XIX

131 24 10
                                    


Tam karşım da minho vardı ona mektup yazıp Aşkımı sayfalara döktüğüm, yıllarca yüzünü görmemiş olsam bile hâlâ her zerresini hatırladığım adam karşımdaydı.

Ağlamak istiyordum hıçkırıklara boğulmak istiyordum ama onun yüzünü izlemekten buna sıra gelmiyordu. Bir gülüşünü görmek için canımı feda bile edebilirdim o an.

Özlemenin ne demek olduğunu anlatamıyorum. Ama öyle bir şey ki o an göz yaşlarına boğulmam gerekirken ben sadece özlediğim o dudaklara, gözlere bakıyordum. Yıllarca uzak durduğum o yüzünü şimdi yıllarca izliyebilirdim.

Bu yerde ölüyordum bedenim çürümüştü ama bu saatten sonra bir önemi yoktu. Karşımda minho dururken o saniye ölebilirdim hayatta ki son isteğime kavuşmuş minho yu görmüştüm başka da bir isteğim yoktu bu saatten sonra.

Koşup sarılmıştı minho bana. Aynıydı hâlâ şeftali kokuyordu. Yıllar sonra nefes aldığımı his etmiştim. Kokuyu burnumu his etmeyene kadar koklamak istedim.

Minho yu bir daha kayıp etmemek için alıp kalbime sokmak istedim.

Peki her şey den önce nasıl düşmüştü buraya. Ne kadar burada yanım da olsa bile burada onu yaşatmazlardı bedeni dayanamazdı o ilaçlara. Gerçi bende dahil kimsenin bedeni kaldırmıyordu o ilaçlara.

o kocaman yerde bir duvar kenarını oturmuş öylece duruyorduk en sonumda zorla zor konuştum. Sesim çıkmıyordu çünkü.

"Nasıl düştün buraya minho?"

Bana dönmüş ve ilk önce eskisi gibi saçlarımı okşayarak konuşmuştu.

"Bilmiyorum ki bir anda oldu her şey"

"Onlara bulaştın değilmi?"

"Kimlere?"

"Burada ki kişilere işte şu görevlilere"

"Onları tanımıyorum ki nasıl bulaşabilirim"

"Öğrenmen gereken o kadar çok şey var ki"

"Hadi anlat bana"

"Zamanımız yetmez buradan kısa sürede çıkarıp tekrar karanlık odaya götürüleceğiz"

"O zaman aynı odaya düşünmenin bir yolunu bulurum"

"Nasıl olacak o"

"Gel benimle"

Elimden tutup şişeleri büken kişileri yanına götürdü ve şişeyi alıp yere attı.
Ne yapıyordu bu minho ben ölmek istiyor diye anlıyorum.
Bana bakmış ve şişeyi göstermişti. Sorgular bir şekilde baksam bile şişeyi alıp bende firlatmıştım.
Şişeleri önünden firlattığımız kişiler bize dik dik bakmıştı üstümüze yürüyecekleri sıra kapı açıldı. Görevliler den biriydi.

Görevlinin biri gelip ikimizi de kolumuzdan tutup karanlık odalardan birine götürmüş ve sertçe kapıyı kapatmıştı. Evet seneler sonra minho yine aynı minhoydu istediğini elde etmekte mükemmeldi.

Yavaşça yere oturmuştuk

"Hadi anlat bana her şeyi"

"Hani senin hasta olduğun bir gün ben okula gitmiştim o gün oldu her şey. Otobüsle eve dönerken bi adam kadına rahatsız bakışlar atıp duruyordu kadının çok rahatsız olduğunu fark edince adama müdahale ettim. Otobüste ciddi bir kavga ettik işte o adam bu görevliler den biriymiş. Beni bir av olarak seçip buraya getirdiler yıllar dır da üstümde deney falan yapıyorlar işte"

"Peki bu kanlı yaratık gibi olan şey ne?"

"Onu nerden biliyorsun"

"Anlatırım sonra"

"O deneyler sonucu olan bi yaratık burada insanların güçlerini test etmek için kullanılıyor"

"Nasıl yaşadın jisung bu iğrenç yerde"

"Bilmiyorum düşünmekten acı çekmeye zamanım olmadı geldiğim den beri çok düşünüyorum annemi, seni, bizimkileri ama sonra bir şey oldu"

"Ne oldu"

Elimi cebime atıp mor elmasa benzeyen taşı çıkardım ve minhoya gösterdim.

"Buda ne"

"Beni o yaratıkla savaştırdıkları gün. Garip bir yer di orada bu taşı buldum karnım da kocaman bir yara vardi o gün ölecektim ama bu taş yarama dokunduğun da bir anda iyileştirdi o günden beri büyük yara aldığım da bu taşı kullanıyorum"

"Cidden garip bir yer burası jisung seni bugüne kadar kurtaramadığım için üzgünüm"

"Olsun umudumu tam kayıp edeceğim sırada çıkıp geldin teşekkür ederim"

Her şeye rağmen minhoya teşekkür etmeliydim o tam bir çiçeğin solacağı sırada yağmur gibi gelip yeni den çiçeği hayatına kavuşturmuştu.

Bütün yaşadıklarım umurumda değildi şimdi tam yanımda minho vardı daha ne olacaktı ki.

"Özür dilerim jisung"

"Neden özür diliyorsun?"

"Bir çok şey için seni bıraktığım için, buradan kurtaramadığım için"

"Her şeye rağmen şimdi yanımdasın minho önemli olan bu"

"Hâlâ aynı jisungsun iyi kalpli aynı melek gibi"

"Sende aynı minhosun istediğini yapmakta ısrarcısın"

"Bence aynı minho değilim"

"Nedenmiş o"

"Çünkü şu an bir şeyi çok istiyorum ama yapamıyorum"

"Ne istiyorsun?"

"Dudaklarını istiyorum"

Diyerek dudaklarımızı birbirine kavuşturmuştu. Minho ile dudaklarınızın deymesi ile ona olan özlemim çok daha artmıştı. Yıllardır herkesten ayrıydım minho dan, annem den yahut bir güneşten Bile ayrıydım. Güneşi bile özlemiştim ama hiçbiri minho nun dudaklarına olan özlemim kadar fazla değildi.

İşte şimdi nefes aldığımı his ediyorum ve bu zamana kadar aldığım bütün nefeslere lanet okuyorum çünkü hiç birin de yanımda minho yoktu.






Strength | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin