YİRMİ ALTI

3.5K 203 11
                                    

XXVI. Bölüm
"Murat"

6 AY SONRA

Güneşin ışığı gözlerimi kamaştırırken babaannenin önüme bıraktığı ev yapımı limonatayı yudumlamanın keyfi bir başkaydı. Bebeğimle hareket etmek artık zorlaşıyordu. İnatçı kızım cinsiyetini geçen hafta belli ettikten sonra babaanneyle beraber bir sürü şey almıştık.

Buraya geldiğim ilk vakitlerde başka yere gitmek istemiştim ancak yaşlı kadın hiçbir yere göndermemişti. Osman babaların ziyaret etmek için geleceği vakitlerde beni bir tanıdığına göndererek sorunu çözmüştü. Onun hakkını ödeyemezdim. Benimle sanki kendi kızıymışım gibi ilgileniyordu. Canım bir şey çeker çekmez almaları için telefon açıyordu.

Aradan geçen altı ayda duygularım derinleşmiş daha dingin bir hal almıştı. Acı yoktu. Üzgün de değildim. Bebeğimin doğmasına bir buçuk ay kadar kaldığından heyecanlıydım. Karnım kocaman olmuştu.

Babaanne her şeyi düşünmüştü. Kızım için harika bir oda hazırlamıştı. Hatta yaylada oynayacağı bir alan bile yapmıştı. Kızım doğduktan sonra neler olacağını bilmiyordum ama kendimi toparlar toparlamaz hastanelere iş başvurusu yapacaktım. Ona baba sevgisi veremezdim belki ama hiçbir şeyden mahrum bırakmayacaktım da.

"Güneş çarpar diyorum sümüklü gelin! Buraya gel," diye huysuzlanan kadınla yerimden kalktım.

"Aşk olsun babaanne! Ben sümüklü değilim."

Sürekli ağladığım için bana sümüklü diyordu. Haklıydı aslında. Çok saçma şeylere ağlıyordum. Mesela çay vakti yaylanın serin rüzgarında elimdeki peçete uçtu diye ağlayacak kadar hormonlarımla oynamıştı kızım. Her şeye rağmen onu hevesle bekliyordum.

Karnımı okşayarak babaannenin yanına oturdum. Sıkıca sarıldığımda yalandan beni kendinden uzaklaştırmaya çalıştı.

"Sırnaşma diyorum sana. Ciddi bir şey diyeceğim."

Söyleyeceklerinin ne olduğunu tahmin etmek zor değildi. Ne zamandır kaçıp durduğum sorunları konuşacaktı benimle.

"Dinliyorum babaanne."

"Tamam, kızgınsın anladık. Seni de aylardır saklıyorum ama de bana bu çocuk babasız mı büyüyecek?"

Böyle bir şey söz konusu değildi. Bebeğim doğduktan sonra makul zamanlarda Pars onu görebilirdi ancak doğana kadar ondan uzak durmak zorundaydım. Biliyordum ki beni bulursa rahat vermezdi. Bebeğimin yanında durmak isterdi ve bebek karnımdayken benim de yanımda olmuş olacaktı. Bunu istemiyordum.

"Hayır babaanne. Babasıyla elbette görüşecek ama doğduktan sonra."

"Sen sevmiyor musun benim uşağı? İçin soğumadı mı?"

Gözlerimden akmaya yer arayan yaşlar yeniden yanaklarımı ıslattı.

"Onu affedemiyorum babaanne. Bir kalbe iki sevdayı sığdırmak herkesin harcı değil."

"Ağla diye demiyorum sana ben bunları," diyerek saçımı okşadı. "Sen nasıl istersen öyle olacak ama bu bebeği de baba sevgisinden mahrum bırakma. Bizim uşak her yerde seni arıyor. Deli oldu."

"Ben de onu aradım babaanne. Altı yıl hiç durmadan onu aradım."

"Hakkındır, süründür. Birleşmek istemiyorsan da birleşme ama bebeğini düşün."

Babaanne çok fena bir kadındı. İnsanı alttan alttan işliyordu. İnsan onunla konuşurken bir fikri unutup bambaşka bir fikre kapılabiliyordu. Üstelik bunu yaparken hiç çaba sarf etmiyordu. Allah var, Pars'a dönmem için hiç ısrar etmemiş bir kere bile söylememişti. Pars onun kendi torunu olmasına rağmen benimle beraber o da çok kızdı.

DELİ KURT (ARA VERİLDİ)Where stories live. Discover now