1

5.9K 457 102
                                    

Selammm <3

Bilgilendirme yaptım önceki bölümde ama bazı şeyler okudukça daha iyi oturacaktır. Ben elimden geldiğince bilgi vereceğim bölüm sonlarında yine de aklınıza takılan herhangibir şey olursa yorumlarda sorabilirsiniz:)

Keyifli okumalar dilerim...<3

*****

"Al bakalım Jeonggukshi. Sıkı çalıştın bunu hak ettin."diyen ahjussi Jeongguk'un eline tam tamına 3 altın verdi. Bu verdiği çok fazlaydı Jeongguk için.

"Buna gerek yoktu ahjussi. Bunu hak edecek kadar sıkı çalışmadım bile."diyerek karşılık verdi çünkü bunu kazanmak için bir kaç gün hatta ne bir kaç günü bir hafta daha çalışması gerekiyordu ahjussinin yanında.

"Hak ettin çünkü kendi oğlum bile bana bu kadar yardım etmiyor. Baksana hatta yanıma bile uğramıyor oysaki sen annenin ilaçlarını alabilmek için omega bir erkek olmana rağmen yapabildiğin her işte çalışıyorsun. O yüzden şimdi git de annenin ilaçlarını al."dediğinde gülümsedi Jeongguk. O ahjussinin önünde saygıyla eğilip üzerindeki unla kaplı önlüğü de her zamanki yerine asıp koşarak amcası Young-sik'in yanına koştu.

Nefes nefese kalsa da annesinin ilaçlarını aldıktan sonra küçük kardeşini de ders çıkışında alacağı için koşmaya devam etti.

Amcasının dükkanına varınca biraz soluklanıp içeri girdi Jeongguk. İçeride müşteri olduğu için hiç ses çıkarmadan amcasının işini bitirmesini bekledi. O sırada da konuşulanları dinliyordu.

"Herkeste bu 7 otlu çaydan var ama ben seninkinden başkasını içemiyorum.İçtikçe içesim geliyor seninkini."diyen kişiyle gururla gülmüştü amcası çayı tartarken. Jeongguk tartının dengesiz göründüğünü fark etti lakin işine karışmak istemedi. Zaten amcası onu pek sevmezdi ve eğer ki şimdi onu kızdırırsa ilaçları ona vermeyeceğini biliyordu.

"Herkes benimki kadar güzel yapamaz tabii."diyerek göğüslerini kabartmıştı amcası Young-sik gururla. Young-sik çıkan müşterinin ardından gülerek bakarken birden yiğeni Jeongguk'u fark etti ve anında kaşları çatıldı.

"Ne işin var senin burada?!"diye bağırdı yiğenine Young-sik.

"Annemin ilaçlarını almaya gelmiştim amca."diyerek ona biraz daha yaklaştı. Yaklaşırken 7 otlu çayın renginde farklılık olduğunu anladı. Kokusu da değişikti ama nedenini soramadı. Annesinin ilaçlarını almaya odaklanmalıydı şimdi. Zaten bunun için koşa koşa gelmemiş miydi işten çıkar çıkmaz?

"Ben sana altın vermeden ilaç alamazsın demedim mi?"diyerek üzerine sinirli feromonlarla yürüyen amcasından dolayı nefessiz kaldığını hissedip kendini dışarı attı Jeongguk. Amcası da peşinden çıkıp yanına geldi yiğeninin, çocuğu rahat bırakmaya niyeti yoktu.

"Ne cüretle ilaç istersin benden?"diye bağırdı Young-sik. Tekrar Jeongguk'un üzerine yürüdüğünde gözleri yaşardı çocuğun. Amcasından korkuyordu Jeongguk, çok korkuyordu lakin annesinin ilaçlarını almak zorundaydı. Cesaretini toplayıp konuşmaya başladığı gibi susmak zorunda kalmıştı.

"A-amca b-ben."derken bir tokat yemişti sağ yanağına. Yanağı yanıyordu genç çocuğun, gözleri bile dolmuştu. Neden nefret ediyor benden diye de düşündü Jeongguk kendini suçladı hep ama bilmiyordu ki sorun onda değil amcasının kalpsizliğindeydi.

THE DİSGUİSED PRİNCE | TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin