7

2.9K 240 58
                                    

Selammm <3
Yine yeni yeniden bir bölümle daha geldim...

Bu bölümde biraz zaman atlaması var.
Umarım beğenirsiniz...<3

Keyifli okumalarrr aşklarrr...<3

*****

6 gün sonra~

6 gündür sadece baygın yatmıştı Jeongguk. Hem ilaçların hem de olanların etkisiyle toparlanması zor olmuştu. Baygın olduğu için de hiçbir şey hissetmemişti lakin şimdi karnındaki yaranın acısı nedeniyle inlemişti Jeongguk. Karnındaki kılıç kesiği 6 günde bir hayli kapanmış olsa da fazlasıyla acı vermişti Jeongguk'un ilaçlardan dolayı daha da küçülen bedenine.

Önce neden karnının ağrıdığını, sonra nasıl bu hale geldiğini sordu kendi kendine. Cevaplar yavaş yavaş gözünün önünde belirirken prensin kolunun kesildiği anı hatırladı birden. O prense bir şey olmasın diye kendini prensin önüne atmıştı ve sonra karnının acısı ile kendisinin yaralandığını idrak etmişti. Eee peki prense ne olmuştu? O pislik kuzeninin prense zarar verme ihtimali kahretmişti Jeongguk'u. 'Olmamıştır değil mi böyle bir şey? Prense zarar gelmemiştir, prens ölmemiştir değil mi?' diye sordu kendine Jeongguk ama her sorunun cevabında içindeki prense zarar geldi korkusu büyüyordu.

6 gündür açılmayan gözlerinden yaşlar süzülüp kusursuz bembeyaz yüzünü ıslatmaya başladı Jeongguk'un bu düşündükleriyle. Yanına yaklaşan adım sesleri ve tanıdık feromonlarla kirpikleri kırpıştı ama yine de gözü açılmadı çocuğun. Elini tutan ellerle çocuk istemsizce hafif tebessüm etti. Bu tanıdık feromon prensin feromonuydu kesinlikle.

İlk feromonunu algıladığında hayal alemindeyim diye düşünmüştü ancak yaklaşan feromonlar ve elini tutan ellerle hayal aleminde olmadığının bilincine vardı.

Gözlerini prensi görmek adına zorlayarak açınca karşısında gerçekten de prensin bedenini gördü. Hızla kalkıp sarıldı prense Jeongguk. Canı yanmıştı lakin umrunda olmamıştı Jeongguk'un. Önemli olan prensti.

"Ölmemişsiniz prensim. Yaşıyorsunuz."dedi sarılmaya devam ederken.

Prens kendisine bu kadar korkmuş şekilde sarılan Jeongguk ile afallamıştı. Ne yapacağını bilemeden kollarını sardı kendinden oldukça minik bedene. Minik beden sürekli iyisiniz yaşıyorsunuz diye ağlayınca anladı çocuğun neden bu halde olduğunu. Çünkü o bayıldıktan sonra olanları görmemişti. Bu tepkisi gayet normaldi.

"Ben iyiyim Jeongguk, geçti. Ağlama artık hadi. Hem birazdan Jin gelip bakacak sana. Seni ağlattığımı sanarsa çok kızar bana."dediğinde Jeongguk şok olmuştu. Tam ayrılıp prensin yüzüne bakacakken prens kollarıyla onu sıkıca sarınca bunu yapamadı.

"Jin hyung size nasıl kızabilir ki prensim?"diye sordu merakla. Prens çocuğun kafasını dağıtmasına sevinirken çok bekletmeden cevapladı onu.

"Çocukluktan beri arkadaşız ve hyungum olur kendisi. Eh büyüğüm diye bir şey demiyorum tabi ama ben veliaht prensim."dedi hem gururlu hem alaycı bir ifadeyle prens.

Jeongguk'un kahkahaları prensin gülüşüyle karışırken bir ses geldi yakınlardan.

"Sadece iki yaş büyüğüm Taehyung. Ayrıca banane prenssen ben senin büyüğünüm. Seni ben büyüttüm."

Bunu söyleyeni anlamak zor olmasa gerek. Tabiki Jin'di. Jin'in bunu söylemesi ile sarılan ikili birbirinden ayrılmış ve sesin sahibine bakmışlardı.

Bilmiyorlardı ki Jimin'in de Jeongguk'u merak ettiği için Jin'le şifahaneye geldiğini ve onların bu hallerini gülümseyerek izlediğini. Gerçi bilseler de kendi dünyalarından çıkıp onu görürler miydi orası tartışılırdı.

THE DİSGUİSED PRİNCE | TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin