2. YİTMEK

115 34 34
                                    


SYML- where is my love
Scarlett Rose- Dark time

Bu hesabımda paylaştığım ilk kitabımla sizinle olmak çok heyecanlı! Düşüncelerinizi ve fikirlerinizi benimle paylaşırsanız bu yolda çok güzel bir şekilde ilerleyebileceğimizi düşünüyorum. Desteğiniz, bu yolda ilerlemem için bana bir güç kaynağı olacak.

Esiri olduğumuzu hissettiğimiz bir kaç duyguda, buluşmak üzere...

Keyifli okumalar <3 💫

***

İnsanlar Ahu Demirel'i her zaman bir maske ile tanırdı. Büyük gülümseyişleri, derin bir cesareti, sonsuz gözüken özgüveni... Zihnimdeki karanlık korkulardan hiç kimsenin haberi yoktu. O büyük karanlığın kuşattığı iyilik, iyi gözükme mücadelesi ve sırf bu mücadelelerin hatırına yapabileceğim kötülüklerin önemsiz olması... Ben kötülüğe karşı hiç savaşmamıştım, iyiliğe karşı da bir savaşım olmamıştı. Ben kendim ile verdiğim savaştan kör bir haklılık çıkarmıştım: Yok olduğum gerçeği...

Ama dün geceki o yabancı adam, sanki yüzümdeki maskenin ardındaki asıl beni fark etmiş gibi konuşunca içimde tuhaf bir his uyanmıştı. Bu bana rahatsızlık, tedirginlik vermesi gerekiyorken; hissettiklerimin anlaşılmışlığını, fark edilişimin hoşnutluğunu hissediyordum.

Zihnimde genç adamın içimi okurmuşçasına ettiği sözleri geziniyordu.

'Acılarıyla birlikteyken esaret altında olup, onlarsız da özgürlüğe varamayanlar arafta hapsolmaya mahkumdurlar.'

Öyle ya genç adam adeta içten içe çektiğim sancıları, resmettiğim tablomda görmüştü. Tabloya bakınca duyduğu hisleri benimsediğini söylemişti. Ya o da bir esaret altındaydı ya da arafta kalmış bir adam. İkimiz de aynı karanlık duygular içinde kayboluyorduk belki de.

Ben hiçbir zaman acılarımı bir kenara bırakıp özgürlüğe varamamıştım. Geride bırakıp özgürleşemiyordum, onlarla beraber mahkumdum. Kendi içimde yitiyordum ama arafta hissetmiyordum. Çünkü bir yol seçiyordum. Ve bu yol beni kimi zaman benliğimin dışına sürüklüyordu.

Bulduğum o nottan sonra korkular beni yine çepeçevre sarmıştı. Kendime korkusuz olduğuma dair kabullendirdiğim yalanlar, bendeki gerçekliğini artık yitirmişti. Asıl gerçeği biliyordum, her zaman farkındaydım. Korkuyordum ve eğer bunu kabullenirsem gücümü kaybedeceğime inanıyordum.

Fakat bu yanlıştı, bir korkum olmalıydı ki mücadelem anlam kazanmalıydı. Kendimle ve geçmişimle ilgili olan bu mücadelem kendimi kaybetmeden son bulmalıydı.

Kafamda sürekli tekrarlanan sesler o gecenin ardından fazlalaşmıştı.

'Büyük hayranlığa...'

Olanları her defasında düşündüğümde tüylerim diken diken oluyordu. Onunla tanışıp tanışmadığımı, yanıma ne kadar yaklaştığını, gözlerimizin bir ihtimal buluştuğunun düşüncesi mideme kramplar girdiriyordu. Telefonum çalınca irkildim, arayan Serdar'dı.

Serginin ertesi günü annemi ziyaret etmek için son trene binmiştim. Serdar ısrarla beni tek göndermek istemeyip gelmek istese de zar zor ikna edip yalnız kalmak istediğimi söylemiştim. Tabii buna sürekli kontrol etmek için aramaları engel değildi. Açınca direkt hızlıca konuşmaya başladı.

RUHUN ESARETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin