duygu hepsinin bana gülümsemesiyle hemen yok oluvermişti.

"Gel canım. Güzel haberlerimiz ve anlatmamız gerekenler var."

Karşılarındaki tekli koltuğa oturup merakla onları dinlemeye başlamıştım.

********

Duyduklarım beni şok ederken şaşkınca yüzlerine bakıyordum. Yani şimdi benim bir ikizim vardı ve ailem onu o doğduğunda dünyaya göndermek zorunda kalmıştı. Benim burada kalabilmem için! Gözümdeki yaşı silip bunun neresinin güzel bir haber olduğunu anlamaya çalışıyordum çünkü bu haksızlıktı!

"Bebeğim şimdi güzel haberi verme zamanımız geldi. Ağlama lütfen."

"Bak Jeongguk ikizin Jungkook'ta şu an dünyada kanat sorunu yaşıyor ve onun kanatları siyah! Evet şaşırtıcı ve konseyle bu durumu konuşup onlara şöyle bir fikir sundum. Seni meleklerin yanına cennete göndereceğiz ve Jungkook'u da buraya getirteceğiz. Üstelik istediğin zaman ailenle görüşebilirsin de!"

Yuqi abla yüzüme heyecanla yüzüme baktığında ne demem gerektiğini bilmiyordum. Araya babam girip konuşana kadar.

"Bebeğim hem orada böyle zorbalanmazsın. Seni sürekli eve dönerken görmek bizi o kadar üzüyor ki!"

Aslında fikirlerini onaylamayı cidden istiyordum çünkü bu herkes için iyi bir yoldu.

"Kabul ama kardeşimi burda görüp konuşmak istiyorum."

Bu kadar kolay kabul etmemi beklemiyor olacaklar ki şaşkınca ve heyecanla bakıyorlardı.

Bende onlara gülümsediğimde Yuqi heyecanla konuşmuştu.

"O zaman ben konseyle konuşmaya gidiyorum!"

Ardından evde ufak çaplı bir heyecan olmuştu.


**********



Evet yeni kurguya hoşgeldiniz
Umarım hepiniz beğenirsiniz💜

•Leo

Twins Wings|TaekookWhere stories live. Discover now